Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Uzun Olsa Da Okuduğunuza Pişman Olmazsınız
Yazar gibi mevzuya giriş yapmadan önce şunu söylemeden edemeyeceğim :” Bir eserin ikna kabiliyetinin olabileceğini ilk defa bu eserde gördüm.” Yazarı hiç tanımayanlar, Ahmet Çakıcı mı? O da kim?, adını sanki bir ara duymuştum diyenler fazlalıkta farkındayım. Çünkü ben de daha yeni tanıdım. Ve belki de ödev için verilmemiş olsa idi yazarı hiç tanımadan hiç okumadan yaşayıp gidecektim. Biraz daha düşündüm de bu kitabı okumasaydım hayatımın en büyük kaybı olacaktı. Niçin böyle söylediğimi izah edeceğim elbette. Lakin bu saygı değer yazarımıza dair uzun uğraşlar sonucu edindiğim malumatları söylemeyi arzu ederim. Yazar, bilgisayar tamiratı ile uğraşan, yazmayı ve okumayı da yeni yeni öğrenen, Alanya’da ikamet eden alelade biri sizler ve bizler gibi. Her ne kadar yazmayı ve okumayı yeni öğrendiğini söylese de altında yatan mütevaziliği anlamak zor olmasa gerek. Eğitimi hakkındaki suallerime verdiği bir yanıt olmasını ben de isterdim lakin yok. Bu kadar güzel bir eseri ortaya koyan yazarın biyografisi işte bu kadar. Kitaba adını veren Ailesiz toplum hakkındaki şu ifadeye bir göz atalım: ”Kapitalist dönemin ilk anlarından beri aile ile sermaye arasında sorun olduğunu aydınlardan pek çoğu ifade ediyor. Mesela Weber :’Akılcı kapitalizmin gelişiminin önünde en büyük engel ailedir’ deyişi. Çünkü aile kurumunun olmadığı bir toplum her şeye rahatlıkla ortam sağlardı. Yani kitabın adı dahi içeriğin kilidi. Kitabı nasıl değerlendirsem diye uzun uzadıya düşündüm. Kitabı bitirmiş olmama rağmen hala okuyor olmak nasıl ifade edilir bilemiyorum işte. Bundan sebep konuları toparlamam uzun bir tahlilden, tenkitten geçirmem meşakkatli olsa da yaptım. Şimdi kitabı yakından tanıma vakti. Yazar bu eseri kaleme alırken tamamı ile ‘farkındalık’ amaçlamış. (Biliyorum çoğu kitabın amacı bu diyeceksiniz. Haksız da sayılmazsınız.) Farkındalık amaçlamak lakin yalnızca amaçlamak ayrı, o amacı oluşturmak çok ayrı ifadelerdir. Amaçladığı farkındalığı oluşturmuş resmen. Uyanın artık! dercesine ama öylesine usulca ikaz etmeden duramıyor. Farkındalık için uyanmamız gerektiğini kitabın her satırında anons ediyor. Yazar tam olarak ne mi diyor? Buyurun, okuyunuz: “Televizyon başındaki magazin, moda , şarkı, eğlence ,safsata muhabbetlerin geçtiği spor programlarından kalkın artık! Saat birlere, ikilere kadarki uykularınızdan uyanın artık! Ayırın gözlerinizi telefonun o kocaman ekranındaki uygulamalardan, oyunlardan! Sağır olmuşsunuz, kör olmuşsunuz, hissizleşmişsiniz…Televizyondaki onca programı ağzın açık izliyorsun da bir bakamadın mı gündeme? Acaba ne oluyor dünyaya, insanlığa, bana diye hiç mi düşünmedin, hiç mi merak etmedin? Seni var ya o oynadığın Pubg vb. oyunlar kurtarmayacak! Seni oyundaki oyunculardan biri yapmışlar. Bundan da bir habersin tabi…Sana diyorlar ki:” Sen o oyunda kal! Senin yerin orası .Boş ver ne olup bittiğinden sana ne! Oyun oyna sen oyun.” Sen de:” Evet, ya bana ne” diyorsun zaten. Her yıl hatta her ay ya yeni bir araba ya yeni bir telefon alıyorsun. Onlar seni ancak olduğun ilin dışına çıkartır. Sanma ki uzaya falan fırlayacaksın.! İstanbul Sözleşmesi diye bir şey duydun mu ? Muhakkak duymuşsundur . Peki nedir, ne değildir , niçin bu denli gündemde, kadınlar niye ellerinde pankart ile sokaklarda? Bunu merak ettin mi? Ölüm fermanın evlat ölüm. Hemen değil ama süründüre süründüre… Kitapta İstanbul Sözleşmesi’nde geçen ifade oldukça dikkat çekici idi: “Taraflar ; kültür, gelenek, görenek, din veya sözde namusun sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemi için gerekçe oluşturmamasını sağlar. Yani yazarın da deyimi ile kimse kimsenin hayatına ve yaşayışına karışamaz. Kitaptaki şu ifade de fazlaca manidar ve bir o kadar tehlikeli değil mi? : “Mesela 2016 yılında Şanlıurfa’da bir kadın ,kocam bana bir senedir tecavüz ediyor, beni zorla hamile bıraktı” diyor kadının iddiaları çelişkili olmasına rağmen “kadının beyanı esastır “ denilerek kocaya 18 yıl ceza veriliyor. Tabi haberlerde tecavüzcü koca diye yer alması da işin ayrı bir tarafı. Eş ne zamandan beri tecavüzcü kapsamına girdi, nasıl girdi, niçin girdi ? gibi sualler artık pek de mühim değil gibi. Halbuki gayrimeşru bir ilişki olsaydı ve kadın yine böyle bir söylemde bulunsa idi zannımca pek de kayda alınmaz hatta tabii bir durum olarak değerlendirmeye tabi tutulurdu. Bu ifademi kitabın şu cümlesi ile desteklemem gerek : “Diğer taraftan zinaya hiçbir suç tanımlamazken…” Kadın cinayetleri arttı,( demişken yine kitaptaki sayılara göz atalım .2009’da öldürülen kadın sayısı 171 iken, 20132te 237, 2018’de 440 oldu.) boşanmalar arttı ,erkek ve şiddet kelimeleri ayrılmaz ikili oldu ,işsizlik almış başını gidiyor uzun ince bir yolda, ülkeler savaşa hazırlık yapıyor , kıtlık, açlık, susuzluk hat safhada, protestolar artık önü kesilemez bir gerçek.. İşsizlik demişken kitaptaki şu ifade işsizliği ve onunla beraber gelecek olan sefaleti çok güzel özetliyor: 2’nci Dünya Savaşı’nda ölen insan sayısı 70 milyon civarındayken bu sürecin tahminen 5 milyar insanın hayatını etkileyeceğini söylersek olayın ciddiyeti hakkında bir fikir verebileceğimizi ümit ediyorum. 500 milyon insan 30 yıl içinde işsiz kalacak kelimesi artık bir kehanet değil! 500 milyon işsiz , geçimini sağladıkları yakınları ile beraber kabaca 2.5_3 milyar aç insan demek.” Ayrıca bir ifade de beni ziyadesi ile cezbetmişti:” Prof. Noah Harari’nin işsizler için kullandığı terim ise *gereksizler* Bu gereksizler içerisinde ben de olabilirim sen de. Kesin bunlardan haberdarsındır şimdi (!) Eşcinselliğin yasal olması için yürüyüş yaptılar. Bil bakalım kimler de destek verdi? Ağzı açık izlediğin dizilerdeki oyuncular, şarkılarını son ses verip dinlediğin şarkıcılar, magazin programlarındaki köşe bucak saklanan ünlüler ,belki de çok yakınındaki arkadaşın. Eşcinsellik dedim ama temennim o ki biliyorsundur. Bir de robotlar var .Sen bu mevzuda derin malumat sahibisindir şimdi . İnsan en iyi kendinden bilir ya (!) Mesela Kitapta Robot Partnerler başlığı altında geçen şu ifade tüyler ürpertici : Her türlü cinsel fanteziye en uçlara kadar hizmet verebilecek olan bu robotlar, insan tenine yakın derileri ile bilhassa yalnız erkeklerin yeni partnerleri olmaya aday.” “Yarın uzandığın yatağında artık onlar olacak . Sen nerede olursun muamma. Tabi olursan. Evleneceğin kişi insan olmayacak . Çünkü dünyada insan kalmayacak . Erkeksen ve boşanmak istersen ki deneme bir deri bir kemik kalana kadar para ödemeye mecbur kalırsın. Her an linç edilebilme ihtimalin var haberin ola! Sokakta öyle bir kıza filan rastgele bakayım dahi deme! İzlediğin dizilerde var mı bunlar peki? Kara kara niye düşünüyorsun ? Ya sosyal medyada, oyunlarda? Yok biliyorum. Yediğin önünde yemediğin arkanda ders çalışıyorum(!) diye geçiverirsin odaya. Bir kere de sorgulamadın bu para nereden, benim yediklerim ne? Seni anlıyorum tabi. Oyunda böyle şeyler yok. Ama sana bir müjde vereyim mi? Büyük ihtimale açlıktan, susuzluktan, savaştan, kirden ya da mutsuzluktan öleceğiz. Bilimsel gelişmeler gelmiş kapına dayanmış haberin var mı? Kadın kadına erkek erkeğe hatta dur dur daha da şaşırtayım seni insan ile hayvan evleniyor, ilişki yaşıyor. Sen hala oyunda birilerini vurdun diye sevin. Yakında seni de vuracaklar. Şaka yapmıyorum. Gayri meşru ilişkiler her yerde serbest hale getirilmeye çalışılıyor . Bir örnek ile izah edeyim :” …Zina özgürlük/ ahlak, evlilik ise suç/ahlaksızlık kapsamına alınmış durumda.” diyor adeta yazar. Yani evlenirsen suç işlemiş olursun ama gayrimeşru bir ilişki içerisinde olursan takdir ile karşılanırsın.” Yazar bunları bu üslup ile söyleyemese de söylemek istedikleri bunlar ve bunlardan da fazlası. Kitabı bitirirken vermek istediği mesajları hemen algılayamıyorsunuz. Çünkü şoklanıyorsunuz. Kitabın içeriğini okudukça, idrak ettikçe nasıl bir gaflet içerisinde olduğunuzu anlıyorsunuz. Uykudan yeni uyanır gibi yavaş yavaş açıyorsunuz gözlerinizi. Yazarın bahsettiği hiçbir konu başına buyruk bir biçimde yazılmamış o 127 sayfaya. Hepsinin sağlam teorik temelleri, çalışmaları, bilimsel dayanağı var. Alıntı yaptığı insanlar dahi herkesin oradan buradan işittiği , sosyal mecralarda paylaştığı şahıslar. Üslubu o denli şahsına münhasır ki…Söylemek istediklerini , bize aktarmak istediklerini pat pat diye dillendirmiyor. İşin büyük bir çoğunluğunu bize emanet ediyor. Bizi düşündürmeye sevk ederken eleştiri kabiliyetimizi ölçmek ister gibi adeta. Aslında çoğunluğunu bildiğimiz lakin bildiğimizi dahi bilmediğimiz konuları yüzümüze yüzümüze çarpıyor. Öyle sert değil usulca. Mesela zinanın meşrulaştırılıyor oluşunu , suç kapsamından çıkarılmak istendiğini , aile yapısının tamamı ile yıkılmak hatta ve hatta mutasyona uğratılmak istendiğini şu cümlede net bir biçimde görmüştüm:” ….. Feminist yazarın tecavüz, öyle büyültülecek bir suç değil” deyişi. İşin tuhaf yanı bu cümleyi kuranın kendini kadın savunucularından biri olarak görmesi. Halbuki sözde kadın savunucularının harekatının altında yatan amacın ahlakın her iyi dediğini kötülemek her kötü dediğine ise iyi demek olduğunu ne yazık ki instagramdan çıkamayan kızlarımız bir türlü anlamıyorlar. Daha da ilginç yanı tecavüzün hatta zinanın yasal gibi gösterilmeye çalışılıyor oluşu.. Çünkü zinaya başvuran biri evlenmez ve aile denen kurumu oluşturmaz. Bu durum da yazarın kitabın başında bahsettiği egemenlerin çokça işine yarayacaktır. Bu egemenlerin kim olduğunu bir türlü anlayamasak da insanlık adına zararlı oldukları artık kaçınılmaz bir gerçek. Kadın adı üzerinden oynanan oyunların arkasındaki gerçekleri birer birer açıklıyor oluşu eminim ki hoş karşılanmayacaktır. Ve öyle tahmin ediyorum ki bir kesim bu kitabı tamamen erkek egemenliğine dayalı olarak görecek, feminizmin hiç de anlatıldığı gibi olmadığını savunacak, İstanbul Sözleşmesi’nin aslının çarpıtıldığını iddia edecek, kitabı bencilce bulacak, hoşlarına hiç mi hiç gitmeyecek . kitapta yalnız bu üç mevzu üzerinde durulmadığını dahi anlamayacak, yazara dahi cephe alabilecek seviyede olacak bu hoşnutsuzluk. Gerçeklerin acıttığını bile bile gerçeklikten kopmayı tercih edeceklerdir. Lakin kitapta yalnız bu üç mevzu üzerinde durulmadığını dahi anlamayacaklar. Aslına bakılırsa bu muhalif düşüncedekiler bu sloganlardan başka bir şey bilmiyor gibiler. Her yerde bu sloganlar ile dolaşmak onlar için zor olsa gerek. Yeni kavramlar bulmaları gerektiği kanaatindeyim. Lakin kitabın asıl muazzamlığı tam da burada kendini gösteriyor. Herkes tarafından kabul görmemek. (Herkes tarafından kabul görmeyi başarı sayanlar vardır illa ki) Herkesçe benimsenmek fikirlerinizin doğruluğuna kanaat getirmektir ve bu kanaat düşüncelerinizi tekrar şekillendirmeye mani olduğu gibi ileriye taşınmasını da zorlaştırır. Lakin yaptığınız bir eser ne kadar tartışılırsa merak uyandırır. Okurlar rağbet gösterir. Yeni yeni fikirleri duydukça düşüncelerinizi süzgeçten geçirirsiniz. Yeni bir yankı uyandırırsınız. Yazarın bu kitaptaki bir diğer amacı da burada gün yüzüne çıkıyor. Sessizliğe mahkum edilmiş fikirlere fırsat sunmak. Üslubu çok anlaşılır ve sürükleyici kesinlikle. Yormadan ,sıkmadan okumamıza olanak sağlıyor. Yazar kitabını şöyle değerlendirmeye aldığını söyledi: “Dikkat ederseniz kitabın içindeki bilgiler kendilerinin bize verdiği bilgiler. Ben sadece derledim.” Ne kadar da doğru bir tanımlama şekli. Değerli okurlar bu “kendilerinin” kelimesini çok geç olmadan anlamalılar kati süratle. Yazının başında bu kitabı okumamam benim nezdimde büyük bir kayıp olacaktı demiştim . İzahını gerekli gördüm. Bu mevzular benim hep gündemimde idi. Çok merak eder ve araştırırdım. Lakin okuduğum hangi bilgi doğru hangisi yalan ayırt etmekte çok zorlanırdım. Evet, bilgiye ulaşmak günümüzde çok kolay ve ulaşılabilir. Yine de kolay hale gelen her şeyin değerinden ödün verdiği düşüncesi beni hep bilgi için daha büyük çaba göstermem gerektiğine sevk etti. Az çok bu mevzulara vakıftım ve yeni düşünceler işitmek için etrafımdaki herkese suallerimi eksik etmezdim. Buna rağmen kafama tam manası ile oturmayan şeyler vardı ve beni ileri seviyede rahatsız ediyordu. Mesela işsizliğin arttığını biliyordum. Ve bunun sebeplerinden birinin yanlış bölüm tercihi olduğunu savunurdum.( Üniversite mezunları için geçerli) Bir diğer örnek ise şu idi: “Kadınlara verilen onca imtiyazlara rağmen kadın cinayetlerininin, şiddetinin önüne niçin geçilemediği idi.” Sadece bu iki emsalin cevabını bu kitapta buldum. Düşünemediğim çoğu şeyi karşıma çıkardı, sapmadığım çoğu yolun doğru yol olduğunu gösterdi, işitmediğim onlarca şeyi kulağıma küpe yaptı. Ben bile bu konular ile bu kadar alakadarken hiçbir şeyi doğru düzgün bilmediğimi fark ettim. Ya hiç bilmeyenler, dünyadan bir haber yaşayanlar? İşin vahim yanı ise milyonlarca kişinin bir haber yaşıyor olması. Bu denli cesur bir kitap karşısında direnebilmenin güç olduğuna inanıyorum. Yazar biraz araştırmaya tabi tutulursa çoğu konferansında bu konular üzerine yoğunlaşmış vaziyette. Öyle ki eserin içeriğinin genellikle sosyolojik konular üzerinde yoğunlaşması tabi zaman zaman dine , siyasete de atıfta bulunması takdire şayan.Kendini topluma ve toplumun kanamaya süratle devam eden yaralarına adamış. Ki bu adamaya “Toplum Gönüllüsü” denilmesi çok da yanlış olmaz. Topluma yararlı olmaya çalışan Ahmet Hakan Çakıcı gibi yazarlar elinin tersi ile itilirken ne yazdığı muamma olan insanların kitaplarının kapış kapış satılması, tükenmesi, baskı rekorları kırması çok büyük bir tezat olmasının aksine haksızlık. Örneğin kitap sitelerinden biri olan 1000 K ’da okunma sayısı 37. Ki bu siteyi milyonların kullandığı düşünülürse 37 oldukça düşük bir sayı. Cesur kitaplar açık sözlü kişilere yakışır en nihayetinde ve “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” atasözünün vücut bulmuş hali gibi kitap. Kitabı okuyup da etkilenmemek elde değil. Burada belirtmek istediğim herkes üzerinde iyileştirici etkisi olacağı ya da olumlu etkileyeceği değil. Kötü ve ya iyi hemen hemen herkes etkilenecektir. Elbette yazara her konuda hak vermeyenler olacaktır. Lakin kişisel düşünceler ve taassuplar bir yana bırakılıp objektif bakılırsa haklı olduğu noktaların fazlalıkta olduğu da anlaşılacaktır. Fikirlerimize uygun olmayan her eseri , her düşünceyi, her insanı reddetmek çok da doğru değil. Hayat eleştirilere, yeniliklere açık olanlara güneş açtırır. Kitabın hiç mi olumsuz yönü yok? Evet, var. Tabi bu olumsuzluklara pek takılmadım. Onca gülün arasında dikenler niye var diye sorgulamam. Güller dikenleri ile vardır çünkü. Yazara bizzat bu eseri yazdığı ve emek verdiği , en azından beni çokça aydınlattığından ötürü teşekkürü hak bilirim.
Ailesiz Toplum Modern Family Ya Sonrası?
Ailesiz Toplum Modern Family Ya Sonrası?Ahmet Hakan Çakıcı · Mütalaa Yayınları · 2019175 okunma
·
402 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.