Gönderi

116 syf.
4/10 puan verdi
"mektuplaşmak kavuşmanın yarısıdır"
şemsettin sami, üretken bir yazar olmasına rağmen edebiyatımıza sadece bir tane roman vermiş. bu da günümüzde, ilk yerli roman olarak bilinen taaşşuk-ı talat ve fitnat (talat ve fitnat'ın aşkı). 1872 yılı sonuna doğru gazetede yayınlanmasına başlanmış; roman tarihinde bir zamana oturtmak gerekirse, ahmed mithat efendi'nin meşhur romanı felatun bey ile rakım efendi (1875) den bir kaç yıl önce yazılmış. fakat iki roman arasındaki sanatsal fark sanki bu sürenin çok daha fazla olduğu hissi uyandırıyor. buna rağmen yüksek puanlar almasını, konusuna, hikayesinin trajik olmasına bağlıyorum. fakat bir roman için iyi bir hikayeye sahip olmak yeterli değil. zaten her romanın bir derdi, hikayesi olmalı. karakterlerin de bu hikayenin içinde yaşıyor olması; yazarın, karakterlerin yaşadığı değişimi bize gösterebiliyor olması lazım. örnek vermek gerekirse, bütün bu trajik hikayeyi rastlantısal olarak yaratan şey aslında Ali beyin bir anlık sinir ve inadına yenilerek karısına kötü davranması ve onu boşamasıdır. karısı baba ocağına gider, Ali bey rüyasında karısını görür, hem rüyanın hem de uyandıktan sonra gördüğü doğa manzarasının etkisinde kalarak pişman olur. hatta o derece pişmanlık yaşar ki kendini öldürmek, intihar etmek ister.? işte bu ve benzeri süreçleri yazar bize göstermek yerine anlatarak geçiyor. halbuki okurlar olarak biz, en başta karısına kötü davranan bir adamın neden kötü davrandığını bilmek isteriz. aile terbiyesi mi buna sebep olmuştur, yoksa toplumda böyle kötü bir gelenek mi vardır; bunları bilmek, karakterlerin dünyasını görmek için roman okuyoruz. yazar doğaya tedavi edici olumlu bir anlam yüklüyor olabilir fakat bizim zihnimizde kötü bir karakter olarak canlanan Ali beyin, doğadaki 3-5 ağaca bakarak değişim yaşaması inandırıcı gelmiyor. yazar bize bu süreci yaşatmalı. yazarın ifadesiyle "ali bey bir taraftan gördüğü rüyanın, diğer taraftan tabiatın gösterdiği bu güzel manzaranın tesiriyle..." (62) Ali beyin yaşadığı pişmanlık sürecini anlamamız için yeterli değil. bu yaklaşım genel olarak romanın tamamına hakim. "talat bey'in bu sözü işitince ne hale gelmiş olacağını tahmin edersiniz." (48) açıkçası, bu tahmini yazardan beklediğimiz için okuyoruz. fakat şemsettin bey, osmanlı toplumunda bize kadının nasıl bir yaşantısı olduğu hk bazı ipuçları veriyor. kızlar belli bir yaşı (ör-11) geçtikten sonra dışarıya salınmaz, ilk okuldan alınır ve eve konurmuş. bu aşamadan sonra, kadın gezmek amaçlı dışarı çıkamaz, başka semtlere gidemez, ancak evin penceresine çıkar ve dışarıyı izler, belki sokaktan her gün geçtiğini gördüğü genç bir delikanlıya platonik aşk duymaya başlar: romandaki aşk da zaten bu şekilde doğuyor. hele ki bahar mevsiminde, dışarıda cıvıl cıvıl bir hayat varken, kadın olduğu için kapalı bir mekana kapatılmak ve hayatı ancak sınırlı kaynaklar (misafir, konu komşu) aracılığıyla hissedebilmek insan psikolojisi için kabul edilebilir bir yaşam biçimi değil. II. Abdulhamid'in baskı ve korku döneminde, kadınların çarşafla dahi parka çıkmasının yasak olduğunu biliyorum. kadın gezmeye ancak, ittihatçı paşaların osmanlının baskı rejimini yıkmaya başladıktan sonra çıkabilmişti. yani, bu şartlar altında platonik derecede aşk duyduğu bir erkekle ilk defa karşılaşmak ve bir odanın içinde başbaşa kalmak, dudak dudağa öpüşmek bizde dahi merak ve duygulanmaya sebep olurken; yazarın bu anı bize "5 dakika kadar hareketsiz kaldılar, 10 dakika kadar nutukları tutuldu" şeklinde yansıtması hem hayalkırıklığı yaratıyor, hem de ilk türk romanlarının tipik eksikliğini paylaşıyor. genel olarak romanın tamamında kuru bir anlatım, betimleme yoksulluğu, cansız karakterler ve sürecin gösteriminden çok belli bir anın yazarın ifadeleriyle anlatımı hakim. kadın sorununa değinilmesi, gençlerin sevmediği insanlarla evlenmek zorunda bırakılması gibi sosyal konulara değinmesi romanın başlıca özellikleri. şemsettin bey, türk dilinin sadeleştirilmesi için de çokça çaba göstermiş, çok kapsamlı ansiklopediler yazmış, vikipedia'daki bilgiye göre (muhtemelen din konusundaki önyargılar yüzünden) komünizm düşüncesine kati suretle karşı çıkmasına rağmen insanlığın kurtuluşunun sosyalizmde olduğunu düşünmüş. bütün bu uğraşlar arasında ise bize bu romanı hediye etmiş ve türk yazınının gelişmesinde önemli bir adım atmış. not- güzel bir deyim edindim bu kitap sayesinde, onu da incelemenin başlığına koydum...
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat
Taaşşuk-ı Talat ve FitnatŞemseddin Sami · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202429bin okunma
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.