Gönderi

228 syf.
10/10 puan verdi
İstanbul İstanbul
Sene 1982... 12 Eylül sancılarının şiddetle devam ettiği dönemler... Hukuk eğitimi almak için Ankara'nın kırsalından İstanbul'a gelen Burhan Sönmez için, hayatının dönüm noktası olacak yıllar... "Sıkıyönetim, İstanbul 1.Şube derken, üç hafta kaldım gözaltında. İşkence ile tanıştım. Dört yıllık okulu yedi yılda bitirdim." Akabinde, ev kirasını karşılayabilmek adına icra ettiği avukatlık zamanları... Ölüm oruçlarının doruklara ulaştığı 90'lı yıllarda Kızılay'da apansızca uğradığı polis saldırısı, öldüğü düşünülerek dövüldüğü yerde kendi tabiriyle bir leş gibi terkedilişi... Ve nihayetinde Londra Medical Foundation İşkence Mağdurları Tedavi Merkezi'nde geçirilmek zorunda kalınan yedi koca yıl... Elektriksiz köy damlarında, ana ve nine masallarıyla büyümüş bir isim Burhan Sönmez. Çocukluk ve gençlik yıllarında tam teşekküllü bir din eğitimi alan yazar, son 15 senedir ise İslam Felsefesi üzerinde çalışacak kadar konuya ilgili ve hakim. Birkaç öykü seçkisinde tesadüfen okuduğum öykülerini saymazsam, üzerinde titizlikle çalışılmış, çok ciddi bir emeğin ve donanımın ürünü olan İstanbul İstanbul adlı bu roman, benim yazar ile tanışma eserim. Yukarıda yazar hakkında verdiğim bilgiler ise direkt roman ile alakalı, çünkü Sönmez yaşanmışlıklarını bir şekilde eserine yansıtmış ve kendi yaşadıklarını Demirtay karakteri ile içselleştirmiş. Yaşları, statüleri ve kişilikleri birbirlerinden farklı dört kişi, devrimci oldukları ya da dolaylı da olsa bir şekilde devrime hizmet ettikleri gerekçesi ile gözaltına alınırlar. Bu gözaltı için seçilen mekanlar ise elbette ki sıradan karakollar değil. Var olunan yer, İstanbul'da yerin üç kat altındaki bir yeraltı işkencehanesine ait hücreler, hatta hücre kılığına girmiş zindanlar. Eni bir, boyu ise iki metre olan bu hücrelerin birinde buluşur bu dört kişi: Küheylan Dayı, Öğrenci Demirtay , Doktor ve Kamo lakaplı Berber Kamil... Karşı hücrelerinde ise, mazgaldan mazgala el işaretleri ile iletişim kurdukları, suskunluğu ile direnişi sembolize eden Zina Sevda... Roman bu insanların hücrede geçirdikleri on günlük zaman dilimini, her gün bir bölüme tekabül edecek şekilde ele alıyor. Zine Sevda, yüklendiği suskunluk misyonu gereği anlatıcılar arasında yer almıyor. Dolayısıyla dört anlatıcılı, 1.tekil şahıs anlatımı esere hakim oluyor. Devrim diyorum, zindan diyorum lakin işkence betimlemeleri ve siyasi söylemler mevcut değil kitapta. Böylesi bir anlatımın kolaycılığa kaçmak olacağını belirten Sönmez, acının tasvirini değil de sebep ve sonuçlarını aktarıyor okura. Roman, içinde birçok öykü ve bu öykülere ait hallice sayıda alt metinler içeriyor. Bu alt metinlerin hepsinin ucu da İstanbul'a dokunduğu için genel olarak nefis bir bütünlük teşkil ediyor. Romanın adı sadece ''İstanbul" olabilirmiş aslında ancak yazar bize iyi ve kötü tüm yönleriyle yer altındaki ve yer üstündeki iki farklı İstanbul'u göstermeyi hedeflemiş. Bu dört hücre arkadaşı, işkenceleri görmemek, gördüklerini hatırlamamak, yaşanmamış saymak için kendi aralarında bir öykü ritüeli oluştururlar. Kah kendilerini Boğaz'da gezerken hayal ederler, kah dağ başında yaban avında, kah bir rakı sofrasında ziyafette... İlk bölümlerde her bir karakterin hücreye düşüş sebebi ortaya dökülür, ardından yine her birinin ağzından çıkan öykülere kulak misafiri oluruz. Sevdiği, biricik karısı Mahizer uğruna her şeyi göze alan Berber Kamo olsun, geçmişi yok sayıp şimdiyi geleceğe evirmeye çalışan Küheylan Dayı olsun, çarmıha gerili halde bile hayallerindeki İstanbul'da yaşamaya çalışan Doktor olsun, geçmişte okuduğu şiir antolojileri ve Yaşar Kemal kitapları ile bütünleşmiş olan Öğrenci Demirtay olsun, hepsi hepsi itina ile çizilmiş, derin psikolojik tahlillerle yoğrulmuş, harika karakterler. Satır aralarında karşımıza çıkan metinler arası göndermeler, masallardan ve halk hikayelerinden moderne uzanan geniş perspektif ve sıklıkla başvurulan geriye dönüş teknikleri ise abartısız çok başarılı. Dili sade, üslubu akıcı. Final ise vurucu mı vurucu ! Eee ben daha ne diyeyim, şayet okumadıysanız hiç düşünmeden bir şans verin bence. O şanstan önce de Korkmazgil'in dizelerine kulak verin efendim: Damda birlikte yatmışız Öküzü hoşça tutmuşuz Koyun değil şu dağlarda San kendimizi gütmüşüz Hor baktık mı karıncaya Kırdık mı kanadını serçenin Vurduk mu karacanın yavrulusunu Ya nasıl kıyarız insana? Sen olmazsan öldürmek ne Çürümek ne zindanlarda Özlem ne, ayrılık ne Yokluk ne, yoksulluk ne İlenmek ne, dilenmek ne İşsiz güçsüz dolanmak ne Gün gün ile barışmalı Kardeş kardeş duruşmalı Koklaşmalı söyleşmeli Korka korka yaşamak ne? Kahrolasın demiyorum Kahrolma da Gör beni... Ekmeği bol eyledik Acıyı bal eyledik Sıratı yol eyledik Geldik bugüne...
İstanbul İstanbul
İstanbul İstanbulBurhan Sönmez · İletişim Yayınları · 2019972 okunma
··
1,424 views
Sultannn okurunun profil resmi
Seda sen bu kitabı hangi arada okudun, hangi arada inceleme yazdın? Arada bir dursan diyorum. Senin yüzünden kendimi kötü hissediyorum. Şaka bir yana, anlatımından bir kez daha çok güzel bir kitap okuduğunu anladım. Yalnız ben bu kitapları ne zaman okuyacağım bilmiyorum. Kitaplar bir köşede beni beklerken kendimi mutsuz hissediyorum. Ellerine sağlık canım. Okunması gereken bir kitap daha tanıttığın için teşekkür ederim
Seda okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Sultan Hoca'm. İlk defa okudum Burhan Sönmez'i, ama çok beğendim. Acı çeken insanların edebiyata daha güzel yaklaştığını düşünüyorum. Şu canlı ders yoğunluğun bitince, hepsini hakkıyla aradan çıkaracaksın, seni biliyoruz biz👍
1 next answer
Rîndkeş okurunun profil resmi
Benim de tanışma kitabım, yazarın hayatı ile ilgili bilgiler benim için yeni, yine harika güzel dehşet-ul vahşet bir inceleme olmuş 👍 🌼🌸🌹💐👍✌️
1 previous answer
Seda okurunun profil resmi
Yok hocam Taş ve Gölge yi
AkilliBidik
AkilliBidik
ile beraber okuyacağız, beklemede. Şimdi Masumlar okuyorum. Ama
Rîndkeş
Rîndkeş
Hocam bir yandan da günlük 5-10 sayfa senin tezi okuyorum ben. Kapasiteme bir kuple ağır gelse de, emeğin, çaban, düzenin takdire şayan, çok daha iyi koşullarda çok daha iyi hocalar tarafından değerlendirilmesi gereken bir çalışma sunmuşsun aslında ama... Neyse ama'sını sen anladın🤣 ellerin dert görmesin.
3 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.