Gönderi

Gazi kırgındı. Yüzü gergindi. Sesi boğuktu. Sözleri sitemliydi: "Efendim, bu kanun teklifi, kanuni bir maksad-ı mahsus ihtiva ediyor. Bu maksat doğruca şahsıma taalluk ettiğinden, müsaade ederseniz birkaç kelime ile fikrimi arz etmek istiyorum. Erzurum Mebusu Süleyman Necati, Mersin Mebusu Salahattin ve Canik Mebusu Emin Beyefendiler tarafından teklif olunan kanun layifası, doğrudan doğruya, benim şahsımı vatandaşlık haklarından iskat etmek (düşürmek, çıkarmak) nokta-i nazarına matuftur. 14’üncü maddede olan yazıları gözden geçirecek olursanız, orada deniliyor ki: "Büyük Millet Meclisine aza seçilebilmek için, Türkiye’nin bugünkü sınırları dahilindeki yerler ahalisinden olmak şarttır veya seçim dairesi içinde mütemekkin (yerleşmiş) olmak şarttır. Ondan sonra mühacereten (göçmen) geleneklerden Türk ve Kürtler, yerleştirilme tarihinden itibaren beş sene geçmiş ise, seçilebilirler… "Doğum yerim maalesef, bugünkü hudutlar dışında kalmış bulunuyor. Sonra herhangi bir seçim dairesinin de senelik yerleşmiş insanı değilim. Doğum yerim, bugünkü Türkiye sınırlarının dışında kalmıştır. Fakat bu böyle ise, bunda benim kat'iyen bir kastım ve kabahatim yoktur. Bunun sebebi, bütün memleketimizi, milletimizi mahvetmek, yok etmek isteyen düşmanların, bu hareketlerinde muvaffak olmaktan kısmen men edilememiş olmasıdır. Eğer düşmanlar maksatlarına tamamen muvaffak olsalardı, Allah muhafaza etsin, buraya imza koyan efendilerin memleketleri de hudut dışında kalabilirdi. "Bundan başka, bu maddenin istediği şartlara haiz bulunmuyorsam, yani beş sene mütemadiyen bir seçim dairesinde oturamamışsam, o da bu vatana ifa ettiğim hizmetler yüzündendir."
Sayfa 67 - 68Kitabı okudu
·
5 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.