Gönderi

80 syf.
·
Puan vermedi
·
19 saatte okudu
Cemile'min gezdiği dağlar meşeli... Meşeli meşeli olmasına ama bu türkü kadar neşeli sayılmaz bizim Cemile'nin hikâyesi. Bir tabloyla başlıyor hikâyemiz. İçinde ne var bu tablonun? İki aşık var, hatta üç aşık var. Üçüncüsü fedakâr mı diyelim, bilemedim. Sonra savaş var, onun getirdiği buhranlı hava var. Aile var. Çok tanıdığımız, pek yakından bildiğimiz elalem var. Hayat var hayat. Hani şu her gün içinden gelip geçtiğimiz, her an bir yerinde var olmaya çalıştığımız, bizi bazen ürküten, bazen çekindiğimiz; mutlak tereddütlerle ama yılmadan, ısrarla devam ettigimiz hayat. Bildiniz değil mi? (Bilmiyorsanız bir gün illâ bilirsiniz.) Küçük Ev'in gelini Cemile. Askere giden Sadık'ın eşi. Neşeli, genç, zaman zaman cüretkar, çalışkan ve güzelliğiyle dikkat çeken Cemile. Sadık hakkında tek bildiğimiz askerde olduğu ve eve yazdığı mektuplarda güzeller güzeli Cemile'ye sadece bir selam göndermekle yetinen biri olduğu. Yazar kitabın sonunda ona öyle bir lakırdı ettirecek ki, gönlünüzde bir yerde "bu iş çok meşru görünmüyor" seslerini adeta bastırmak, bu işi meşru kılmak için söyletilmiş gibi. O sözü de yazayım da Sadık ve onun gibilere iyce bilenin. "Altın saçlı bir kadın bile en aşağı bir erkekten daha aşağıdır." İşte bu cümlesi ile Sadık'ın çok da gerekli biri olmadığını anlıyoruz, ona bu tabloda -bana göre- yer yok! Gelelim hikâyemizi anlatan, ve bu muhteşem tabloyu bize resmeden Seyit'e. Sadık'ın kardeşi Seyit. Henüz onbeş yaşlarında. Yengesi Cemile ile pek yaş farkı yok arasında. O da çalışkan, o da fedakâr. Gençliğinin, hatta çocukluğunun verdiği çalımla Cemile'yi sahipleniyor, öyle ya abisinin eşi. Cemile onun ilk aşkı üstelik. Danyar. Kim bu Danyar. O da savaştan köye sakat bacağıyla dönen biri. Sessiz, sert mizaçlı, garip biri Danyar. Hiç akrabası yok köyde, köye yabancı. Bir gömleği bir de Cemile'ye olan sevdası haricinde pek bir şeyi yok zahirde onun. Savaştaki askerlerin gıdası için gönderilen tahılları istasyona Cemile, Danyar ve Seyit taşıyor. Ne olursa bu yolculukta oluyor. Kocasından beklediği alakayı bulamayan Cemile ile Danyar bu yolculukta birbirlerinden hoşlanmaya başlıyor. Öyle ya imkansız bu hoşlanma, Cemile evli. O imkansızlıkla kıvranan yolculuklar, hüzünlü, aşk dolu bakışlar, uzun sessizlikler.. Derken yolculukların birinde bu sessizliği Danyar yanık türküleriyle bozuveriyor. Bu sessiz, ruhsuz gibi görünen adam türküleriyle o yolculuğa hayat veriyor, tabiat neşeleniyor, yıldızlar, çiçek kokuları, çağlayan su sesleri. Seyit de nasibini alıyor bu durumdan, onda da henüz keşfedemediği resim yapma arzusunu uyandırıyor bu yolculuk. Ve bu iki aşığın gizli aşkına tanıklık ediyor ses çıkarmadan. Onların aşkı vücut buldukça, Seyit'in mutluluğu artıyor, hayata bakışı değişiyor. Öyle mutlu ki Seyit, Danyar ve Cemile'nin kaçıp gitmesini, gözden kaybolmasını izliyor birkaç çaresiz seslenişle. Sonra resmediyor onları. Hikâyeyenin başında baktığımız tablo Seyit'in tablosu. Sevgili Cengiz Aytmatov bu hikaye ile bize bir coşku hali olan aşkın toplumun baskısına, kuşatılmışlığa karşı iki aşığın verdiği mücadeleyi anlatıyor. Hem öyle yalın öyle güzel anlatıyor. Kimliğini bulduruyor karakterlere. İki aşık kavuşuyor, Seyit okumaya gidiyor bize bir tablo yapıyor. Benliği inşa etmenin tablosu dedim ben bu hikâyeye. Keyifli okumalar diliyorum..
Cemile
CemileCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201932,8bin okunma
··
33 görüntüleme
Erdal Yıldırım okurunun profil resmi
Emeğine sağlık şerife yine çok güzel bir inceleme okudum 👏👏👏
Erdal Yıldırım okurunun profil resmi
İlk paragraftan sonra koptum ben 😃
şerife okurunun profil resmi
Sevindim☺️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.