Daha önce bir kere okuyup sonlara doğru yarım bıraktığım bu kitapla ilgili öncelikle şunu söylemeliyim ki, bence bu kitap elinize alıp roman okur gibi okuyabileceğiniz bir kitap değil. Anlayabilmek için sakin bir kafayla notlar alıp okumanız gereken bir kitap. Kitabın giriş kısmında beynin işleyişiyle alakalı diğer bölümlere kıyasla daha bilimsel bilgiler içeren bir bölüm var, bu bölümü atlayarak kitabı okumaya başladım.
Yazar bir kişinin toplumda edindiği yeri, IQ dışında kalan sosyal sınıftan şansa kadar uzanan birçok etmenin belirlediğini söylemiş, ilk bakışta duygusal zekanın IQ ya olan üstünlüğünü kanıtlamaya çalışıyor gibi görünse de aslında duygusal zekanın IQ 'dan farklı olarak temel yasam becerilerinden biri olduğunu ve olaylara duygusal zekamızı kullanarak yaklaşmanın bakış açımızı nasıl şekillendirdiğini bol örnekle açıklamaya çalışmış. Duygusal zeka olarak tanımladığı şeyler ise kendini harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dürtüleri kontrol edebilme, ruh halini düzenleyebilme, empati ve umut besleyebilme gibi beceriler. Yani duygusal zekanın temel becerisi olarak 'özbilinç' kavramına vurgu yapmış.
Gercekten kitabı bitirince kendi zihinsel süreçlerinin farkında olmanın yani duygusal zekayı kullanabilmenin ne kadar önemli olduğunu ve aslında bunun bir eğitim olduğunu anlıyorsunuz. Ve bir-çok dünya ülkesinde yasayan insanın bu eğitimden yoksun olduğunu farkediyorsunuz.
Kitapta da söylediği gibi umarım biran önce 'kendini kaptırmış' ya da 'kabullenmiş' insan olmayı aşıp 'özbilinçli' hale gelebiliriz.