Gönderi

129 syf.
·
Puan vermedi
Hikaye Türk okuru için ne anlam ifade ediyor? Virginia Wolf ve Stefan Zweig'ı ne çok okuyoruz. Sabahattin Ali hâkezâ. "Hayatımız roman", hikâyelerimize dair bir deyiş. "O değil de" diye sözü ortasından koparaşlarımız hâkeza. Hikayede şiirin yeri nedir? Şiirsiz hikâye olur mu? Ali Ural, Nazan Bekiroğlu... Sıtmalı kesik cümleler, titreten üç noktalar, soluksuz virgüller, gönülsüz noktalar. Şiir mutlaka hikayeye girmeli. Nazan Bekiroğlu bir hikayesini yayınlayınca Mustafa Kutlu ona bir mektup yazar. "Hikayenizi şiirinize fedâ etmeyin." Bence Nazan Hoca ikisinden de vazgeçemedi. Belki bu yüzden Türk okuru tarafından çok sevilmedi. Ağır geldi diyelim. Ama onu sevenler seçin bir zümre olarak hâlâ onu çok seviyor. Nedim Gürsel'in ilk kitabı Uzun Sürmüş Bir Yaz. Davalık. Darbe sonrası birkaç arkadaşın anılarına değiniyor. Şiir, betimleme, işkence, erotizm gibi farklı dokular ilginç bir şekilde harman edilmiş. Kitapta olay anlatılmıyor bu yüzden sıkışmış Türk okuyucusu, beğenmemiş kitabı. Ama ben beğendim. Yazar, Beyazıtta oturuyor arkadaşlarıyla. Bir arkadaşının güneş gözlüğünün diş bükey yüzeyine yansıyan cami, meydan, insanlar, ağaçlar ve mevsim, yazarın muhayyilesinde kırılıp bambaşka bir düzleme düşüyor. Size hiç olmadı mı? Bana çok oldu! Bir güneş gözlüğünden veya bir pencereden yansıyanlar, zamanın daralan ufkunda beni bambaşka yerlere çok götürdü. Hele yansımanın ters olması mekanı da değiştirdi benim için. Yıllar sonra ilk defa gittiğim berberin kapı camındaki yansımada, çocukken bisiklet sürdüğüm yokuşun sağa değil, sola kıvrıldığını görmek nasıl heyecanlandırmıştı beni. Kafiyesi ters, akışı ters, zamanı ters ama manası dosdoğru bir şiirdi benim için. Bu kitabı sadece bunu hatırlattığı için bile beğenebilirdim. Hikayede şiir olsun ya. Müsade var mı Türk okuyucusu?
Uzun Sürmüş Bir Yaz
Uzun Sürmüş Bir YazNedim Gürsel · Doğan Kitap · 197569 okunma
·
91 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.