Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

88 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
Ana eksenine Altay kavimleri olan Moğollar, Türkler ve tamamen farklı bir coğrafyada yaşayan Yunanlıların mitolojik hikâyelerindeki benzer unsurların karşılaştırılmasını alan eser, öncelikle bu benzerliklerin tesadüfi olamayacağını ifade ederek meseleyi açmaktadır. “Büyük Avrasya kıtasının iki ucunda ve birbirinden binlerce kilometre uzaklıktaki iki kişiye (burada toplum demek istiyor) ait efsanelerdeki benzerliğin mutlaka bir nedeni olması gerektiğine” inanan yazar, mitolojik anlatıların rastgele bir şekilde oluşmayacağını düşünerek bir sonuca varmaktadır. Doğu Türkistan’da yaşamalarına rağmen dillerinin Keltçe ve İtalyancaya olan yakınlığı nedeniyle Batı Avrupa’dan Türkistan’a göçtükleri anlaşılan Toharlar’ın mitolojik hikâyelerdeki bağlayıcı unsur olduğu çıkarımına varan Finch, Yunan mitolojisindeki hikâyelerin ve bazı öğelerin bu göç sonrasında Uzak Asya’ya taşındığını belirtir. Finch’e göre aynı durum Toharları bünyelerinde eriten Türkler için de geçerli olabilir. İlk olarak Moğolların efsanevi anlatısı olan “Moğolların Gizli Tarihi”ni ele alan Finch, Moğolların tarihini anlatan bu anlatıda yer alan Üç motifi ele alarak bu motiflerin diğer anlatılarda birtakım benzerliklerine karşın neredeyse ayını halde geçtiğine işaret eder. Finch’in ele aldığı bu üç motif ise şu şekildedir: Hayvan Ata Mucizevî Doğum Terk edilen bebek/Vahşi Çocuk Bu üç motifi belirledikten sonra anlatılarda bu motiflerin izini süren Finch, Moğol anlatısında ilk olarak hayvan ata motifine işaret eder. Cengiz Han’ın ilk atasının Börteçine (Boz Kurt) ve Goa Maral (Ala Geyik) olarak geçtiğini ifade ederek bu iki atanın hayvan mı yoksa hayvan ismi verilmiş insan mı olduklarına dair çeşitli görüşleri sıralar. Vahşi Çocuk motifini de tespit eden Finch bir takım ilahi işaretler gösteren Kral Sarba’nın oğlunun durumu hakkında endişeye kapılan bir kişinin çocuğu bakır bir kutuya yerleştirdiğini ve Ganj nehrine bıraktığını aktaran Moğolların Gizli Tarihini hatırlatıyor. Son olarak da Duva Sohor’dan bahsederek motifleri tamamlıyor. Anlatıda hakkında çok sınırlı bilgi verilen Sohor’un en belrigin özelliğinin ise alnının ortasındaki tek gözü olduğunu aktarıyor. Altay kavimlerinde u motiflerin izini süren yazar Kore ırkının kurucusu olarak kabul edilen Dung Ming’in kitabına atıfta bulunarak bu anlatıdaki motifleri belirler. Efendisi ava gittiğinde karnına tavuk yumurtası büyüklüğünde bir ışık huzmesi gören hizmetçi kızın bunun sonucunda hamile kalmasını mucizevî doğum motifine örnek olarak göstermektedir. Bu anlatı okuyanın aklına Hz. İsa’nın ana rahmine düşmesini getirmesi bakımında da önemlidir ancak yazar bu anlatıyı bağlam dışı gördüğünden bu bağlantıyı kurmaz. Kralın çocuğun ilahi bir şekilde dünyaya gelmesi sonrasında paniğe kapılması ile onu ölüme terk etmek için vahşi hayvanların yanına bıraktığı kısmı da vahşi çocuk motifi ile ilişkilendiren Finch, Türklere ait bir anlatıdaki elleri ve ayakları kesilerek ölüme terk edilmiş çocuk figürü arasında da bağlantı kurar. Bu çocuğun bir kurt tarafından büyütüldüğünü ve ergin olduğunda bu kurtla evlendiğini hatta çocuk sahibi olduğunu içeren metne atıfta bulunarak motifin ortaklığını gösterir. Bu motiflerin Yunan mitolojisindeki karşılıklarını da veren yazar, en son kısımda bu örnekleri de sıralar.mitemleri tasvir edebilmek için Yunan ve Roma mitolojilerindeki karşılıklarını da aktarır.Zeus’un şekil değiştirerek hamile bıraktığı kadından doğan Perseus’u Mucizevi Doğum’a, Oedipus’u “Terk edilmiş Bebek”e, Romus ve Romulus’u da “Vahşi Çocuk” mitemine örnek olarak gösterir. Kitabın bu kısmına kadar gerçekleştirilen okuma bazı istisnalar dışında söz konusu mitolojik hikâyeleri bilmediğimiz için bize zor bir deneyim olarak gelebilir. Sonrasında ise tüm bu mitemleri ya da motifleri bildiğimiz bir anlatıda gösteren Finch, bu noktada ortalama Türk okuyucusunu yakalıyor. Dede Korkut hikâyeleri içersinde yer alan Tepegöz anlatısını genel hatları ile ifade ederek söz konusu motiflerin aynı şekliyle bu hikâyede de geçtiğini belirtiyor. Hatta Tepegöz ve Sohor’un Yunan benzeri olan Polyphemos hakkındaki anlatıyı da ekleyerek benzerlikleri daha somut hale getiriyor. Kitabın son kısmında ise söz konusu motiflerin diğer kültürlerde de birçok benzerlerinin olduğunu aktarıyor.
Tepegöz, Oedipus, Bodoncar
Tepegöz, Oedipus, BodoncarRoger Finch · Ötüken Neşriyat · 202014 okunma
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.