Gönderi

“Bu bir savaşçının ya da sevginin azmi değil,” diye düşünü Marzuk. “Savaşçının taş gibi kalbini saran zırh olmanın dışında aşkın yaşayıp yaşamadığını nasıl bilebilirim ki? Zaten Fitnat’ın âşık olduğu kişi artık yok.” “İkimiz birlikte iflas edene kadar bekleyemeyiz.” “Çok fazla endişeleniyorsun. Dünya senin hayal ettiğinden çok daha iyi bir yer.” “Umarım ileride benim uğruma daha fazla işi geri çevirmezsin.” “Ahmet Rıdvan’la olsa bile mi?” “Ahmet Rıdvan’la olsa bile.” “Ama ben kararlıyım.” “Bunu reddediyorum! diye bağırdı Marzuk çaresizlik içinde. “İkincil bir rolü kabul eder miydin?” “Sıradan bir işten daha iyi olamaz.” Fitnat endişe içinde, “Bana gerçekten ne hissettiğini söyle,” dedi. “Sen kendi alanında çalışabilirsin, bırak ben de asıl işime geri döneyim.” Kollarını boynuna dolayıp kocasının yanağından öperken, “Sen benim aşkımın kurbanısın!” dedi Fitnat. Duyduğu kızgınlığı gizleyerek “Burada acıma duygusuna yer yok,” dedi Marzuk. Fitnat, “Ama ben seni baştan aşağı seviyorum!” dedi sitem ederek. Marzuk onu yanağından öptü, sonra, “Dinle beni. Oyunculuğa karşı hevesimi yitirdim,” dedi. Derinden etkilenen Fitnat bakışlarını ondan öteye çevirdi. “Bunun artık benim için hiçbir önemi yok,” diye üsteledi ardından. Bir süre sessiz kaldı, sonra da, “Gerçekten önemli olan şey aşkımız,” dedi. “Eğer uçabiliyorsak emeklememiz delilik olur!” dedi Marzuk. “Ne demek istiyorsun?” Marzuk yanıt vermedi. Çenesini sıktı, böylelikle yüz hatlarındaki sahte sertlik ortaya çıktı. “Sen paranoyaksın!” “Acıma duygusuna karşı dikkatli ol,” dedi Marzuk gülümseyerek. “O kelimeyi söylemeyi bırak!” diye bağırdı Fitnat sinirli bir şekilde. “İsteklerin benim için emirdir.” “Çözümü olmayan durumlar ne kadar üzücü,” dedi Fitnat içini çekerek. “Ne kadar karmaşık olursa olsun bütün durumların bir çözümü vardır.” “Evet, ama insanın onuruna, mutluluğuna ya da ikisine birden mal olabilir.” “Yine de iradeyi felce uğratan eylemsizlikten iyidir.” “Buna katılmıyorum.” Marzuk iyice sinirlenerek “Hayal ettiğimiz mutluluğu bulamadığımızı görmemiz gerekiyor,” dedi. “Bana hakaret ediyorsun!” diye bağırdı Fitnat, ses tonu akacak gözyaşlarının habercisiydi. “Söylediklerimde hakaret içeren hiçbir şey yok.” “Bu senin düşüncen.” “Ortak bedenimize kanat takmak istemiştik, ama kanatlar koltuk değneklerine dönüştü!” “İstediğim tek şey sevdiğim adamla evlenmekti,” dedi Fitnat ona karşı gelerek. “Lütfen özürlerimi kabul et,” dedi Marzuk ve onu göstermelik bir şekilde öptü. Sonra ayağa kalkarken, “Ben yürüyüşe çıkıyorum,” dedi. “Gecenin bu saatinde mi?” “Bu saatte yürümek iyi bir ilaçtır,” diye yanıtladı Marzuk, emin adımlarla kapıdan çıkarken.
Sayfa 119 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.