1925 yılında Doğu illerinde Şeyh Sait isyanı çıkmış ve Kürtler bağımsızlık eylemine girişmişlerdi. Ankara ve İstanbul'da da Hükümete karşı bir muhalefet eylemi vardı. Terakkiperver Cemiyeti kurulmuş, eski İttihatçılar örgütlenmeye yönelmişlerdi. İstanbul basını ise daha tek parti düzenine alışamamıştı. Basında ileri geri her türlü eleştiri yazılan çıkmakta ve bunlar Ankara'da geniş tepkiler yaratmaktaydı. Hükümetin görüşüne göre Doğu'da bir ayaklanma vardır. Basında falsolu sesler bu ayaklanmaya hizmet etmekteydi. Muhalefetin, eleştirinin hiç sırası değildi. Bütün falsolu sesleri susturmak gerekiyordu.
Bu amaçla «Takrir-i Sükûn Kanunu» diye bir terör kanunu tasarısı Meclis'e getirildi. Kanun Meclis'te tartışılırken Halk Partisi’nin ileri gelenlerinden Recep Peker şunları söyleyecektir:
«İstanbul gazetelerinin memlekette ne kadar müessese ve makam varsa hepsini tahribe geçtiğini görüyoruz. Şeyh Sait isyanının en birinci müsebbibi bunlardır. En başta Millet Meclisi olma üzere bütün müesseselere saldırdılar. Bu kanunun teklif edilmesine de İstanbul basını sebeptir. Çünkü yayın ve telkinleriyle isyanın çıkmasına sebep olmuşlardır. İşte biz bu yılan yuvalarını tahrib etmek ve susturmak azmindeyiz. Bu yılanlar, bu zehirli yuvalar, kanun kuvvetiyle dezenfekte edilmedikçe, memleketin rahat yüzü görmesi ihtimali yoktur. İşte bu sebeple bu kanunu Yüksek Meclisin kabul etmesi bir vatanî mecburiyettir.»
Meclis 4 Mart 1925'te Takrir-i Sükûn Kanununu kabul etti. Bu kanunda şöyle deniyordu:
«irticaa ve isyana ve memleketin sosyal nizamını, huzur ve sükûnunu, güvenlik ve asayişini bozmaya yönelen her türlü teşkilâtı, tahrikleri, teşvikleri, teşebbüsleri ve yayınları Hükümet Cumhurbaşkanının onayı ile yasaklamaya yetkilidir. Sanıkları Hükümet İstiklâl Mahkemelerine verebilir.»
Önce iki yıl için kabul edilen bu olağanüstü durum kanunu, sonra iki yıl daha uzatılacak ve ancak 1929'da kaldırılacaktır.Takrir-i Sükûn Kanunu hükümete olağanüstü yetkiler vermiştir. Basın özgürlüğünü Hükümet dilediği gibi kısıtlayabilir, gazeteleri kapatabilir. İstiklâl Mahkemeleri hukuk kurallarına uymayan kararlar alabilirler. Bunlar dikta yetkileridir.