Gönderi

160 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Bir İdam Mahkumunun Son Günü- Victor Hugo
Yazar kitabın önsözünü , yaşadığı dönemin düşüncelerini özgürce ifade edebileceği bir ortamın olmayışından dolayı kendi adını açıklamadan yazar. Belki de halkın bu olaya nasıl tepki göstereceğini anlamak için ilk anda ismini açıklamamıştır. Victor Hugo,hangi durumdan dolayı neyi düşünerek yazmış olsa da fark etmez. Sonuçta, idam cezalarının insanlık dışı bir uygulama olduğunu anlatan kişinin adı belli olmasa da, bir insandır. Hugo, yönetimin ve halkın gözünde olağan hale gelmiş olan idam cezalarının, yeryüzünden kaldırılması için yazdığı bu kitapla, takdir edilmeyi fazlası ile hak ediyor. Greve meydanında, her Perşembe günü kurulan giyotin sehpasında ki insanlık dışı uygulamaları yazarak karşıt görüşlerini açıklar. Bu yolla, yetkililerin ve halkın vicdanlarına ve yüreklerine seslenerek kendisine destek olmalarını bekler. Greve meydanına çoluk çocuk gelerek idam cezalarını tiyatro seyreder gibi seyreden halkın ruh halini anlamak ne kadar zor olsa da Hugo, idam cezalarının insani olmadığını yazarak, anlaşılmayı bekler. İnsanlığa yakışmayan canice öldürülen mahkumların neden ömür boyu hapse mahkum edilmediğini sorgular. “Fransa’da herkesin nefes alması için yetecek kadar hava kalmadı mı? “ Diye sorar. Victor Hugo , giyotin sehpasında insanın dayanamayacağı sahnelerin yaşanmasına tepkilidir. Giyotin bıçağının yeteri kadar keskin olmadığı durumlarda, aynı mahkumda birkaç kez tekrarlanan idam sahneleri canicedir. Üstelik idam cezalarının gerçekten hak eden insanlara verilip verilmediğinin de cevabı kesin değildir. Bütün giyotin sehpalarının yok edilmesinin yanı sıra özellikle uygulanan siyasi giyotin sehpasının acilen kaldırılması gerekliliğini vurgular. “Sakar ve kör bir ceza usulü, her halükarda masumları cezalandırır!” sözündeki gerçeklik gibi. Ülkemizde de sırf devrimci oldukları için idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Necdet Adalı, Erdal Eren ve aklıma gelmeyen suçsuz yiğit insanları unutmak ne mümkün. Gelecek günlerde insanlığa yakışmayan bu çağ dışı ve zalimce uygulanan idam cezalarının zamanı geldiğinde yeryüzünden silineceğinden emindir. Geçmişin sosyal yapısının rahip, kral ve cellattan oluşması gibi geleceğinde bu insanlık dışı uygulamaları yok edeceği görüşündedir. “Zamanı geldiğinde uzun zaman önce seslenen bir sesin söylediği gibi “Tanrılar gidiyor!” Son zamanlarda başka bir ses yükseldi ve bağırdı: “Krallar gidiyor!” Şimdi üçüncü bir sesin yükselip şöyle deme zamanı: “cellat gidiyor!” “diye söylenecek günlere inanmaktadır. Gelecek de ise suçun bir hastalık olarak görülüp hakimlerin yerini doktorların cezaevlerinin yerini ise hastanelerin alacağını vurgular. Demir ve ateşin yerini ilaçlar, kızgınlık ve öfkenin yerini ise sevginin alacağını düşler. Hugo’nun 26 yaşında,İnsani bir bakış acısıyla yazdığı bu romanla, ölüme mahkûm bir insanın son günündeki ruh halini duygu ve düşüncelerini büyük bir ustalıkla anlatarak kamu vicdanını etkilemeyi başarmıştır.. Bugün dünyanın birçok ülkesinde idam cezası yürürlükten kaldırılmışdır. Elbette Hugonun genç yaşta yazmış olduğu bu romanın da bu duruma katkısı büyük olmuştur. Roman, şiir, oyun yazarı Victor Hugo, 26.Şubat 1802 Fransa’da dünyaya geldi. Babası Orduda subaydı. Babasının işi gereği ailece başka şehirlere taşınmaları Hugo nun olaylara bakış açısını genişletir. Yaşadığı yıllarda siyasi adaletsizlikler, yolsuzluklar ve toplumda yaşanan sefalet, açlık ve baskılar Hugo’nun siyasi bir kimlik kazanmasında etkili olur. Paris’te okuduğu Hukuk eğitimine devam etmez. Bu kararı alırken sanırım toplumda kanunların egemen güçlerin lehine işlemesinden doğan haksızlığı ve adaletsizliği gözler önüne sermek istedi. Tüm bunları eserlerinde anlatarak olması gereken toplum düzeninin topluma yerleşmesi için çabaladı. Hugo, hukuk fakültesini bitirip avukat olup tek bir insanı savunmakla ya da işlenmiş suçlara ceza kesmekle bir yere varılamayacağını düşünerek edebiyata yöneldiğini sanıyorum. 17 yılda bitirip yazdığı sefiller bile onun toplumsal sorunlara ne denli duyarlı biri olduğunu göstermeye yetiyor. 1823 yılında ilk romanını yayımlanır. Şiir kitapları ve oyunlarla yazım hayatına devam eder. İlk şiir kitabı ona kraliyet maaşı bağlanmasını sağlar. Romanda ne suç işlediği belli olmayan mahkum bir adam ölümü beklemektedir. İlk anlarda kürek mahkumu olarak ceza alacağını düşünerek isyan eder. ölüm cezası karşısında ise büyük bir şaşkınlık yaşayarak affedileceği hayalini kurar. Duygu ve düşünceleri alt üst olan mahkum yaşama ve topluma karşı olan sorumluluğunu tekrar sorgular. Öldüğünde geride kalacak annesini eşini ve kızını düşünmeye başlar. Onu en çok üzen şey ise küçük kızının yalnız kalacağıdır. Ziyaretine gelen küçük kızın kendisini tanımayarak benim babam öldü demesi onda ayrı bir şok etkisi yaratır. Kaldığı odada kendisinden önce kalan mahkumların duvara yazdıkları yazıları okur. Neden idam edildiklerini hatırlar. İdam anı gelmiştir. Mahkumu tıraş edip ellerini bağlarlar.Giyotin sehpasının etrafında toplanan insanlar ise mahkumu bekler. Ne suç işlemiş olursa olsun bir insanın giyotin sehpasında can verişini , nasıl böyle, belki de zevk alarak seyredilmesinin insanlığın en büyük ayıbı ve acımasızlığı olarak yorumluyorum.
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Olimpos Yayınları · 2020121.5k okunma
·
114 views
ALBATROS okurunun profil resmi
Hocam sizin incelemeniz kitapdan daha uzun oldu... ama ben de sonuna kadar kurtulacak diye okumustum bi umutla, cok guzeldi... zaten Victor bu işi biliyor...yeni kitaplara😊
Düşüncenin Gücü okurunun profil resmi
Evet , sanırım biraz öyle oldu. 🙂 Teşekkürler
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.