Gönderi
Harika ve tamamıyle farklı bir kitapla karşınızdayım bugün. Yıllar önce filmini izlemiştim ama filmi izlemekle, okumanın farkını rahatlıkla alabildim. Beni öyle çok etkiledi ki bu kitap, burun denen organın önemsenmese de ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Her insanın kendine has kokusunun olduğunu, bu kokuların vücudun en yoğun nerelerinde olduğunu, üzerimize sıkıp geçtiğimiz parfümlerin hangi aşamalardan geçtiğini, çiçeklerin ve aklınıza gelen her türlü kokusu olan maddenin damıtma, soğutma ve soğurma yöntemleriyle nasıl özlerinin yani kokularının elde edildiğini yine bu kitap sayesinde öğrendim.
.
Bir çocuk düşünün gözünü açar açmaz kendini balık ve pazar artıkları dolu bir dünyada annesi tarafından terkedilmiş buluyor. Ve bu terkedilişe öyle bir başkaldırıyor ki çığlığı ile etrafındakilerin ilgisini çekmeyi başarıyor. Emzirilmesi için yanına verdikleri sütanne onu geri getirip bırakıyor "Bu çocuk bir şeytan" diyor, "Bu çocuk bebek gibi kokmuyor". Evet dünyanın en hassas burnuna sahip insanı olarak dünyaya gelen Jean Baptisse Grenouille kendi kokusu olmadığını, aradan yıllar geçtikten, çok ünlü bir parfümcü kalfası ve sırf kokusu yüzünden gencecik bir kızı öldüren bir katil olduktan sonra farkediyor. Ve bundan sonra tek bir gaye için yaşıyor, dünyanın en güzel kokan insanı olmak. Bunu yapmak için başvurduğu yol insanın tüylerini diken diken edecek cinsten. 25 bakire genç kızın kokusunu yağlı bezlere sararak 6 saat bekletme ve kıyafetleriyle birlikte saçlarını kaynatıp yağı damıtarak damla damla kokusunu çıkartmak suretiyle. İstediğini başarıyor da. Ama bu başarı sonunda bile insanların ona değil yarattığı kokuya taptıklarını farketmesi kendi sonunu getiriyor.
.
Muhteşem bir son sahne ile kitabın kapağını kapattığımda, bir yandan midem ağzına gelmişken bir yandan ben şimdi ne okudum dedim(ki daha önce filmini izlediğim halde) Farklı bir tarz arayan herkese kesinlikle tavsiyemdir
·
7 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.