Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yabancılaşma Üzerine
"Şimdi onu limana götürdüğümüzde göre bırakalım, açılsın denize,sonra yakalarız. Şimdi, geri dönenlerden birini karşılamaya gidelim. Gemiden inmiş olan daha ilk temasında kendini belli eder.Yalnızca Fransızca yanıt verir.Çoğunlukla Kreol dilini artık anlamaz.Folklorda bununla ilgili bir örnek bulabiliriz: Bir köylü Fransa'da birkaç ay geçirdikten sonra yakınlarının yanına döner.Gözüne ile ilişen bir tarım aracının ne olduğunu Kaçın Kurası yaşlı bir kır adamı olan babasına sorar:"Bu aletin adı ne ?" Babası yanıt vermek yerine aleti oğlunun ayağına atar. O zaman bellek yitimi sona erer.İlginç bir tedavi..." (FRANTZ FANON/SİYAH DERİ BEYAZ MASKELER) Yukarıdaki alıntı bana epey ilginç geldi. Benzer bir hikaye Anadolu'da da anlatılır. Bizim hikayemiz ise şöyle: İstanbul'a giden bir Anadolu köylüsü orada uzun yıllar çalıştıktan sonra epeyce mal elde etmiş olarak Anadolu'daki köyüne döner. İstanbul'da yaşadığı zengin ve gösterişli hayattan sonra köy yaşamını ve kendi ailesini küçümsemeye başlar. Tarlada çalışan babasının yanına gider. O sıra tarla kenarında bulunan bir tırmığın ne olduğunu babasına sorar. Babası der ki:" Oğlum aletin ucuna bas, o sana ne olduğunu söyler." Oğlu tırmığın ucuna basınca tırmığın sapı olanca şiddetiyle alnına çarpar.Canı acıyan oğul "Vay, şerefsiz tırmık!" der. Güngörmüş baba :" Bak gördün mü oğul, adını nasıl da söyledi tırmık ." der. Birbiriyle alakası bile olmayan iki coğrafya.İlk hikaye Antiller'den;ikincisi bizden,Anadolu'dan. Sömürge insanı mantığı dünyanın her yerinde aynıdır. Kişi önce kendinden nefret eder,sonra kendisini sömürene benzemek için insanüstü bir çaba harcar. ( Belki de Stockholm Sendromunun sosyolojik bir versiyonudur bu durum.) Ne kendisi kalabilir, ne Avrupalı efendisiyle aynı olabilir. Kendine yabancılaşmanın en acı sonucuyla karşılaşılır:Hiçbir yere ait olamamak...
·
80 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.