Gönderi

FİKRİ HÜR...
Cumhuriyet öncesi döneminin inanç, öfke ve duygu dolu şairi Tevfik Fikret bir şiirinde «Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim» diye seslenir. Şiiri önce özgün biçimi ile okuyalım: — Kimseden ümmid-i feyz etmem, dilenmem perr ü bal Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim. İnhina tavk-ı esaretten girândır boynuma; Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim. Tevfik Fikret'in bu dizelerini bugünkü Türkçemize çevirerek yorumlayalım : Fikret, kimseden bağış beklemediğini, kimseden kol-kanat istemediğini söylüyor. «Kendi göklerimde, kendi boşluğumda kendim uçarım» diyor, bu yüzden kimseden yardım ummadığını anlatıyor. Neyin ve kimin önünde olursa olsun eğilmeyi, «Tutsaklık boyunduruğundan daha ağır bulduğunu» beiirtiyor ve «Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim» diye haykırıyor. Fikret düşünce özgürlüğünü, bilim özgürlüğünü, vicdan özgürlüğü ite bütünleştirip, «işte» diyor, «Kendi göklerimde, kimseden kol-kanat istemeden, tek başıma uça-biliyorsam ve herhangi bir kişi ya da makamın önünde eğilmeyi esaret boyunduruğundan daha ağır buluyorsam, bu bilimde, düşüncede ve vicdanımda özgür olabilmeme bağlıdır»... Tevfik Fikret'in bu dizeleri Atatürk tarafından da kullanılmıştır. Atatürk, 1924 yılında öğretmenlere seslenirken şöyle konuşmuştu : — Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden «Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür» nesiller ister... «Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür» olabilmek düşüncede ve siyasette olgunluğun, erginliğin, yetkinliğin ve kendine güvenin sonucudur. Siyasal düşünceler, kökleşmiş yargılar, biiinç altına geçmiş toplumsal inançlar, ideolojiler ve kuramlar, bir yandan insana yön verirlerken, öte yandan da insanı, bu düşüncelere, inanç haline dönüşmüş değer yargılarına ve kalıplaşmış ideolojilere tutsak ederler. Solcu ya da sağcı olursunuz, ama sizden önce varolan değer yargıları, siyasal düşünceler, felsefî ya da ideolojik inançlar düşüncenizi, dünyaya bakış açınızı ve vicdanınızı çepeçevre sarmıştır. Gerçeği arayan özgür insan için bu da bir çeşit kuşatma biçimidir. Düşüncede başıbozukluk ise bir başka tehlikeye kapı açar. Anarşizm ve nihilizm bu kapıdan girer. Geleceğe karşı duyulan güven, karamsarlığa; karamsarlık, yıkıcılığa yol açar. Ne o, ne öbürü!.. Özgür insan kendi yolunu yirminci yüzyılın insanlığa armağan ettiği özgür düşünce ile açabilir. «Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür» clmak bu anlamda, insanı özgür düşünce için savaşa, bu savaş içinde yetkinliğini ve erginliğini kanıtlamaya zorlar. Türkiye'de ilerici düşüncenin «siyasal ve ideolojik bağımsızlığı» her bakımdan yaşamsal öneme sahiptir. İlerici, demokrat, devrimci ve sosyalist görüşler, bu bakımdan da tam anlamı ve bütün içtenliği ile «Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür» olmak zorundadır. Sosyalist düşüncede Birinci Dünya Savaşı öncesinin kalıplarını tek gerçek olarak benimsemenin ve benimsetmenin bir anlamı ve yararı yoktur. Ve bu tutum bilime, bilimsel gelişmelere de aykırıdır. Her ülke, kendi devrimci doğrultusunu, kendi tarih birikiminden, siyasal ve toplumsal özelliklerinden, yerel ve ulusal koşullarından çıkaracaktır. Yirminci yüzyılın ilk bağımsızlık savaşını vermiş olan Türk ulusu, böylesine görkemli bir tarih birikimine de sahiptir. Diyalektik düşüncenin insanı doğruyu araştırmaya zorlayan mantığı yerine, inanç haline dönüşmüş değer yargılarına, fetişizm zırhına sokulmuş kalıplara saplanıp kalmak, ilerici düşünce adına başvurulan bir tutuculuk biçimi ve skolastik düşüncenin bir kısım sosyalist "aydınlara bulaştırdığı bir düşünce kısırlığıdır. «Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür» olmak özgür düşünceli olmak kadar ulusal bağımsızlığın da gereğidir. İdeolojide bağımsızlık, devrimci, demokrat ve sosyalist birikimin, en vazgeçilmez, en yaşamsal koşulu olmalıdır. Türkiye'de son otuz yıldır, ciltlere sığmayacak acı öyküler yaşandı ve köprülerin altından çok sular geçti. Sol ve sosyalist birikim içindeki acemilikler, tutarsızlıklar, ideolojik ipotekler, ihanetler ve terörün bütün kurumlarda açtığı onarılması güç yaralar, gelecek için birer ders olmalıdır. Sol kesim için yarına güvenle bakmanın ilk ve vazgeçilmez koşulu, siyaset ve ideolojide bağımsızlığın savunulması, korunması, güçlenmesi ve yaygınlaşttrılmasıdır. «Fikri hür, irfanı hür. vicdanı hür» olmadıkça, kitlelerde kök salmanın, emekçi halk kesimlerinde güven sağlamanın olanağı yoktur. Devrim gibi demokrasi de dışalım malı değildir, ne «ithal» edilir ne de «ihraç».. Devrim ve demokrasi, ancak o devrimi yapacak ve o demokrasiyi yaşatacak olan insanların kendi öz elleriyle oluşur. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür olarak... (8 Ekim 1983 Cumartesi)
·
39 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.