Camus'nun hayatın anlamı, intihar ve yaşamı sorguladığı, kendi "absürdizm" ideolojisini ortaya attığı felsefi denemelerinden oluşan kitabı Sisifos Söyleni.
Baştan söyleyeyim ilk başlarda akıcı olmasına rağmen sonradan bayağı zor anlaşılır bir kitap ve kesinlikle ortalama felsefe bilgisiyle Camus için bir ön okumanız olmadan başlamayın derim.
Kitap adını, Yunan Mitolojisinde, Zeus'un sonsuza kadar büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek noktasına dek yuvarlamaya mahkûm ettiği kral Sisifos'tan alıyor. Sisifos kayayı tepeye her çıkardığında kaya aşağı yuvarlanır. İşte böyle "boş" ve "anlamsız", absürt bir işle lanetlenmiştir Sisifos.
Kitapta üzerinde durulan da, "boş" ve "anlamsız" anlamını yüklediği sıfatıyla: "uyumsuz insan". Kitaptan bir alıntı ile Camus 'un dilinden uyumsuz:
"Öyleyse, uyumsuzluk duygusunun bir olay ya da bir izlenimin basit incelemesinden doğmadığını, bir durumla belirli bir gerçek arasındaki, bir eylemle onu aşan dünya arasındaki karşılaştırmadan fışkırdığını söyleyebilirim. Uyumsuz her şeyden önce bir kopuştur. Karşılaştırılan öğelerin ne birinde ne de öbüründedir. Karşılaştırılmalarından doğar." (Syf:46)
Yani ne hayat ne evren ne de insan kendi başına anlamsız aslında, uyumsuzluk bunların birbiriyle olan ilişkisiyle ve insanin onu yorumlama çabasıyla ortaya çıkıyor. Bu absürtlüğün bilincinde olmak da insanı bilinçli kılıyor.
Evet hayatımız ve varoluşumuz akılla açıklanabilir değil ama intihar etmek bu uyumsuzluğu ortadan kaldırmıyor. Aksine bu absürtlüğün bilincinde olarak ve uyumsuzluklarla yüzleşerek başkaldırmaktan geçiyor.
Hepimizin Sisifos gibi kayaları var aslında, bunları hayatımızdaki engeller yada hedefler olarak düşünebiliriz. Eğer yoksa bunları yaratmak ve hayata anlamını kendimiz vermek elimizde.
Nietszche diyor ki : "İnsanın kendine dayanabilmesi ve boşluğa düşmemesi için kendini gerçekten sevmesi gerekir." Kendini sevmekle başlıyor herşey, içinde olmayan şeyi başkasına veremez insan. O yüzden boşluğa düşmemek için kendinize sarılın...