Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Unutma;unutturma.. Sultan Abdülhamid’e kurşun sıktılar ve oğluna, babasına ‘Eşek’ dedirtmeye çalıştılar! Sultan Abdülhamid’in en küçük oğlu olan Şehzade Abid Efendi’nin 1950’li yıllarda Avrupa’da sürgünde olduğu sırada yazdığı mektupta, babası Sultan Abdülhamid ile beraber yaşadığı Selanik sürgününü anlattığı bazı satırları: "...Selanik’e gidişimizde, üç buçuk yaşındaydım. Ondan önce yaşadığımız Yıldız Sarayı’ndaki hayatımızı tabii ki hatırlamıyorum. Zihnimde sadece, saraydan Sirkeci’ye yahut Selanik Garı’ndan Alátini köşküne kapalı bir araba içinde gidişimize dair belirsiz bir hayal kalmış. Karanlık bir arabada babamın karşısına oturduğumu ve siyah sakalını hala görür gibiyim. Alatini Köşkü’ne girişimizde, annemin kucağındaydım. Annemin beni taşımaktan yorgun düştüğünün nasılsa farkına varan bir subay, ...beni kucağından almak nezaketini gösterdi ve alırken de "Verin bana şu yılan yavrusunu!" dedi. Bu kahraman zabit, anlaşılan tam manasıyla bir centilmendi! Bunu söyleyen, Hareket Ordusu’nun genç ve toy subalarından biri olsaydı affederdim; lákin bu adam o zaman albaydı ve en az kırk yaşındaydı. O arada Ali Fethi Bey de (yıllar sonrasının başbakanı Fethi Okyar) "Zavallı çocuk!" diyerek beni kucağına aldı, hatta gözünden bir damla yaş düştü. Muhafız subaylar, pek saygısızca hareket ederlerdi. Bunlardan Salim isminde bir teğmen, pencereden bakmakta olan babama ağaçların arkasına saklanıp kurşun bile sıkmıştı!.. Diğerleri de bir hayli saygısızlık yaptılar. Meselâ, bir hadiseyi gayet iyi hatırlıyorum: ...Bir vekilharç Hasan Efendi vardı. Haremin çarşıdan aldırdığı şeyler, onun vasıtasıyla gelirdi. O da, dışarıdan getirdiğini zâbitlerin (subayların) huzurunda harem ağalarına teslim eder, onlar da hareme götürürlerdi. ...Birgün bana yeşil, mavi, sarı, rengârenk oyuncak bastonlar getirmiş. Zâbitlerin yanında bana verecek. Ben de her nedense bu değneklere pek imrenirdim. Bahçedeyiz, tam değnekler bana verileceği sırada, zâbitler tutturdular: ‘Git babana ‘eşek’ de. Demezsen, değnekleri vermeyeceğiz’. Ben de bu sözün fena bir şey olduğunu hissediyordum. Fakat, değneklerde de gözüm var. Nihayet, ağlaya ağlaya köşke gidiyorum. Hareme girdim. Bereket versin, karşıma Gülşen Kalfa çıkıyor, bana ‘Efendi, niçin böyle ağlıyorsun?’ diye soruyor. Ben de meseleyi anlatıyorum. O da beni ‘A, hiç öyle şey olur mu? Sana yakışır mı?’ diye bir güzel haşlıyor. Ben de o sayede babama gidip o hezeyanı etmiyorum. Maamafih, sonunda değnekler yine elime geçti. Galiba zâbitler nihayet yaptıklarına utandılar ve değnekleri verdiler. Maalesef zabitlerden hangisi idi bana bunu söyletmek isteyen, hatırlamıyorum."
Sultan Abdülhamid
Sultan AbdülhamidM. Rıza Narinli · Ezr Yayıncılık · 2017111 okunma
·
1 artı 1'leme
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.