Kitabı yarım bıraktım, beni pek etkilediğini söyleyemeyeceğim. Yine de 117. sayfaya kadar sabırla okudum, belki daha çok gitmem gerekiyordur belki 360. sayfada iyi olacaktır falan filan. Kitabı, sipariş ettiğim kitapların yanında ucuz gördüğüm için almaya karar verdim. Polisiye, okumayı sevdiğim bir tarz fakat kitap hiç bana göre değildi. Genelde karakterlerin hepsine ısınabiliyorken bu kitapta sadece bir karaktere aşina olabildim. Bir süredir kitaplarla tuhafım, pek okuyamıyorum. Ya benden ya kitaptan kaynaklı ciddi bir sorun olduğunu fark ettim. Ya da her ikimizden. Sonuna kadar gitmek isterdim fakat her yeni sayfada "her şey zaten ortada, daha ne olacak ki?" diye düşündüğümü ve bir gerilim romanını bile üfleye püfleye okuduğumu fark ettiğim anda bırakmaya karar verdim.
Kitap, klasik kalmış, oldukça klasik. Uzun yıllar önce kayıp çocuklar, cesetler... hepsi, günümüzde olan bir çocuk kayıp vakasıyla ve daha sonra kaybolan bu çocuğun ölmesiyle tabiri caizse tekrar hortluyor. Ve Sensi isimli dedektifimiz de yıllar önce bir vaka yüzünden yaralanmasına, daha doğrusu felçli kalmasına neden olduğu psikiyatrist ve kriminolog Claps isimli dostuna (?) gidip olaylardan bahsedince, Claps da dahil olmak istiyor. Olaylar sıkıcı geldi, dediğim gibi. Her şey oldukça klasik. Belki bir ihtimal, en başta da dediğim gibi, okusaydım kitaba alıştığım için çok merak ederdim.
Yine de bu kitap yerine Tess Gerritsen okumanızı aşırı tavsiye ediyorum. Şahsen ben en başlarda bile çok heyecanla okurum onu. Bu kitabın aksine cidden okuru avucunun içinde tutmayı bilen bir yazar. Bu kitapla kıyaslayınca, sanki yazar okurun serbest gezmesine izin vermiş gibi. Ve diğer incelemelere baktığımda genel olarak bunun insanların hoşuna gittiğini gördüm.
Yine de bu incelemeyi gören, kitabı okuyacak olan ya da okumayı düşünen okurlara, polisiye/ gerilim -özellikle psikolojik şeyleri seviyorlarsa- mutlaka Tess Gerritsen'ın kitaplarına bakmalarını öneririm. Saygılarımla.