Gönderi

64 syf.
8/10 puan verdi
Pythagoras'ın ölümü ve Miletos kentinin MÖ 494 yılında yıkılmasıyla birlikte Sokrates öncesi dönemin ilk yarısı kapanmıştır. Bundan sonraki neslin düşünürleri artık sadece bilimin nüvelerini taşıyan kişiler değil, aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla felsefecidir. Ksenophanes de bu felsefecilerin ilkidir, hatta felsefeci olmakla da kalmayıp aynı zamanda toplumsal ve siyasal konularda acımasız eleştiriler yapan bir şair ve ilahiyatçıdır. . Miletos okulu gibi o da kendi evren anlayışını ortaya koymuş ve temel yeğenin ne su ne de hava, ancak toprak olduğunu "her şeyi topraktan hayat bulmuştur ve toprakta son bulacaktır" diyerek belirtmiştir. . Ksenophanes'in bilime yaptığı önemli katkılardan birinin de fosiller üzerinde yaptığı dikkat çekici araştırma ve gözlemler olduğunu söyleyebiliriz. . Parmenides'in çağdaşı olan Ksenophanes, Elea Okulu'nun Zenon ve Melissos'tan yaşça daha büyük olan üçüncü düşünürüdür. Daha çok Elea Okulu'nun çokluğu inkâr edip Birliği savunan metafiziğini, teoloji ya da din felsefesi alanına uygulayışıyla, çoktanrıcı bir din anlayışına ve antropomorfik (insan biçimci) Tanrı algısına karşı çıkarak öne sürdü küfürlü olmayan bir tanrı anlayışı ile ün kazanmıştır. . Ksenophanes'in teolojisi ya da tanrı konusundaki spekülasyonu, biri olumsuz ve yıkıcı, diğeri ise olumlu ve yapıcı olan iki ayrı evreden meydana gelir. Birinci evrede onun Homerosçu ve Hesiodosçu antropomorfik çoktanrıcılığa yönelttiği eleştiriler yer alır. Bu evre, onun Tanrı konusundaki olumsuz eleştirilerinden meydana gelmektedir. İkinci evrede ise eleştirdiği tanrı anlayışı yerine geçirdiği kendi Tanrı anlayışını ortaya koyar; Bu da onun Tanrı konusundaki olumlu görüşünü ifade etmektedir. . Yürürlükteki din anlayışını ve Tanrı görüşünü eleştirirken Yunan tanrılarının doğasını belirleyen ve dolayısıyla Yunan dini, ahlaki eğitiminin temelinde bulunan Homeros ve Hesiodos'u her şeyden önce tanrıları ahlaksız gösterdikleri için eleştirir. Bu eleştirinin temelinde ise çok daha esaslı bir eleştiri olarak antropomorfizme yönelik eleştiri bulunmaktadır. Oysa ona göre tanrıyı antropomorfik bir tarzda değerlendirmenin ne imkanı ne de gereği vardır. İnsanların tanrıları kendi imgelerine göre düşünmeleri, kendi imgelerini nesneleştirmeleri, kaçınılmaz olarak ilahi gerçekliğin çarpıtılması ile sonuçlanır. Söz konusu çarpık tanrı anlayışı ya da antropomorfizmden sadece Homeros ve Hesiodos'u sorumlu tutmaz. Onlar, bir anlamda insanların bu konudaki çelişik inançlarını seslendirmişlerdir. Esasen insanlar kendileri ile ilgili imgelerini nesneleştirmek, tanrılaştırmak suretiyle tanrıları yaratmışlardır. . Onun din anlayışında söz konusu yıkıcı eleştiri evresini yapıcı bir din anlayışı izler, yani aynı zamanda pozitif bir tanrı öğretisi ileri sürmüştür. Tanrılar ve insanlar arasında en büyük olan, insanlara ne şekil ne de büyüklük bakımından benzeyen, tek bir tanrıdan söz eder. Buna göre tanrısal gerçeklik sanıldığı gibi çok değil, tektir. Tanrının en büyük varlık oluşu ya da yetkinliği, yine onun hareketsiz ya da değişmez olmasını gerektirir. Tanrı yaratılmamış ve yok edilemez olan varlıktır, o ezeli ve ebedidir. Ayrıca ona göre tanrı, her şeyi bilen, her şeyi gören varlıktır; "tümüyle göz, tümüyle düşünce ve tümüyle kulaktır." Tanrıyı canlı, duyarlı ve akıllı bir varlık olarak tasarlar; ona göre Tanrı ile insanlar arasında bilgi bakımından da farklılıklar vardır. İnsanlar görme, işitme ve bilme faaliyetleri için özel duyu ya da düşünme organlarına sahip olurken Tanrı, budur dan özel duyu ya da düşünme organlarına sahip değildir. Tanrı, her şeyi bilmesinin yanında gücü her şeye yeten bir varlıktır. Başka bir deyişle o, kendisi hareketsiz olmakla birlikte her şeyi hareket ettirir ve bunu da yalnızca zihninin gücüyle yapar. . Onun felsefesinde polis (kent devleti) sadece ölümlülerin, yani insanların yaşadığı bir yer olmalıdır düşüncesi, dolayısıyla insani bir dünya hayal edişi o dönem için hayli cesur bir düşüncedir çünkü bu şekilde tanrıyı insanların içinden çıkardığını ve apayrı bir yere yerleştirdiğini açıkça ifade etmiş olur. İstediğin nitelikte bir toplum için de, yani iyi ve mutlu bir yaşam için de yepyeni bir insan ideali geliştirir; hem ahlaki hem de kişisel mükemmelliğe erişmiş bir insan modelidir bu. Bu modelin özünde felsefi ve ahlaki sorumluluğunu bilen, mücadele etmekten kaçınmayan, farklı olmaktan korkmayan, kuramsal olan ve her zaman adil ve doğru olanı bilme cesaretini gösteren, yani bir insana yakışacak nitelikte davranan insanın bilgeliği yatar. Bu bilgelik, kent devletinin garantisi ve hakiki özüdür. Tüm bu görüşleriyle Ksenophanes'in Aristoteles'e ilham verdiği söylenmektedir. . İlk çağlardan günümüze doğru yapmakta olduğum felsefe okumalarından son derece memnun olduğumu ve bu tarz okumaları herkese tavsiye ettiğimi de ayrıca belirtmek isterim. Herkese keyifli okumalar diliyorum. Kitapla ve sevgiyle kalın. Yararlandığım kaynaklar: Antikçağ Felsefesi, Çiğdem Dürüşken İlkçağ Felsefesi, Ahmet Cevizci Antik Çağ ve Orta Çağ Felsefesi Tarihi, Kadir Çüçen ve H. Nur Erkızan
Fragmanlar
FragmanlarKsenophanes · Pinhan Yayıncılık · 2019197 okunma
·
80 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.