kitap, gerçekten de bir "memleketimden insan manzaraları" olarak bazı şeylerin hâlâ değişmediğini gösteriyor. hâlâ birbirimizi ezme çabası, hâlâ sınıfsal ayrımlar, hâlâ insanın birbirine yaptığı zulümler, haksızlıklar, riyakarlıklar, sınıflandırmalar ve ayrıştırmalar.
nâzım hikmet çoğu sorunu ve gözüne gelen çarpıklığı şiirsel bir ifadeyle gayet hoş bir nizamla kaleme almış. keşke böyle bir şairin "şair" kısmını tartışıyor ve yorumluyor olabilseydik. böyle bir eser ciddi mânâda bizim edebiyatımız için mükemmel bir kıvanç.
maddi sıkıntı çeken insanların yaşadıkları, aydın kesim ile avam tabakanın çatışmaları, ülke içindeki problemler, savaşın farklı bakış açıları tarafından yorumlanması, mahpus olan kişilerin ve yakınlarının hissiyatı, sevenlerin düşünceleri... kısacası her şey var kitabın içinde, türkiye var, insanlık var.
ve keşke gerçekten 5. kitabın sonundaki "komünistim hem de en milliyetçisinden" anlamındaki konuşmayı düzgünce anlayabilsek de her komünisti tek bir kalıba sokmasak. keşke "rusçu, milliyet karşıtı" dediğimiz komünistler kadar milli üretimi ve milli kalkınmayı destekleyebilsek.
yazımı bitirmeden önce de beni kitapta en fazla etkileyen pasajı paylaşmak isterim:
"evimin içinde ayağının sesini duymak istiyorum,
istiyorum ki kapımı çalasın
sana kendi elimle açayım kapımı.
fakat kunduralarını taşlıkta çıkar kuzum çamurluysalar,
terliklerin seni bekliyor zaten.
sana kendi elimle yemek pişirmek istiyorum,
kendi elimle kurmak soframızı.
yalnız,
bulaşığı yine eskisi gibi beraber yıkarız.
seninle aynı kitapları okumak istiyorum,
(elbet yine anlatırsın anlamadığım yer olursa).
kendi elimle yıkamak istiyorum çamaşırlarını
ve söküklerini dikmek.
ve istiyorum ki kendi elimle alayım tozunu yazı masanın,
(darmadağınıklığını bozmaya kıyamadan).
fakat artık
sen de minderin üstünde unutmazsın yanar piponu
ve külünü dökmezsin döşemeye.
çalıştığın yerde seninle yan yana çalışmak istiyorum,
dövüştüğün yerde yine yan yana dövüşmek,
(ekonomik istiklal için
ve ev işleri esirliğinden filan kurtulmak için değil)
burnunun dibinden ayrılmamak için.
ve nihayet
en dehşetli hakkımı
seninle aynı yastıkta uyumak istiyorum
ve çocuk doğurmak sana
en az daha iki tane..."