MaşenkaNabokov, kimi okur ve eleştirmenlere göre deli olarak addedilse de, benim gözümde salt bir yazar olmanın çok ötesinde, gerçek bir dahidir. Zaten bilirsiniz ki, delilik ile dahilik arasında da çok ince bir çizgi vardır. Bu biraz iddialı bir tez olsa da, onu okuyan ve özümseyen her okurun, ben gibi düşüneceğinden şüphe duymuyorum.
Maşenka, Nabokov'un 1926 yılında Sirin takma adıyla yayımladığı, eşi Vera Nabokov'a ithaf ettiği ilk romanı... Benimse yazardan okuduğum altıncı kitap. 2021 senesi içerisinde külliyatını yerle yeksan etmek istediğim bir isim ama şartlar elverecek mi emin olamıyorum.
Maşenka, Maria'dan türemiş olan bir kadın ismi olarak çıkıyor karşımıza.İlk etapta bir aşk romanı gibi görünse de, aşktan ziyade bir göç, göçmen romanı Maşenka. Ön sözde yazarın bizzat kendisinin de belirttiği üzere, roman otobiyografik özellikler taşıyor. Şöyle ki, Nabokov, devrim dalgasının şiddetle cereyan ettiği dönemlerde, faşizm yönetiminden kaçarak Almanya, Fransa ve Amerika'ya göç eden bir Rus vatandaşıydı.
"Ben İngilizce düşünüyorum, yüreğim Rusça atıyor, kulaklarım Fransızca duyuyor."
Babası Dmitriyeviç'in, adalet bakanlığı yaptığı yıllarda faşişt bir saldırı sonucu hayatını kaybetmesi, Nabokov'un hayatındaki dönüm noktalarından biri olur. Babasının katli ile, adalete, yaşama, dünyaya ve dinlere olan tüm inancını yitirir...Bu bilgiler ışığında Maşenka'nın, Nabokov'un, Berlin'deki göçmen hayatından bir kesit sunduğunu söylemek de kaçınılmaz oluyor.
Berlin'de, Lydia Nikolaevna Dorn adındaki yaşlı bir kadın, kocasının vefatından sonra, bir ev kiralayarak, kendi evindeki eşyaları, bu evin odalarına serpiştirmek suretiyle bir pansiyon kurmuştur. Burada bence, eşyaların da, onları kullanan insanlar gibi bir nevi göçmen olduğu vurgusu verilmek isteniyor. Bakımsız, izbe ve pis olan bu pansiyonun en ilginç yanı ise kapı numaraları...Çünkü kapıların üstüne yapıştırılmış olan numaralar, geçen yüzyılın takviminden koparılmış olan sayfalardan oluşuyor. (Nisan 1923'ün ilk altı günü) Odaların geçiçi sahipleri ise, asıllarını yitirmiş, hayattan bir beklentileri kalmamış, kaderlerine razı gelmiş, vatan aşkıyla yanıp tutuşan Rus göçmenler. Yani Nabokov'un tabiriyle dahil oldukları filmin konusunu bile bilmeyen figüranlar :
1 Nisan odası: Matematikçi Aleksey Ivanoviç Alfroyov
2 Nisan odası : Eski subay Lev Gleboviç Ganin
3 Nisan odası :Pansiyon sahibi Lydia Nikolaevna Dorn
4 Nisan odası :Yaşlı şair Anton Sergeyeviç Podtyagin
5 Nisan odası : Sekreter Klara
6 Nisan odası :Eşcinsel baletler Kolin ve Gornostsvetov
Bu pansiyonerlerin, bina asansöründe mahsur kalmaları ile başlayan roman, ilerleyen sayfalarda yine bu kişilerin birbirleriyle olan ilişkileri ve bilhassa Ganin'in yaşamı üzerinden devam etmekte. Zaman açısından ise dar bir eser, zira bir pazar günü başlayan örgü, ertesi cumartesi sona erecek şekilde, bir haftalık zaman dilimini kapsıyor. Sayılan karakterler arasında Maşenka neden yok diyecek arkadaşlara bir dipnot düşmek isterim. Maşenka, Alfroyov'un dört yıldır görmediği, memlekette kalmış karısı... Rus devriminden ve Nazi zulmünden kaçmış genç ve yakışıklı subay Ganin'in ise ilk göz ağrısı, çocukluk aşkı...Lakin Nabokov, yine Nabokovluğunu yapıyor ve okurunu, bu Maşenka ile bir türlü tanıştırmıyor. Roman boyunca, Ganin'in Rusya'daki gençlik yıllarında yaşadıklarına, anılarına, hayallerine ve mektuplarına ortak oluyoruz. Maşenka karakterinin ilham kaynağı ise, Nabokov'un 1915 yılında tanıştığı ilk aşkı, on beş yaşındaki Valentin Evgeniyevna Şulgin...
Onca zorlu Nabokov okuma süreçlerinden sonra bunun bünyeme oldukça kolay geldiğini söylemeliyim. Dilinin sade, üslubunun akıcı olması sizi yanıltmasın. Bu kolaylığına rağmen, içerisinde Nabokov'a has derin detaylar barındırıyor elbette. Bir hayli sıklıkla kullandığı, uzun, yerinde ve sıkmayan betimlemeleri yine okuru alıp götüren cinsten. Ayrıca, iç monologlar, güçlü karakter diyalogları ve geri dönüşler şahane. Yani Maşenka, bir ilk roman olma acemiliğini asla taşımıyor. Nabokov, ön sözde bu ilk kitabına olan duygusal bağlılığının çok yüksek olduğunu belirttikten sonra, bir mütevazilik örneği sergileyerek şu cümleleri kuruyor :
"Bu kitapta, herhangi bir eleştirmenin rahatlıkla dalgaya alabileceği, deneyimsizlikten kaynaklanan kusurlar, yine kitabın kendisindeki (nekahet devresi, ahırdaki konser, sandal gezintisi gibi) birçok sahneyle telafi edilmektedir (bu davanın tek hakimi olan) bana göre."
Sözün özü, Maşenka, dönemin Rusyası, özellikle de Bolşevik İhtilali yılları hakkında okura kesitler sunan, yer yer felsefeden dem vuran ve içeriğindeki Rus şair karakteri vasıtasıyla sık sık Rus edebiyatına atıflarda bulunan, göçmen olmanın mağduriyetliğini, sürgünlüğün kahrını ve umudun varlığını çok farklı bir biçimde ele alan minik ama sağlam bir roman.
Maşenka demek Rusya demektir, Maşenka''ya özlem, Rusya'ya özlemdir, Maşenka' ya duyulan aşk, körkütük memleket, körkütük Rusya aşkıdır...
"Bir yazarın biyografisinin en güzel tarafı, onun maceralarının değil, biçiminin öyküsüdür." diyor Vladimir Vladimiroviç Nabokov. Bence kulak verin ve onun eşsiz dehasıyla bir an evvel tanışın...
Nabokov kitapları başta olmak üzere tüm okumaları sırtınızla yapmanız dileğiyle... Evet yanlış okumadınız, sırtınız ile... Zira böyle buyuruyor Mr. Nabokov, varın kararı siz verin, bu adam deli mi, dahi mi?..
"Aklımızla okuruz ama, sanat zevkinin yeri iki kürek kemiğinin arasıdır. Sırtımızdaki bu ürperme, insanlığın ulaşabildiği en yüksek heyecandır. Sırtınızla okuyamıyorsanız hiç okumayın daha iyi."