Bu kitabı okuyan da okumayan da en azından bir cümlesini bilir: "Büyük suçun gölgesidir bu. Tarihin örneğini yazmadığı kurtlar boğuşmasına girip yenik düştük. Kurtlukta düşeni yemek kanundur." Ancak söz konusu Kemal Tahir olunca bir cümleyle sınırlamak haksızlık olur kitabını. Milli Mücadele ve Cumhuriyet dönemlerini en iyi anlatan yazarlarından biri olan Tahir romanında 'İzmir Suikasti'ni' merkeze almış. Romandaki kahramanların neredeyse tamamının gerçek hayatta yaşayan kişiler olması kitabı daha da etkileyici kılıyor. Ankara Valiliği de yapmış Abdülkerim Bey ve İttihat ve Terakki'nin önde gelen isimlerinden Kara Kemal'in gözünden döneme ışık tutuluyor. Kemal Tahir her zamanki gibi farklı pencerelerden bakıyor meseleye. Abdülkerim Bey ve Kara Kemal arasındaki diyaloglar ile Tahir okuyucuya mesaj vermeyi ihmal etmiyor. Kitabı okuyunca Kemal Tahir'in sanat toplum içindir anlayışına sahip olduğunu anlamak zor olmuyor. Ancak son saatlerini yaşayan Kara Kemal'in çocukluk arkadaşı Emin Bey ile arasında geçen diyaloglar can sıkıyor. Nedeni kesinlikle Tahir'in dili ve üslubu değil sadece inandırıcılık. Başı büyük belada olan ve son demlerini yaşayan Kara Kemal'in hala uzun uzadıya memleket meselelerini anlatması bana acayip geliyor. Ama Kemal Tahir herhalde ömrünü maceralar içinde geçiren Kara Kemal'in ölüme yakın iç ve dış muhasebesine dikkat çekmek istiyor. Ölüme giden Kara Kemal aslında Emin Bey'e gider ayak adeta günah çıkartıyor. Neyse fazla lafa gerek yok. İttihat ve Terakki hakkında bile birçok bilgi içeriyor roman. Kurt Kanunu kurtlar sofrasını anlatıyor. Bu mükemmel romanı okurken aklıma "İnsan insanın kurdudur." diyen Hobbes geliyor. İnsanı çok güzel tahlil ediyor Kemal Tahir. Bu kitabı okuyacaklara tavsiyem kitaptan önce Attila İlhan'ın paylaşacağım şiirini okumadan geçmesinler. Zira Kurt Kanunu ve bu şiir okunmadan İttihat ve Terakki eksik kalır.
"silah atılmıyor
güvercin şakırtısıdır
şafakta yaldızlanan
şadırvanda su
ıhlamurlarda ezan
görkemli bir namaz uğultusu
heyhat
hamzabey cami-i şerif'inden kim kaldı
kim kaldı eski selanik'ten
laternalar sustu
sürahiler tenha
tek kibrit çakılmıyor
kim kaldı ittihat ve terakki'den
o jöntürkler ki - `hariçten
evrak-ı muzırra celbederlerdi' -
o fedailer ki barut öksürürler
sakal tıraşları mavi
kırmızı bıyıkları biber
kim kaldı
müdafaa-i hukuk cemiyeti'nden
avcı ceketi
körüklu çizme
astragan kalpak
bazen `ittihatçı'
hafif `iştirakiyun'
öfkeli kaşları salkım saçak
kumral bıyıkları mahzun
hani felaket tütün içerler
ceplerinde idam fermanları
bellerinde Söğüt yaprağı bıçak
ya millet meclisi'nde meb'us
ya kuva-yi seyyarede asker
kadehlerde rakı
nazlı beyaz
vaniköy korusunun `teşrinler'deki sisi
gramofonda incesaz
meyhane musikisi
o şenliklerden heyhat kim kaldı
ezeli dalgınlığımızın ıslığıdır ney
keman yanlış anlaşılmasından tedirgin
utlar vahim sorular soruyor
öldü nazım samilof sarı mustafa
yıkılmış strasnoy ploscat'ın saat kulesi
eski bolşeviklerden kim kaldı"