youtu.be/XTX_J62jNOw
Hem yazıp hem seslendirdiğim "Mina" şiirim...
"Mina, yeni dünyalara aralasak kapılarımızı,
Limon ağaçlarının dibine gömsek
Zencefil kokulu acılarımızı.
Köklense,
Damarlansa,
Gürbüz çocuk olup kapımızı çalsa...
"Umut...
İhtiyacı olana umut hediye edilir"dese.
Işıltısıyla aydınlatsa karanlığımızı.
Umut,
Gürbüz çocuk,
Limon ağaçları...
Nerede Mina?
İştahsız baktığım denizin martıları
attığım simit parçalarına umarsız,
Kimin zilini çalsam evde yok,
Zift kokularına bulanmış yokuşların sonu
nedense hep çıkmaz sokak,
Bütün yollar tek şerit,
Yalnızca gidiş...
Dönmek için şartlar bildirildi;
-Elleriniz cebinizde
Başınız öne eğik,
Kaygılı ve huzursuz,
Eve döneceksiniz.
-Benim evim yok ki Mina!
İçim,
İçimden kalan
Baba dayağını özleyen yetim.
Ben,
Ben var mıydım?
Şüpheli...
Nerede unuttum kendimi?
Cevapsız...
Bildim,
Martılar küskünse
Bütün yokuşların sonu çıkmaz sokaksa
Evler insansızsa
Gitme vakti geldi.
Gidelim buralardan Mina
Anne kurabiyesinin dağılmadığı,
Trenlerin mutlu başlangıçlara kalktığı yerlere gidelim.
Menteşeleri aşınmış tahta kapısına
"Dünya,sürgündür" yazan nenenin köyüne gidelim.
Çam ormanlarının,
Sıra sıra selvilerin,
Görkemli küheylanların,
Sevecen dokunuşlarla inşa ettiği diyarlara gidelim.
-İsmi de mutlu düşler ülkesi olsun..."
Uzun zamanın ardından, göz bebeği şiirlerimden biri olan "Gidelim Buralardan Mina" şiirini paylaşmış olayım.
Yazması ayrı, seslendirmesi ayrı hüzünlü fakat keyifliydi...