Gönderi

144 syf.
·
Not rated
Nasıl Ödenir
"Ömür kısa, engel çok. Herkesten çok, şair gözü daha iyiyi ve daha güzeli görmek için arar durur. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, ya dalkavuk olup eğileceksin veya doğru bildiklerini ebedi bir tenkit üslubu ile ilgililere, ilgisizlere duyuracaksın. Övgücülerin işleri kolay. Hatta kazançlı.. Halbuki adamlar ve adamların meydana getirdiği adaletsizlikler çekilir gibi değil. İşte bu sebeple çok şair küfür etmeye sığınıyor. Ne yapsın zavallılar?" Şair gözü, daha iyiyi ve daha güzeli görmek için arar ama durmaz. Şair için hemen hemen her şey müdahale edilmeye müsaittir. Her şeyin ve neyin nasıl olması gerektiğini bilmese de; neyin nasıl olamayacağını ve nasıl olmaması gerektiğini gayet bilir. "Bu böyle olmalıdır!" demek yerine, "bu böyle olmaz!" demeyi tercih eder. Zira estetik ve güzellik zinhar göreceli değildir. Göreceli olan şey nasıl güzel olabilir? Üstat Abdürrahim Karakoç Beğimiz, sert dilinin ve üslubunun kırıcılığından doğan vicdani rahatsızlığı, şair olmaklığına vuruyor ve böylelikle affa sığınıyor. Fikir ringindeki cezbesi ve celali; "Tarlamıza sövenin, tohumundan başlarız!" mısraı kadar mücadeleye hazır ve nazırken... Gönül iklimindeki teslimiyeti ve munisliği; "Beraber kaçalım tut ellerimden" mısraı kadar üşütmeye ve yakmaya müsaittir. "Mazur görün, şairlik kolay değil.." diyor Beğimiz. Her dönemeçte, her adımda ve her iklimde değişendir, bir şairin halet-i ruhiyesi. Bakınız, her koşulda değil; her adımda yahut iklimde değişendir. Nitekim hangi koşul olursa olsun, zıddına inkılap etmez ve edemez. Çünkü sıkı sıkıya bağlı olduğu, biat ettiği ve ömrünü vakfettiği bir koşul vardır ve kadirşinas itaatsizlikle donanmış ömrü, yalnız o koşul karşısında sükun bulur. Karakoç Beğimizin şiiri, üç adanmışlığın bir bütünüdür. Bunlardan ilki "Aşk"tır. İkincisi "İslamiyet" ve üçüncüsü "Milliyetçilik"tir. (Aşkın ne idüğünü bilenler sıralamaya şaşırmayacaktır. Geri kalanlarla da zaten hiçbir işimiz yok, olamaz.) Gençlik yıllarında yazmış olduğu şiirlerin ekseriyetinde; İslami Milliyetçilik (İslamsız Milliyetçilik yoktur. Aksi zaten Milliyetçilik değil, ırkçılıktır.) ön plana çıkarken, olgunluk çağının ürünü olan şiirlerde İslami söylemleri, Milliyetçi söylemleriyle atbaşı bir konuma gelmiştir. 90'lı yıllarda ise tamamiyle hesap sorucu, tenkit edici ve hicvedici şiirler yazan Abdurrahim Karakoç, hassaten 28 Şubat süreci ardından iyiden iyiye şiirini Hakk'a yöneltmiştir. Burada yanlış anlamaya mahal bırakmak için tekrar etmek lazım gelir ki; Karakoç Beğimizin kalemi daima Hakk'a adanmış ve Hakikate dayanmış bir kalemdi. Siyasette yaşadığı ve şahit olduğu olaylar onun midesini kaldırdıkça ve bulandırdıkça Allah'a sığındı. Hecenin son üstatlarından olan Karakoç Beğimiz, "Gökçekimi" kitabında yer alan "Şiiri Sordum Söylediler" şiiriyle; şiirin yerini bir kez daha vurgulamış ve mısralardan inkişaf eden çağlık hevasını yahut ıstırabını damıtma işini okuyucusunun idrak kabiliyetine ve tasavvur gücüne bırakmıştır. Haydi biraz kafa patlatalım.. ŞİİRİ SORDUM SÖYLEDİLER KÖYLÜ DELIKANLISININ CEVABI: Bir bakarım şiir ekin tarlası Bir bakarım dalgalı deniz olur Bir daha bakarım güzelin sevginin hası Bir bakarım kendi evimiz olur Ve hepsinden, hepsinden âlâsı Anadolu yaylasında çadırdan çeşmeye doğru sekip giden Köylü kızıdır şiir.. YAŞLI KADININ CEVABI: Hangi duygulardır bilebilir misiniz Sılayı gurbet yapan? Gurbeti sırtınıza giydiniz mi siz? Nerede çocuklarımız, sevdiklerimiz ve gençliğimiz? Şefkatin doruklarında yüreği çarpan Kimsesiz bir ananın içindeki Binlerce sızıdır şiir.. GARIP YOLCUNUN CEVABI: Kökü derinlerde çınar ağacıdır O Uzanır ufuklar ötesine dal dal Gün olur gökleri biçen bir kartal Gün olur ninnilerin en tatlısı Gün olur masal Gün olur taze çimenler üstünde oynayan Körpe kuzudur şiir.. GÜNGÖRMÜŞ KOCANIN CEVABI: Bazen gençlik olur şiir, bazen kocalık Bir görürsünüz ceylandır, bir görürsünüz balık Şiir yılan da olur yalan da Görebilmektedir maharet Anlatabilmektedir ustalık Ötede yıkılmış bir mezar taşı Beride bebeğin yüzüdür şiir.. BAŞKA CEVAPLARIN YUMAĞI: Tarih de içindedir şiirin gelecek de Yaralı gönüllere ilaç deseniz olur Su da deseniz doğrudur, ekmek de Zümrütten yapılmış taç deseniz olur Duygudur, heyecandır, tefekkürdür, aşktır En makbul yazıdır şiir.. SON SÖZ: Cevapların hasadından geriye kalan o ki Çok söz, yüksek ses, cilalı kelimelerden ziyade Sükûtun fırtınasından doğan Kuru gürültüleri kovan Samimi olduğu nispette sade İnsanlık ekmeğinin tuzu İfadelerin özüdür şiir.. *** Beğimiz, ilk önce bir köylü delikanlısına yöneltir sorusunu. Buradaki "delikanlı" ibaresinin, toyluğu ve hamlığı karşıladığı herkesçe malumdur. "Köylü" sıfatını kullanmasındaki maksat ise sanıyorum ki; toprakla iç içe olmaklığın vermiş olduğu temizlik ve saflık tasviridir. Buradan yola çıkarak; Abdurrahim Karakoç'un, şairliğin tekamül sürecini anlattığını söyleyebiliriz. Nitekim şairin yazdığı ilk şiir, dere tepe düz gider ve eve döner. Gâhi dağı taşı yazar, gâhi beşeri aşkı tadar. Çile mefhumu daima eksik kalır. Beğimiz sonrasında yaşlı bir kadının dizlerine ilişir ve bu defa şiiri ona sorar. Bağrı yanık anamızın tasavvurundaki şiir, gamdan ve kahırdan, matemden ve sitemden ibarettir. Çünkü dünya bir hüzün yeridir. Bizim medeniyetimizde yaşlılık, ihtiyarlılıktır. Yani iradenin ele alınma biçimidir. Heva ve hevesin tüketilmiş ve bitirilmiş oluşudur. Bu sebeple dünya; artık hatıradan ve anıdan... daha çok sitem ve sızıdan ibarettir. Şair ise; henüz gençlik çağında bu ihtiyatı kuşanabilir. Bu yüzdendir ki kimi şair, yalnızca hüzün şairidir. Beğimizin üçüncü soracaklısı, garip bir yolcudur. Yolcu; seferde olandır. Her türlü tehlikeye ve tehide açık olduğu gibi; birçok tecrübe ve manzaraya da müşahittir. Bu sebeple, garip yolcunun vermiş olduğu cevap; şiirin görecek günlerinin olduğunu izhar edicidir. Tabiatın ahengiyle kardeş kılınmış bir varlığın müşahhas boncuk taneleridir. Şiir, varlık bilincini arayan bir farkındalığın tecessümüdür. Dördüncü uğrak, güngörmüş bir kocadır. Çünkü güngörmüştür. Ağzının payını ve müstehakını almıştır. Şiirin kemalini en iyi o ifade edebilir. Zira şiir, iyinin ve kötünün, güzelin ve çirkinin, ikramın ve ithamın güzel söyleyiş biçimidir. Gâhi ötede yıkılmış bir mezar taşıdır, gâhi beride bebek yüzüdür. Şair ihtiyarken bile doğmayı bilen, çocukken bile ölmeyi bilendir. Zira müteessir olandır. Teessürü üzerine en çok yakıştırandır. Beğimiz, halkın vicdanına yöneltir bu defa sorunu. Genel kanaatle şiir, makbul olan yazıdır. Her şeye sinebilir ve her şeyi söylemeye kabildir. Fakat vurguyla denmiştir ki; şiir hakikatli bir lüzumdur. Karakoç Beğimiz heybesine koyduğu bunca cevap ile son bir şiir tanımı yapar ve geçmişte ve gelecekte yaşamış ve henüz doğmamış olan tüm şairlerin tasdikine medar olacak bir mısra yazar; "Sükutun fırtınasından doğan.." (şeyin adıdır şiir.) Keza şiir, sözü sükuta erdirinceye kadar inceltebilme işidir. Çünkü şiir dehlenmez, kamçılanır. Bu kamçı bile şairin elinde değildir. Güzelliğin ve iyiliğin yokluğudur şairi harekete geçiren. Veya güzelliğin ve iyiliğin azametidir bu işi tamam eden. *** "Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik" kavliyle cezbeye getiren bir kitap var burada. Beğimiz daima okumaya değerdir. Rahmet olsun. *** İncelemeye mahsus amatör şiir kaydı; soundcloud.app.goo.gl/kDekN
Gökçekimi
GökçekimiAbdurrahim Karakoç · Kadim Yayınları · 2018459 okunma
·
155 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.