Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
DURKHEIM ÖLDÜ! Sherlock Holmes Sosyolojik Teoriye Giriyor -Kitap Tanıtımı- İsmet ÇİFTÇİ KÜNYE BİLGİSİ: Arthur Asa Berger (2019). Durkheım Öldü Sherlock Holmes Sosyolojik Teoriye Giriyor. (4. Baskı). Türkçe Söyleyen: Vefa Saygın Öğütle. Ankara Heretik Yayınları. Arthur Asa Berger ‘’Durkheım Öldü’’ adlı eseri başrollerinde büyük dedektif Sherlock Holmes ve onun sadık arkaşı Dr. John Watsonun olduğu bir polisiye romandır. Kitapta yer alan diğer karakterler 19. ve 20. Yüzyılların en önemli sosyologlarından Emile Durkheim (Fransız Sosyolog), Sigmund Freud (Psikanaliz Teorisinin Yaratıcısı), Georg Simmel (Alman Sosyolog), Max Weber (Alman Sosyolog), Marianne Weber (Feminist Düşünür), W.E.B. Du Bois (Zamanın en etkili siyah Alimi), Beatrice Webb (Sosyal aktivist, politik kişi), Marx’ı temsilen Vladimir Lenin (Komünist Teorisyen ve politik kişi) ve Lady Cecily Brakcknell’dir. Sosyolojiye giriş niteliği taşıyan bu kitapta Arthur Asa Berger insan eylemlerini açıklama amacındaki sosyal teoriyi bizzat bu teoriyi ortaya koyan sosyologları, dedektif Sherlock Holmes aracılığı ile mücevher hırsızlığı konusu etrafında sorgulayarak işlemektedir. İnsan davranışlarının nedenini açıklamaya çalışan sosyal teorinin temel meseleleri ve kavramları okura polisiye bir roman olarak sıkmadan aktarılmak istenmektedir. Kitabın girişinde Türkçe söyleyenin notu, yazarın notu, teşekkür ve karakterlerin tanıtımı yer almaktadır. Kitap belirli başlıklar altında 14 ana bölümden oluşmaktadır. Yazar her bölüm öncesinde kitapta yer alan sosyologların kitaplarından alıntı paylaşmış olup ayrıca kitabı ilgi çekici hale getirmek için bazı resimler çizmiş, okuyucunun istifadesine sunmak için kitabın sonuna bazı önemli terimlerden oluşan sözlük koymuştur. Yazar bu kitabı yazmakla kitapta yer alan sosyologların teorilerini hakkında bilgi vermek istemiş hem de insanların sosyal davranışlarını kişinin anlamlandırmasına katkı sunmak istemiştir. Birinci Bölüm Marianne Weber, Danışman Dedekif Holmes’e üstü kapalı ifadelerle isminin sadece baş harflerini yazarak ulak aracılığı ile bir mektup gönderiyor. Bu mektupta ünlü bir sosyolog olan eşinin son zamanlarda zihinsel sorunlar yaşadığını şiddet içeren davranışlar sergileyebileceğini söyleyerek Holmes’in yardımına ihtiyaç duyduğundan bahsediyor. Holmes üstü kapalı bu ifadelerden ve araştırmalarından yola çıkarak kadını ve ünlü sosyologu tanıyor. Marianne Weber biraz sonra içeri giriyor. Buraya kocasıyla birlikte ‘’Toplumsal İlerlemenin Vaatleri’’ konferansına katılmak için geldiklerini fakat gelmelerindeki asıl sebebin kocasının durumu hakkında Freud’la görüşmeleri olduğunu söylüyor. Holmes konferans hakkında detayları öğrendikten sonra Bayan Webere, Max Weber için kendisine zarar verebilecek insanlardan korumak ve başkalarına zarar vermesini engelleme noktasında elinden geleceğini yapacağını söylüyor. Konferansta kendisini görürse tanıdığını belli etmemesini tembihliyor. İkinci Bölüm Holmes ve Watson sosyoloji alanında önemli çalışma yapan teorisyenlerle uğraşacaklarından dolayı, sosyologların teorileriyle ilgili bilgi sahibi olmak için çalışıyorlar. Watson Holmes’e Freud’la kokain içme konusunda ortak noktaları olduğunu söylüyor. Watson Freud’un bilinçdışı diye zihnimizde var olan ve onun hakkında davranışlarımızı şekillendirmesinden başka bir şey bilmediğimiz teorisinin çok saçma bulduğunu ifade ediyor. Skandal yaratma amacıyla böyle şeyler uydurduğunu vurguluyor. Holmes ise Freut’un psikanaliz bilimine hayati derece katkısı olduğunu belirterek bir şarlatan mı yoksa bir dahi mi olduğunu söylemek için henüz çok erken diyerek konuşmayı noktalıyor. Üçüncü Bölüm Emile Durkheım, Max Weber ile sohbetinden duyduğu rahatsızlığı konuşmak için Holmes’in dairesine geliyor. Mx Weber için endişelendiğini, intihar edebileceği düşüncesine kapıldığını söyleyerek Holmes’ten ona yardım etmesini istiyor. Dr. Watsan ve Durkheım intihar konusu üzerine konuşmaya başlıyorlar. Durkheım bütünleşmenin etkileşimin yoğun olduğu değer ve inançlarda uzlaşı olan bireysel farklılığın en az olduğu toplumlarda yani ‘’mekanik dayanışma’’ olan toplumda intihar oranı azdır. Bunun tam tersi bireysel farklılığın yoğun olduğu uzlaşının pek olmadığı yani sadece ‘’(organik dayanışma)’’nın olduğu toplumlarda intihar oranının yüksek olduğunu vurguluyor. İnsanları birbirine bağlayan bağlar gevşediğinde Max Weber’inde ızdırabını çektiği gibi kişinin başkasına karşı yükümlülük duygusunu yitirdiğinde bencil intiharın gerçekleşeceğini, toplumun normlarının ortadan kaktığında ise anomik intiharın gerçekleşeceğini ifade ediyor. Bu intihar çeşitleri dışında Ercil ve kaderci intihar’ın ne olduğunu açıklamaktadır. İntiharın toplumsal olduğunu dile getirir. Dinsel inançların insanı bir arada tuttuğu toplumlarda Katoliklerde olduğu gibi intihar oranı azalırken, insanların kendi yolunu çizdiği Protestanlıkta olduğu gibi intihar oranı artar. İnsanın birey olmasına rağmen zamanda sosyal bir varlık olduğunu vurgular. İnsan toplumun boyunduruğu altında olduğunu söyler. ’’İnsanı biricik kılan şey sosyal bir varlık olmasıdır.’’ demektedir. Watson ise sosyologların, insan zihnini göz ardı emekte olup davranışın biyolojik unsurlarını dikkate almadıklarını söyleyerek eleştiride bulunuyor. ''İnsanı sosyal bir hayvan görerek suçu da sosyal bir olgu olarak görmekteler'' demektedir. Watson ‘’İnsanların neden suçlu haline geldiğini bırakalım sosyologlar çözsün’’ demektedir. Homes, Emile Durkheım’e, Max Weber ile ilgileneceğini söyleyerek sohbetleri son buluyor. Dördüncü Bölüm Sosyologlardan bir kısmı akşam yemeğinde buluşmuşlar. Herkes akşam yemeğini bitirip ayrılacakken Weber ve Durkheım ve bazı sosyal teorisyenler sosyoloji ve politika hakkında tartışmaya tutuşmuşlar. Durkheım, Weber’in teorilerini ölçüsüz bir biçimde eleştirmiş. Psikolojik açıdan biraz dengesiz olan Weber, Durkheım ‘in gözüne bir yumruk atmış. Sonra Lady Bracknell olup bitenlerin şokuyla bayılmış. Yere düşeceği sırada garson onu yakalamış. İnsanlar ona yardım etmek için toplanmışlar. Tam bir kargaşa olmuş. Lady Bracknell kendine gelince boynundaki zincire takılı küçük bir servet olan pırlantasının ortadan kaybolduğunu öğrenmiş. Her yeri ve orada bulunan tüm sosyologları aramalarına rağmen pırlantayı bulamamışlar. Yüzü şiş bir şekilde restorandan ayrılan Durkheım’in cüzdanı bir kanalda bulunmuş. Kendisinden haber alınamıyormuş. Öldürülme ihitmali üzerinde durulmuş. Dedektif Holmes mücevher hırsızlığını araştırmaya başlamış. Beşinci Bölüm Holmes ve Lady Bracknell otelde buluşuyorlar. Holmes Lady Bracknell’e yemeğe nasıl davet edildiğini sormakla başlıyor. Lady Bracknell önce yemeğe davet edilişini ardından ünlü sosyologların bazılarının Lady Bracknel’in vakfından fon desteği taleplerini anlatıyor. Holmes’in her bir sosyologun ne amaçla vakıftan fon talep ettiklerini sorması üzerine sosyologların amaçlarını anlattıyor. Holmes ''bu profesörlerden biri veya başka birisi arzu ettiği fonu elde etme şansını yakaladığını düşünerek pırlantanızı çalmış olabilir'' diyor. ‘’İnsanlar maddi kazanç uğruna o an sağduyularını kaybedebilirler’’ diyor. Çoğu zaman başı belaya sokan şeyin duygular olduğunu vurguluyor. ‘’Duyguları incelemeyi sosyologlarımız düşünecek mi acaba! ’’ diyerek oradan ayrılıyor. Altıncı Bölüm Max Weber Holmes’in odasına geliyor. Holmes, ona pırlantayı soruşturduğunu ifade ediyor. Max Weber, Durkheım’in sözleriyle kendisine saldırdığını, vuracağı izlenimine kapıldığını, müdafaa amaçlı kendisinin ona vurduğunu anlatıyor. Holmes sosyologlardan birinin bir anlık zaafla pırlantayı almış olabileceğinden bahsediyor. Weber ise kendisinin ve diğer sosyologların onu çalma ihtimalinin olmadığını onu ancak orada çalışan personellerden birisinin alabileceğini ifade ediyor. Holmes, Weberin vakfın fonundan yardım istediğini hatırlatsa da Weber maddi olarak okadar sıkışık olmadığını araştırmaları için vakıftan yardım talep ettğini söylemektedir. Weber Durkheım’le tartışmalarının sebebini sosyolojik düşüncede en önemli şeyin ne olduğunu üzerine olduğunu ifade ediyor. Weber sosyolojik düşüncede en önemli şey olarak bireyi ve eylemlerini temel aldığını dolayısıyla anlamlı davranışın tek taşıyıcısı birey olduğunu söylüyor. ‘’Toplum ise bireylerin toplamından ibarettir.’’ diyor. Durkheım ise toplumun insanların bireysel davranışını biçimlendirdiğine inanıyor. Bir sosyal fenomeni açıklamak istiyorsak onu üreten sebep veya eylemi yerine getirdiği işlevi araştırmamız gerektiğini savunuyor. Weber, ‘’Durkheım’in fikirleri miadını doldurdu. Hiçbir sosyolog onun fikirlerini benimsemiyor. Dolayısıyla Durkheım öldü’’ diyor. Cinayet üzerine konuşmaya başlıyorlar. Holmes ''kişiyi cinayete sürüklemiş gizli motivlerin ne olduğunu bulmak gerekir'' onu keşfetmenin bir hayli zorluğundan bahsediyor. Weber ise yoksulluğun kutsallığını reddeden mülk edinmeyi şeref sayan püritenizmin (Protestan doktirin ve ibadet şekli) kapitalist ekonomik sisteme kapı araladığını ifade ediyor. İnsanların dinsel inançlarından dolayı çok çalışmaya ve zengin olmaya hevesli olduklarından bahsediyor. Ekonomik determiniz’me inanmadığını vurguluyor. Toplumu şekillendirenin ekonomik ilişkiler değil değer ve inançlar olduğunu vurguluyor. Ardından kendisini kötü hissetmesi sebebiyle oradan ayrılıyor. Yedinci Bölüm Holmes soruşturmayı derinleştirmek için Freud’u dairesine davet ettiriyor. Ona önce Lady Bracknell’in pırlantasının çalınmasından, sonrada Weber’in, Durkheım’e yumruk atmasından bahsediyor. Freud’ta, Holmese, Max Weberle yaptığı görüşmeden bahsediyor. Psikanalitik düşünceye göre, depresyonu düşünmede, dışkılamada güçlük ve zayıf psiko-motor etkinlikle kendisini gösteren klinik bir sendrom olarak gördüğünü ifade ediyor. Sevilen bir bir kişinin ölümüyle kendisini sorumlu tutmanın depresyona sebep olabileceğini ifade ediyor. ‘’Weber’in durumu tam olarak bu şekilde açıklayabiliriz.’’ diyor. Dr Watson, Freud’un çalışma alanının insan zihni olduğunu düşündüğünü dolayısıyla sosyologlarla ve politikayla ilgilenen insanların toplantısına neden katılacağını Freud’a soruyor. Freud bireysel psikolojinin bireyin diğerleriyle ilişkisini göz ardı edemeyeceğini, dolayısıyla bireysel psikolojiden bahsetmenin aynı zamanda sosyal psikolojiden bahsetmek olduğunu dile getiriyor. Freud ‘’Weber cinsel dürtülerini bastırarak yazılarına yöneliyor. Buda onun üretken bir kişi olmasını sağlıyor’’ diyor. Freud, ‘’Lady Bracknell’in mali durumunun kötü olabileceğini düşünürsek pırlantasının çalınmasını veya ortadan kaybolmasını sağlayarak sigorta parasıyla mali durumunu düzetmeyi sağlayacağını düşünmüş olabilir’’ diyerek odadan ayrılıyor. Sekizinci Bölüm Holmes ile görüşme sırası Georg Simmel’e geliyor. Simmel, Max Weber’le birlikte Alman sosyoloji derneğini kurduklarından bahsediyor. Irkından dolayı üniversitede bir koltuğa alınmasının engellendiğini anlatıyor. Simmel toplumu birbiriyle etkileşim içinde olan bireyler için bir isim olarak görmekte olduğundan bahsediyor. Sosyolojinin inceleme nesnesini insanların birbiriyle iletişime ve etkileşime geçme yollarını tanımlayan tarzlar, örüntüler, formlar olarak görmektedir. Bireyin toplumu belirlediğini, toplumunda bireyi belirlediğini ifade ediyor. ‘’Modern insan özgürlüğe sahip, ancak modern toplumlarda yerleşik değerlerin altında ezilme tehlikesiyle karşı karşıya’’ diyor. Simmel, Weber’in, Durkheıme vurması konusunda Marianne’nin kocasının psikolojik sorununu bildiği ve başk'arına zarar verebileceği konusunda şüpheleri olduğu halde akşam yemeğini tertip etmesindeki sebebi araştırmak gerektiğini söylemektedir. Weber’in psikolojik sorunları Marianne ile olan ilişkisine de bağlı olabileceğini ifade ediyor. Dokuzuncu Bölüm İşçi sınıfının kıymeti kendinden menkul savunucusu Vladimir Lenin, Homes’le görüşmek için otele geliyor. Görüşmeye başlıyorlar. Holmes pırlantadan bahsedince Vladimir Lenin bu tür olaylarda daima işçi sınıfın suçlandığını, onları köleleştiren burjuva sınıfının ise daima ahlaktan bahsettiğini ifade ediyor. Adaletsiz toplumlarda gerçek suçluların daima seçkinler olduğunu söylüyor. ‘’Bir yanda birkaç ekmek çalanlar hapse atılırken diğer yanda yoksullardan milyonları çalan ahlak bekçileri. Ne büyük acınası bir komedi!'’ diyor. Konu toplantıdan açılınca Vladimir Lenin sosyolojinin ona göre küçük bir burjuva inceleme alanı olduğunu söylüyor. ‘’Marx’ın dediği gibi işçi sınıfı kahredici yaşamlarının sosyologlar, politikacılar, sendikacılarca belgelenmesini beklerlerse ücretli kölelikten asla kurtulamazlar.‘’ diyor. Vladimir Lenin, kendi hedefinin ezilen kitlelerin iktidarı elde etmesi için devrimci güçlere hizmet etmek olarak açıklamaktadır. Kendini komünist olarak tanımlayan Vladimir Lenin, işçi sınıfını sömürülmeden kurtarıp sınıfsal farklılığı ortadan kaldırmak istediğini beyan ediyor. Böylelikle gerçek toplumsal ilerlemeyi kominizm’in sağlayacağına işaret ediyor. Mücevheri kendisinin almadığını, alabilecek durumda olsa fırsatı kaçırmayacağını söylüyor. Esasen zengin yaşlı bir kadının mücevherinin elde edilmesini hırsızlık olarak görmüyor. Bu olayı sınıfsal yapı içerisinde gerçekleşmiş bir kaza olarak görmektedir. Onuncu Bölüm Meşhur siyah Amerikalı sosyal düşünür Du Bois Holmes’le görüşmek için yanına geliyor. Bu bölümde Du Bois insanlar arasındaki ırkçılık probleminden bahsediyor. İnsanların çatışmasının temel sebebinin ırkçılık olduğunu ifade ediyor. Zenci kölelik sorununun çatışmaya sebep olan en büyük etkenlerden birisi olduğunu söylüyor. Zenci olmasından dolayı Amerika da yabancı muamelesi görülmesi sebebiyle karşılaştığı zorluklardan bahsediyor. Du Bois, mücevheri orada bulunan konuklardan birisinin çalmasına ihtimal vermediğini, bu mücevheri yüksek derecede hünerli, düşük ahlaka sahip birisinin çalabileceğini ifade etmektedir. On birinci Bölüm Bu bölümde Holmes ve Watson sosyolog ve düşünürler hakkında konuşmaya başlıyorlar. Holmes orada bulunan tüm sosyologların insanların davranışlarını anlamaya adayan kişiler olduğundan bahsediyor. On ikinci Bölüm Beatrice Potter Webb, Holmes ve yardımcısı Watson’un yanına geliyor. Önce Weber’in Durkheım’e yumruk atma konusunu sonra Bracknell’in pırlantasının çalınması konusu konuşuyorlar. Ardından Webb, yoksulluğun eşsiz bir fenomen olmasından, yoksulluğun özel bir durumdan meydana gelen toplumsal bir tepki olarak tanımlanabileceğinden bahsediyor. On Üçüncü Bölüm Akşam yemeğine katılan tüm katılımcıları sorguladıktan sonra Holmes ve Watson odadan ayrılarak otelin resepsiyonuna geçiyorlar. Burada Durkheım’le karşılaşıyorlar. Durkheım, Weber’in, tatsız davranışından sonra Londra sokaklarında temiz nefes almak için dolaştığından bahsediyor. Bunu fırsata çevirerek Londra yoksullarının hayatında dinin rolü üzerine bir araştırma fırsatı doğduğunu söylüyor. Kurtuluş ordusu toplantısından edindiği izlenimden yola çıkarak dini liderlerin topluluklardaki insanların tutkularını harekete geçirme gücünün inanılmaz boyutta olduğunu keşfettiğini belirtiyor. İnsanların yalnızlık duygusuna ve yabancılaşmaya karşı koymak için dini örgütlenmelere bağlandıklarından bahsediyor. On Dördüncü Bölüm Clarindge’s Hotel de Beatrice Webb’in verdiği parti başlıyor. Webb kadınların haklarının sömürüldüğünden adaletsiz muamele gördüğünden ve yerince temsil edilmediğinden bahsediyor. Holmes kısa bir süre sonra topluluğa, bayan Bracknell’in pırlanta meselesini çözdüğünü söyleyerek pırlantayı cebindeki mendilden çıkararak Bracknell’e takdim ediyor. Herkes Holmes’in pırlanta meselesini nasıl çözdüğünü merak ederken Holmes Durkheım’in kendisine verdiği mektubu okuduğunu anlatıyor. Durkheım mektubunda, meslektaşlarıyla ilgili bir deney yapma niyetinde olduğunu bunun için bütün bunları tasarladığını ifade etmiştir. Sosyolojiye özgü dünyaya dahil olmama durumunu düzeltmek ve meslektaşlarını teorik pozisyonlarının bir anda vuku bulan bir olaya verdikleri tepkileri nasıl etkilediğini saptamak istediği için böyle bir plan yaptığını ifade etmiştir. Sosyologlar Durkheım’e yaptığının hiç ahlaki olmadığını insanları üzdüğünü ifade ediyorlar. Max Weber beni bu korkunç duruma deney olsun diye mi soktun? diyerek Durkheım’e bir yumruk daha atıyor. Durkhem’in burnu tekrar kanıyor mendil çıkarıp kanamayı engellemeye çalışıyor. Ardından aniden kahkaha atarak gülmeye başlıyor. Değerlendirme Arthur Asa BERGER son derece eğlendirici, merak uyandırıcı, eğitici sosyolojiye giriş niteliği taşıyan bu eserinde kişiye hem sosyologları tanıma hem de görüşlerini öğrenme imkanı sunmuştur. Okuyucuyu sıkmadan olay örgüsü içerisinde insan eylemlerini açıklamadaki sosyal teoriyi işlemiştir. Polisiye tadındaki olay örgüsü ile her düşünürün yaklaşımlarının Holmes ile diyaloglar şeklinde sunulması okuyucu için sıkıcılıktan uzak bir kitap olmasını sağlıyor. Var olan durumun çözümünü beklerken, bir yandan da teorisyenleri içten bir şekilde tanımış oluyorsunuz.
Durkheim Öldü!
Durkheim Öldü!Arthur Asa Berger · Heretik Yayıncılık · 2014323 okunma
·
192 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.