Gönderi

504 syf.
10/10 puan verdi
Dünün Dünyası’nı okurken heyecanla küçük notlar almıştım. Fakat o küçük notlardan bütünsel bir inceleme çıkartmak zor... Tek cümleyle; bu kitap özyaşamsal bir anlatı gibi görünse de Avrupa’nın karanlık dönemine ışık tutan bir tarihsel belge niteliğinde. Zweig’in anlatım dilindeki akıcılık ve sadelik, dilimize Kasım Öğüt tarafından ustaca yansıtılmış. Stefan Zweig, Avrupalı olmayı bir ayrıcalık saymış, kendisini de, damarlarında dolaşan kanı kadar Avusturyalı/Viyanalı olarak görmüş dev bir yazar. Zweig, bütün Avrupa’nın, ortaklaşa yükselttiğine inandığı o “geniş kültür çatısı”nın altında toplanıp gücünü birleştirmesi gerektirdiğini savunur. Bu hararetli görüşlerini okuduğunuzda, Zweig’in Yahudi bir yazardan çok Ortodoks/Hıristiyan bir yazar okuduğunu düşünürsünüz. Asimile olmuş birçok Yahudi gibi kendisini Hristiyan Avrupa kültürünün bir parçası sayar. Doğup büyüdüğü kent olan Viyana onun düş dünyasını şekillendirmiş, varsıllaştırmış kenttir çünkü. Kendisini Avrupa’nın geniş kültürünün ürünü sayması da çok doğaldır; çünkü ait olduğu kent sanatın, kültürün ve müziğin merkezi Viyana’dır… Fakat kitabı ikinci kez, daha dikkatle okurken bazı saptamalarım kemikleşti. Bu gözlemlerim haddini aşmışlık olarak da görülebilir. Bir kez de ben aşayım haddimi!:) Bir okur olarak, salt bir yapıttan okuduklarımız değil o yapıtta anlatılanların içimizde patlattığı çağrışım tomurcukları da çok önemlidir. Her ne kadar kültürel , sanatsal ve bilimsel yaratılarla başınız bulutlara erse de, gezegenimizdeki tüm ülkeleri yücelten ve yüceltecek olan en büyük değer, milletlerinin “insan olma erdemi”ni içselleştirmesidir aslında. Küçük gördüğünüz, ilkel bulduğunuz, yaşamlarına, geleneklerine, bıyık altından gülüp bazen kınadığınız, çoğunlukla da, içinde yaşadığınız o “geniş kültüre” çok uzak gördüğünüz bazı milletlerin toprakları ve sevecen insanları bir bakmışsınız ki, “uygar” ve “geniş kültürlü” Avrupa insanının cehenneme çevirdiği can pazarından kaçıp sığındığınız limanınız oluvermiş! Bazı kitaplarının satır aralarında, dikkatli okurların hemen duyumsayacağı bir Türk /Osmanlı ve Müslüman alerjisi vardır Stefan Zweig’ta... Avrupa, kültürü, sanatı, buluşları ile dünyanın bütün ırmaklarını tersine akıtacak güçtedir Zweig için. Fakat, İkinci Dünya Savaşı öncesi, o yere göğe koyamadığı “geniş kültürlü” Avrupa insanının barbarlığını, yıkıcılığını, uyguladığı akılalmaz işkencelerin her türünü yaşamıştır Stefan Zweig. Dünün Dünyası aslında biyografik eser olması yanında, bir hayal kırıklığından doğan acı nağmelerinin seslendirilişidir… O yere göğe koyamadığı “geniş kültür”lü Viyana, parklarındaki banklara Yahudilerin oturmasını bile yasaklamıştır artık… Çok hassas bir ruha sahip, varsıl ve kültürlü bir ortamda yetişmiş yaşlı annesinin Viyana’da daha beter günleri görmeden ölmesi bile Zweig’i sevindirir(!). “Medeni” ve “geniş kültürlü” Batı, Yahudileri kendilerinden saymadıkları için, bütün topraklarını onlar için -büyük bir toplama kampına- dönüştürmüştür. Salzburg‘taki evinden kitaplarını, öykü/roman notlarını hatta özel eşyalarını bile alamadan terk eder ülkesini Zweig… En son sığındığı ülke Brezilya‘dır. Bu fakir ülkenin yarı aç yarı tok yaşayan gecekondu insanları bile Zweig gibi garip kalmışlara bütün samimiyetiyle kucak açmıştır. “Geleceğin Ülkesi” adı verdiği başka bir kitabında, kendisi de hayranlıkla anlatır Brezilyayı ve yoksul, gözü tok, yüreği geniş Brezilya insanlarını… Fakat yazarın yaşadığı hayal kırıklıkları o kadar derindir ki, ruhu artık taşıyamaz bu ağırlığı; (ikinci) karısıyla beraber zehir içerek ölüme uyurlar. Dünün Dünyası, bugün -gençlerimizin kaçmak için sıraya girdiği, vize almak için önlerinde takla attığı- Vahşi Batı’nın yakın tarihi olarak da okunabilir. Bugün de durum çok değişmemiştir aslında. Almanya başta olmak üzere Avusturya, İsviçre, kuzey Avrupa hala ırkçılığın önemli merkezleridir. Daha yumuşak ve daha dost gördüğümüz İtalya ve İspanya gibi güney Avrupa ülkeleri de kendi meşreplerine göre uygularlar faşizmlerini… Avrupa ülkelerinin çoğu, 60’lı 70’li yollarda kalkınma dönemlerinde ülkelerine davet edip ağır işlerde köle gibi çalıştırdığı göçmen işçileri de, bugün, tıpkı eskiden yahudilere yaptıkları gibi türlü psikolojik işlencelerle ülkelerini terk etmeye zorlamaktadırlar. Polis şiddeti, ayrımcılık, küçümseme, yok sayma… bu “geniş kültürün” doğal karakteri olmuştur… Stefan Zweig, Türkiye’deki kadar okunan bir yazar da değildir o ülkelerde. Onun kendi şillerinde ustaca yazılmış kitaplarını okusalar da burun kıvırıp geçerler. Duygu dünyaları kendi çıkarları ölçüsünde insanidir. Vicdan ve merhamet kelimesi Batı sözlüklerinde yoktur. Gerçek insanlık Batı’yı bin yıllar önce terk etmiştir. Benim bütün okuduklarımdan çıkarttığım sonuç şudur: Vicdan, merhamet ve erdem, bütün zenginliklerin, bütün tiyatro oyunlarının, bütün sanatsal eserlerin, bütün buluşların kat kat üstündedir. Bir ülkede, bir kıtada, insancıllık, insan olma erdemi yükseltilmedikçe, bunun dışındaki -değerli sayılan- her şeyin bir Hitlerlik ömrü vardır. Evlerimizde yüksek değerde tablolar, kitaplıklarımızda binlerce kitaplar barındırabiliriz. Hatta cüzdanlarınız tıka basa dolu da olabilir. Fakat vicdanınız, erdeminiz, şnsan sevginiz, alçak gönüllülüğünüz yoksa, gerçekte sahip olduğunuz diğer hiçbir şeyin gram değeri yoktur. Çok üzülerek söyleyeyim; hepimizin kitaplarını adeta içine düşerek okuduğumuz bu büyük yazar, Stefan Zweig, sözünü ettiğimiz bu gerçekleri zehir içip sonsuz uykusuna dalmadan önce derinlemesine anlamıştır. Hatta onu ölüme götüren yegane sebep de budur… O barbar Avrupa’nın faşizminden kıyımlarından gaz odalarından kaçan Yahudi bilim insanlarına ve birçok Yahudi aileye (tıpkı 15. Yüzyılda İspanyadan kaçan Yahudilere açtığımız gibi) kucak açan, Atatürk’ün kurarken “kimsesizlerin kimsesi” diye tanımladığı cumhuriyetimizle de bol bol övünebiliriz. Vicdan en büyük erdemdir... Stefan Zweig’ların bütün kitaplarını yüreğiyle okumak da yine erdemli, yüksek ruhlu Asya milletinin evlatlarına düşmüştür. İyi okumalar.
Dünün Dünyası
Dünün DünyasıStefan Zweig · Can Yayınları · 20192,134 okunma
··
992 views
Sude Naz Fidan okurunun profil resmi
Okurken gönlümden geçirdiğim her şeyi yıllar önce özetlemişsiniz. KİTAPTAN BİR CÜMLE EKLEMEK İSTİYORUM: Bunca güzel tohumu ekip sulamak varken onun ekilip ağaç olduktan sonra verdiği meyvaları yıllar sonra yemek varken ne diye insanların ruhlarını köreltmek için sistem kurarlar. O sistemin işe yaramadığının farkında gibi. Bazı yerlerde eleştirmiş de aslında. Ama bizde olduğu gibi ondan ayrı da sayamıyor kendini. Modernite insanı nasıl da çıkılmaz bir yola sokuyor..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.