Gönderi

248 syf.
9/10 puan verdi
Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet'in soykütüğünün çıkarılıp, eleştirel bir bakış açısıyla hemen her ''doğru bilinen yanlışı'' ortaya koymaya çalışmış Butler bu eserinde. Bugün, kadınların toplumsal eşitlik mücadelesinde (insanlık mücadelesi demek daha doğru olur), doğa hakları, hayvan hakları ve lgbt+ haklarını da kapsayan geniş bir portföyde hareket etmesine -politik anlamda- neden olan bir eserdir. Dolayısıyla günümüzün politik duruşunun belirlenmesinde etkisi olması vesilesiyle oldukça önemli bir kitaptır. Butler her ne kadar feminist düşünür olarak nitelendirilse de feminizmle arası limoni desek yeridir. Çünkü bu eserinde de okuyacağınız üzere eril düşünceyi eleştirdiği gibi feminist düşünceyi de eleştirmekte, moderinzm'in feminist düşünce üzerindeki etkisini kırmaya çalışmaktadır. Ataerkil hegemonyaya karşı tarihsel savaşım vermiş olan özcü feminist hareketi ataerkil sistemin bir yansıması olarak görmekte, kadını çeşitlik dinamikler bağlamında şekillendirmeye, uymadığı taktirde dışlamakta olduğunu ifade ederek tarihi bir tespiti ortaya atmaktaydı. Mücadele, sayısal olarak azaldığında değil karşı çıktığına benzemeye başlayınca kaybediliyordu. Butler bunu görmüş ve feminist eleştirel kuramını post-modernist bir zeminde yeniden inşa etmekteydi. Çözümü özeleştiride bulan Butler, feminist politikaları üzerinde geliştirdiği özeleştirel yaklaşımlar ile döneminde mücadeleyi baltalayan kişi olarak anılmış olsa da bugün baktığımız zaman haklılığı ortaya çıkıyor. Yapıcı ve pozitif politikalar üretilmesi gerektiği düşüncesi tam da anaerkil düşünce pratiğiyle uyumlu, anaç ve empatik bir yaklaşımdır. Butler bu duruşu ve felsefesi ışığında cinsiyet olgusuna yaklaşmakta ve erkek-kadın, eril-dişil ayrımı üzerine gitmekte ve heteroseksist ataerkil sistemin ezberlerini bozan felsefi soruları art arda sormakta. Bunu yaparken, kadın hakları için mücadele eden feminist hareketin aksine kadın olgusunu da sorgular Butler. Bununla yetinmeyip kitapta da göreceğiniz üzere ataerkil baskının olup olmadığını da sorgular. Yetmez der evrensel bir kadın tanımı var mıdır? diyerek evrenselliği de sorgular. Bu alanda kullanılan dili de sorgulayan Butler, salt beden düşüncesine de katılmaz. Cinsiyet, biyolojiktir görüşüne de karşı çıkarak hakkında oluşturulan verilerin olamayacağını ortaya koymakta, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarını da ezbere birer söylem olduğunu ortaya atmakta ve buna da karşı çıkmaktadır. :) Hemen her şeye karşı çıktığını göreceğiniz Butler'ı okuduğunuzda çizgisini ne denli felsefi bir noktada tuttuğunu göreceksiniz. Ancak şunu da not olarak düşmeliyim ki Beauvoir'nın ikinci dalgayı oluşturan fikirlerine karşı sunmuş olduğu eleştirilerine katılmıyorum. Dil ve söylem ile cinsiyetlendirilmiş beden ve toplumsal cinsiyet kavramının ortaya çıktığını söyleyen Butler, bu postyapısalcı duruşuyla postmodernist feminist düşünceyi hayat geçirmiş oldu. Eser, bu tarihsel adımın manifestosu niteliğindedir. Dualist toplumsal cinsiyeti tüm sıfatlandırma ve kategorize edimlerinden arındırarak queer kuramı bir ''oluş'' içerisinde ortaya koymuştur. Feminist düşünceyi 21. yüzyıla taşımasına rağmen bugün hala yapmış olduğu eleştirilerin geçerliliğini koruması insanlık mücadelesi için büyük bir trajedidir. İlgilisine şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Cinsiyet Belası
Cinsiyet BelasıJudith Butler · Metis Yayıncılık · 2020607 okunma
·
450 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.