Gönderi

120 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Hayalleri Elinden Alınan Bir Kızın Dramatik Öyküsü
Son zamanlarda bitirdiğim romanlar genelde “mutsuz son”la neticeleniyordu. Hatta güzel bir sonla veda eden bir roman yok galiba diye düşünmeye başlamışken “Fatmagül’ün Suçu Ne?” isimli öykü kitabı şaşırttı beni. Güzel bir olayla noktalanıyordu sonu. Alışmışım hep üzülmeye, bir iki damla gözyaşı dökmeye. Bir roman okuduktan sonra “Bu dünyada mutluluğu aramak boşuna.” diye düşündüğüm çok olmuştur. Demek ki biz mutlu olmak için yaratılmamıştık. Acı vardı bu dünyanın mayasında, çile vardı. Mutluluk öteki taraftaydı, görünmeyen dünyada saklanıyordu. Şanslıysak tanışacaktık onunla, şansımız yoksa karanlıkla kalacaktık baş başa. İşte “Fatmagül’ün Suçu Ne?” bu dünyada da güzel şeylerin olduğunu gösteren bir öykü. Yalnız baştan sona kadar mutluluk verici, iç açıcı bir olaylar örgüsüyle karşılaşacağımız zannedilmesin. 116 sayfalık yapıtın yarıdan fazlası acıklı, iç karartıcı olaylarla dolu. Yalnızca son sayfalarda güzel şeyler oluyor. Ancak bu sayfalarda arada bir çirkin durumlar yaşanmıyor da değil. Ne var ki son sayfa, “oh” deyip üzerimizdeki kötü enerjinin, kara bulutların dağılmasını; kötü insanların başına gelenleri görünce derin bir “oh” çekmemizi sağlıyor. Okura “hayatta güzel şeyler de oluyormuş” düşüncesini vasiyetname gibi bırakarak veda ediyor. Kitabı birçoğumuz televizyon dizisinden biliyor. Aynı isimle çekilen dizi epey sükse yapmıştı. Daha ilk bölümde dizinin ilgi çekeceği belliydi. Dizinin tutulmasında Fatmagül’ü canlandıranın Beren Saat olmasının da payı büyük olsa gerek. Kitabın yazarı Vedat Türkali bu öyküyü bir senaryo olarak kaleme almış. Ve de “Üç Film Birden” başlıklı, çeşitli senaryolarından oluşan kitabına “Umutsuz Şafaklar” başlığı altında koymuş. Dizi yayımlanınca birçok kişi dizinin kitabının olup olmadığını merak etmiş. Bu ilgi üzerine Sebahat Altıparmakoğlu kolları sıvamış, senaryoyu öyküleştirme çalışmasına başlamış. Türkali’nin yazdığı eserin akışını ve özünü bozmadan, biraz da cümlelerine cümle ekleyerek dizinin kitabının merak edenler için güzel bir eser meydana getirmiş. “Fatmagül’ün Suçu Ne?” tüyler ürpertici bir olayla başlıyor. Tek başına buldukları Fatmagül’e beş kişi tecavüz ediyor. Tabii ki olay tez vakitte duyuluyor. Bu beş kişinin içinde tek Kerim yoksul ve de insani yönden diğerlerine göre daha hassas. Diğerlerinde olmayan vicdan duygusuna sahip. Zaten insani duyguları körelmiş arkadaşlarının gazıyla işliyor bu uğursuz, lanetli, insan onurunu zedeleyen suçu. Tecavüz davası görülürken beş kişinin tek kurtuluşu, içlerinden birinin Fatmagül’le nikâhlanması. Tabii ki tamircide çalışan Kerim seçiliyor tek kurtuluş yolu için. Kerim razı oluyor bu işe. Ve Fatmagül’le evlenerek hem kendisini hem de arkadaşlarını mapushaneden kurtarıyor. Ancak Fatmagül’ün bir sevdiği var. Onunla mutlu bir yuva hayalleri kurarken bu iğrenç olay başına gelince karamsarlığa kapılıyor. Tecavüz edilip kirletilince herkes Fatmagül’e fahişe gözüyle bakıyor. Mustafa da bu kervana katılıyor ne yazık ki. Süngerden dönen Mustafa (Kitap boyunca sünger işini hiç anlamadım. Kömüre gider gibi süngere gidiyor Mustafa. Ve süngerden dönüyor. Herhalde mazide kalmış bir geçim kaynağı.) tecavüz olayını öğreniyor kısa zamanda. Fatmagül’e bu kötülüğü yapanları öldürmekten başka gayesi yok. Gelgelelim kaçakçılık işi yapan Münir Almanya’ya kaçırma vaadiyle Mustafa’nın aklını çeliyor, biraz da eline para tutuşturup onu bu düşünceden vazgeçiriyor. Fatmagül, Mustafa’nın kendisinden uzaklaştığını hissedince Kerim’le evlenmekten başka çare bulamıyor. Kerim, Fatmagül’e iyi davranmıyor ilk zamanlar. Tecavüze uğramış bir kadınla evli olarak aynı evde yaşamayı içine sindiremiyor. Yatağını bile ayırıyor. Ama insanlıktan fersah fersah uzaklaştığı zamanlar da oluyor. Örneğin sırf karnında çocuk taşıyor diye gariban Fatmagül’ü tekmeleyecek kadar ileri gidiyor. Ancak iyi ki Ebenine var. Kerim’e bu yaşına kadar bakan Ebenine’nin sözü geçiyor Kerim’in üzerinde. Gelgelelim Kerim’i tam ters istikamette dönüştüren Galip Usta’nın sözleri oluyor: “Ya kaç git buralardan, elin garibanı sokaklara düşsün. Ya da bağrına bas, insanlığını göster.” İşte bu sözden sonra Kerim bambaşka bir adam oluyor. Ne var ki rahat bırakmıyorlar Fatmagül’le Kerim’i. Fatmagül’e şehvetle bakanlar, onda gözü olanlar bu iki garibanı birbirinden ayırmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Öncelikle belirtmek gerekir ki öykü sürükleyici ve sarsıcı. Her an ne olacağı kestirilmeyen olaylar silsilesini büyük bir heyecan duyarak okudum. Mutlu mu olacaklar, Kerim Fatmagül’ü bırakıp kaçacak mı, Fatmagül tekrar tecavüze mi uğrayacak, Fatmagül’ün yüzü hiç gülmeyecek mi, kötüler istediklerini hep elde edecek mi vb. sorular aklımda döndü durdu hikâye boyunca. Son sayfaya kadar heyecan dorukta. Gerçekten okuru sarıp sarmalayan, mıknatıs gibi kendine çeken bir eser üretmiş Vedat Türkali. Bu kitabın son şeklini almasında payı olan, öyküyü biçimlendiren Sebahat Altıparmakoğlu’nu da anmadan geçmeyelim. Son söz: Tecavüz bir insanlık suçudur ve asla hafif görülemez. Bizim toplumda ne yazık ki tecavüze uğrayana da suçluymuş gibi davranılıyor. O saatte dışarıda ne işi vardı, kesin kuyruk sallamıştır gibi ucuz mantıksal gerekçeler uydurulup tecavüzün aklanmasına yol açılıyor. Oysa tecavüz için hiçbir gerekçe haklı görülemez. Sokakta bacakları ve göğüsleri açık dolaşan bir kadın sizi tahrik etti diye ona karşı hayvani yaklaşımınızı haklı mı göreceğiz? Eğer içinizdeki hayvanı susturmak istiyorsanız kendi bedenini kiraya veren insanları bulmanız pek de zor değil. Siz hayvanlığınızı sokak ortasında göstermeyesiniz, dizginleyebilesiniz, el âleme rezil olmayasınız, aklınız fikriniz her daim apış arasında olmasın diye devlet hizmet bile veriyor yahu.
Fatmagül'ün Suçu Ne?
Fatmagül'ün Suçu Ne?Vedat Türkali · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2011489 okunma
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.