Gönderi

112 syf.
7/10 puan verdi
Londra’dan manzaralar olunca haliyle vurgulu bir halde; limanıyla, kiliseleriyle, heykelleriyle, köprüleriyle ve diğer yapılarıyla Londra’yı görürüz. Tabii bu kuru bir Londra değil Virginia’nın kalemiyle şekillenmiş bir Londra. Çevirmenleri (iki tane) tarz olarak çok beğendim mesela paragraf içinde geçen hemen hemen bütün özel isimlere dipnot olarak açıklama eklemişler, bu bir yazar da olabilir, bir yapı da olabilir veya yer de olabilir. Gerçekten bu çok önemli bir nokta çünkü yazının içinde yer alan bu isimleri yazıyla tam bağlantılı hale getirebilmek için yazı bağlamında ifade ettikleri durumu anlamınız gerek. Örneğin John Donne* (* İngiliz şair ve vaizdir. Metafizik şiirin kurucusu ve en önemli temsilcisi kabul edilir) veya Hampstead* (*Londra içinde entelektüel, edebi ve artistik anlamda önemli bir merkez oluşturur. Zamanında Rus Devrimi ve Nazilerden kaçan mülteciler ve sürgünlerin ikamet ettiği bir muhittir) gibi. Girişinde önsöz yerine Virginia’nın hayatı kısa bir şekilde bazı yönleri öne çıkarılarak hikâyeleştirip verilmiş bu da güzel bir şekilde yerine oturmuş. Toplamda on beş yazıdan oluşuyor. Bunlardan iki tanesine mercek tutmak istiyorum: “Kadınlara Elverişli Meslekler” ve “İngiliz Parlamentosu” Kadınların toplandığı bir yerde “Kadınlara Elverişli Meslekler” konusunda yaptığı tespitler belki bu dışlanmışlığın farkına varılmasından sonra bir kadın için (aslında erkekler için de benzer sorunlardan bahsedebiliriz) atılması gereken ilk adımlar ve dolayısıyla da sonrasında yapılacak her şeyin temelini oluşturacak iki hendekten bahseder: Birincisi evdeki meleğin öldürülmesi, ikincisi ise kendini olduğu gibi dışarı yansıtma sorunu. Virginia kadınların kendilerini en rahat hissedebileceği alanı edebiyat olarak belirliyor. Ancak bir kadının bu alanda başarılı ve aynı zamanda faydalı olabilmesi için öncelikle Evdeki Meleği öldürmesi gerektiğini söylüyor. Evdeki Melek aslında erkeğin tam olarak istediği bir kadın profili, fedakâr, duyguları ve düşünceleri bastırılmış, kendi mutluluğu söz konusu olmayan ama ev halkının mutluluğu için her şeyi yapmaya razı olan, özellikle erkeği için süslenip püslenen bir kadın. “Evdeki Melek, oldukça sıcakkanlıydı. Son derece neşeliydi. Fazlasıyla cömertti. Aile hayatının kadınlara dayattığı farklı işlerin hepsinde uzmanlaşmıştı. Her gün kendisini, ailesi için, feda ederdi. Eğer sofrada tavuk varsa, o, tavuğun kemiklerini kemirirdi; eğer şiddetli bir rüzgâr varsa, rüzgârın önüne O otururdu. Kısacası, O, Evdeki Melek, kendisi için bir şeyleri düşünmeyecek, istemeyecek kadar ailesine adanmış biriydi. İnsanların isteklerini ve düşüncelerini ön planda tutan, insanların bu şekilde beğenisini kazanmış birisi. Bütün bunların üstüne -söylememe gerek bile yok aslında- O, bir o kadar da saf ve masumdu. Bu saflığı onun güzelliğinin temel taşı kabul edilebilirdi -yanağındaki kızarıklık, O'nun o mükemmel zarafeti...” İşte, Virginia, siz içinizdeki bu kadını öldürmeden yazamazsınız ya da yazarsanız da gerçek anlamda etkili olamazsınız der. Bakın bir kadın yazarken içindeki melek ona nasıl sesleniyor: “Tatlım, sen genç bir kadınsın. Bir erkeğin yazdığı bir kitaba dair bir şeyler yazmayı düşünüyorsun. Sıcakkanlı ol; nazik, övgü dolu, gerekirse aldatıcı ol; kadınlığının sana verdiği bütün kurnazlıkları ve kabiliyetleri kullan. Hiç kimsenin, yazdıklarının senin aklından geçenler olduğunu anlamasına izin verme. Bütün bunların ötesinde, kusursuz ve duru ol.” Ve çok zorlansa da kendisinin bu meleği öldürdüğünü söyler! “Meleğe döndüm ve onu boğazından yakaladım. O'nu, o an öldürmek için elimden gelen her şeyi yaptım. Kusura bakmayın, ama eğer beni bir mahkemede yargılıyor olsalardı, yaptıklarım nefsi müdafaa olarak kabul edilirdi. Zira ben O'nu öldürmeseydim, O beni öldürecekti! Yazılarımın tüm benliğini söküp alacaktı!” Kadınlar için ikinci sorun ise kendisini yansıtabilmek, toplumun tabuları bu sorunun temelini oluşturur. Öyle ki bir kadın bu haliyle erkek dünyasının bir kuklası haline gelir. Çünkü tabuları delmesi halinde gelen eleştirilere dayanmayabilir. Ve bu eleştirilerle karşılaşmamak için de toplumun istediği şekilde yazar. Virginia göre bu kadınlar bu şekilde yaşamaya ve yazmaya devam ettiği sürece de biz asla kadınları tanıyamayacağız, gerçek anlamda tanımayacağız. Zira bu haliyle yansıtılan kadın toplumun istediği ve gördüğü kadındır. Oysa gerçek kadın bambaşka olabilir. Ancak, üzülerek, kendisinin de tam anlamıyla bu ikinci kısımda başarılı olamadığını söyler. Ve ilerde bu anlamda kendini ifade etmek isteyen kadınları da zorlu bir sürecin beklediğini öngörür. Değinmek istediğim ikinci yazısı ise Parlamento. Siyasetçilerin halkın temsilci olarak girdikleri mecliste nasıl farklı bir türe dönüştüklerinden bahseder. Üstün bir tür! Tüm doğrularımızı onlar belirlemeye çalışır, onlar kötü diyorsa bir şeye, o şey kötü olur; iyi diyorsa o şey iyi olur. Ve tüm halkın da o şeye kötü veya iyi demelerini bekler. Bu sisteme uyan kişi başka bir şey aranmadan iyi, aksi durumda ise kötüdür. Bu gerçeği günümüz Türkiye’sini baz alarak değerlendirdiğimde, bu gerçek karşısında tüylerim diken diken oldu. Bir örnek durumu bu kadar mı iyi izah eder. Bilindiği üzere bir FETÖ olayını yaşadık ülke olarak. Aynı siyasi parti dün hoca efendi dedikleri ve dedirttikleri (Emin olun o zaman Fethullah diyemiyorduk, dediğiniz anda çevreden hemen birinin keskin bakışları üzerinize odaklanırdı) kişiye bugün terör örgütünün elebaşı demeye başladılar. Halkın da aynı şekilde kendileriyle hareket etmelerini istiyorlar dün bu cemaati eleştiren haindi, bugün -yahu öküzün altında da buzağı aramayın- diyen yine hain oluyor. Yani kısacası sisteme uymadığın anda ya da şöyle ifade edeyim iktidar olan siyasi güce uymadığın anda hain oluyorsun, hainlik bu kadar basit bir şey. Şimdi şunu da söyleyeyim beni sakın şu partici bu partici diye düşünmeyin ben kimsenin temizlik bezi olmam! Yani sanki B partisi olsaydı farklı bir şey mi olurdu ya da zamanında farklı şeyler mi oldu! Hiçbir şey değişmezdi. İyi anlayın benim değindiğim gücü eline geçiren parti, hangisi olduğunun hiçbir önemi yok hepsi aynı. İşte bu da ayrımcılığın, köleleştirmenin farklı bir şekli. “Bu adamlar bize yön veriyor. Bütün yıl, ne söylerlerse itaat ediyoruz. Cebimize giren para, onların vicdanlarına kalmış. “ “Bu sistemi göz ardı eden insanlar, merhametsizce azarlanacak; öte yandan sisteme uyum sağlayanlar tereddüt etmeden hoş görülecek. Hatta neyin hoş görülebileceğini, neyin kınanması gerektiğini, yine sadece bu Parlamentonun içindekiler söyleyebilir.” Bu örneğime aslında kanıt sunmaya gerek yok zaten kimse de kanıt beklemiyor zannımca çünkü her şey aşikar yapılıyordu ama iyi anlaşılsın diye de incelemenin yorum kısmına bir yazı bırakacağım bu galiba her şeyi fazlasıyla açıklayacak. Aklınızla kalın!
Londra Manzaraları ve Başka Yazılar
Londra Manzaraları ve Başka YazılarVirginia Woolf · Hece Yayınları · 2016284 okunma
··
184 görüntüleme
Gülci okurunun profil resmi
Eline sağlık...Evdeki melek bence tam toplumumuzun normlarına göre bir anne ya da ev hanımı. O yüzden kişi kendini topluma beğendirmek ya da aslında kendisini var olduğu anlatmaktan kurtulmak için öldürmeli evdeki meleği bu noktada Wirginia yine çok haklı bence. Kendini yansıtabilmek aşamasına gelince bu yine Evdeki meleği öldürmeden zor zaten ikinci aşama olduğunu söylemişsin incelemede de. Keşke herkes tabulardan kurtulup olduğu gibi yaşasa o zaman çok daha güçlü bir iletişimimizin çok daha güzel bir dünyamızın olacağına inananlardanım. Zaten toplumda şöyle bir algı var : bir kötü yanın yakalandı mı bittin sen her şeyi ona bağlarlar , yaptığın bütün iyilikler silinir , ya da seni küçük bir noktaya indirgeyip bir bütün olarak değerlendirmekten yoksun olan küflü zihinler kendince linç eder ve dışlamaya çalışır. Ama sen onların bu haline acıyıp üzülürsün. Aklını kullanıp doğru ve eleştirel bir bakış açısıyla neyi eleştirirsen neyi sorgularsan zaten gerçeği görürsün o yüzden : akıl, akıl, akıl diyorum..
RA okurunun profil resmi
Güzel yorumun için teşekkür ederim 🙏 ve haklısın insan silmek bu kadar kolay olmamalı
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.