Gönderi

184 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 hours
İlköğretim esnasında mektup yazımının nasıl olduğunun gösterilmesi dışında bizim neslin mektupla bir teması olmamıştır. İletişim aygıtlarının hızlı gelişimi karşısında bu gayet normaldir tabi. Bizden üst nesiller için mektup demek, anılarının canlanması, bizim için nostaljik bir tema, bizden bir sonraki nesil için otantik bir atmosfer, onlardan sonraki nesil için ise "What?" tepkisine mazhar olacak bir iletişim materyali demektir. Bununla birlikte, dünya çapındaki yazarların mektuplaşmaya dayalı roman ve hikayeleri ile tarih şahsiyetlerin mektuplaşmaları vasıtasıyla mektubun yarattığı etki ve atmosfer bir nebze de olsa gelecek yüzyıllara taşınabilir. Roman ve hikayelere bu konuda örnek olarak aklıma ilk gelen eser, Dostoyevski'nin İnsancıklar eseridir. İkinciye de örnek halihazırda inceleme yazdığım Aziz Nesin- Tahsin Saraç mektuplaşmalarıdır. Bunların içinden dikkat çeken noktalara kısa kısa değinelim. Her konuda olduğu gibi yayıncı seçiminde de insansallığı ön plana alır Aziz Nesin ve "Hoşlanmadıklarımla artık bir otobüste yolculuk etmek bile is­temiyorum, değil ki onlara para kazandırmak... Hoşlan­dıklarım da canımı alsın,"(s.16) der. Çok sevdiği Vakfı'ndan ise uzak kaldığı her gün onun için büyük bir üzüntü kaynağı olmaktadır. Bir yandan da Vakfı'nın ekonomik kaynaklarını artırmanın yollarını arar, çünkü sadece eserlerinin telif ücretlerine bağlı kalması ileride sorunlara yol açabilir diye düşünür. Mektuplaşmalar, 1980 darbesinden sonraki döneme ait olduğu için yer yer bu dönemin bunaltıcı ve baskıcı etkisini de hissediyoruz. Bunlardan bir tanesinde, Aziz Nesin, Tahsin Saraç'a yılgınlığa düşmemesini, aydın olmanın sorumluluğunu yerine getirmek zorunda olduklarını söyler. Bir başka mektubunda ise bu sefer kendisi fazlasıyla sinirlenmiştir: "Tahsin'ciğim, Kızma, diyorlar. Sinirlenme, diyorlar. Kızma, sinirlen­me diyenlere daha çok kızıp sinirleniyorum. Bu ülkede yaşayıp da kızıp sinirlenmemek elde mi? Radyo dinleme, TV seyretme, gazete okuma... Eeee? Ya insanlar, ya yol­lar, ya yapılar? Kızma, sinirlenme demek, yaşama demek­tir; taş ol, kaya ol, demektir."(s.45) Bir başka mektubunda Aziz Nesin, zenginler gibi yüklü paralar harcayarak oluşturduğu bir koleksiyonu olmadığını ama insan koleksiyonu olduğunu belirtir ve uzun uzun anlatır. Kısaca, hayatı boyunca kolay aldanır olma özelliğinden dolayı çokça insanla irtibatı olmuş ve bunlardan yer yer olumsuzluklar görerek çeşit çeşit insanı tanıma olanağı bulmuştur. Nihayetinde "aptallığın bile insana yararı var,"dır.(s.73) Aziz Nesin, kadınlar ve aşk konusunda oldukça dertlidir. Aradığı mutluluğu bulamamış olduğunu görüyoruz. O, yazma sürecindeki zor şartlarda kendisinin her daim yanında olacak bir kadın aramış ama bunu bulamamıştır. Çünkü hayatına giren kadınlar, kendilerine yeterince zaman ayırmadığı için Aziz Nesin'le hep kavga etmişler. Aziz Nesin de bir yandan zaman ayıramadığı için üzüntü duyduğunu belirtmiş, bilhassa Meral'i üzüntüyle anar. İnternetten biraz aratınca, Aziz Nesin'in, ilk eşi Vedia hanım tarafından aldatıldığını öğrendim. Bundan sonra Aziz Nesin, kendisinden 20 yaş küçük Meral hanıma ilgi duyuyor, başlarda çekinceler olsa da nihayetinde evleniyorlar. Meral hanım üniversite eğitimini tamamlıyor ve çalışmak istiyor lakin her başvurduğu yerden olumsuz yanıt alıyor. Daha sonra, bu olumsuz yanıtların eşi Aziz Nesin'in müdahaleleri sonucunda oluştuğunu görüp sıkı kavga ediyorlar. Ama kocasını çok sevdiği için bir süre sonra barışıyorlar. Ancak Aziz Nesin'in aşırıya kaçan kıskançlıkları devam ediyor. İstiyor ki Meral hanım kendi yanından hiç ayrılmasın. Ama öte taraftan Meral hanımı başka biriyle aldatmaktadır. Bunu öğrenince ayrılsalar da Aziz Nesin bir şekilde Meral hanımı ikna eder ve ikinci kez bir araya gelirler. Sonrasında başka bir olay sonucunda kesin suretle ayrılırlar. Öte taraftan Aziz Nesin'in aşk konusunda oldukça hareketli olduğunu mektuplaşmalardan da sık sık görmekteyiz. Bir keresinde kendi durumunu latifeli bir edayla şu şekilde ifade eder: "Başka? Aşk üzerine herşey... Yine havalardayım. N'olacak benim halim, azgın bir yaşlı... Bu azgınlığa yürek mi dayanır, can mı dayanır…"(s.17) Aziz Nesin'in bu özelliğini sevdiğini söyleyen Tahsin Saraç, dostunu latifeli şekilde uyarmaktan da çekinmez: "Nevbahar sevmede ben pirânı tayib eylemem Hüsn olur kim seyrederken ihtiyar elden gider"(s.18) Aziz Nesin'in buna cevabı da şu şekilde olur: "İhtiyar gitmezse elden öyle sevda istemem Aşk odur kim aklım alın bende izan koymasın"(s.20) İlk mektuplarda bir Bulgar kızdan bahseder, ardından P. diye biri geçer ve onu Vietnam'a götürmek istediğini ama üniversiteye yeni başladığı için bunun mümkün olmayacağını belirtir Aziz Nesin ama bu P.'nin her ne kadar bir gönül ilişkisi olduğunu hissetsek de net bir yargıya varamayız. Ancak ilerleyen mektuplarda bilhassa iki noktada bizzat Aziz Nesin'in ağzından iki tane gönül ilişkisini okuruz. Bunlardan birisi, "Böcüm" dediği kendisinden 46 yaş küçük bir genç kadındır. Aziz Nesin şu şekilde anlatır: "Böcüm'le birlikteyiz. Böcüm, iki yıllık sevgilim. Yirmi beş yaşında. İkimizi görenler bana 'Kızınız mı?' diye soruyor­lar. Aramızda kırk altı yaş var... Belki bu benim son güzel çılgınlığım. Hal ü keyfiyet işte böyle. Şimdi evde yalnızım. Böcüm, her sabah erkenden ve her gün öğleye dek İngilizce kursuna gidiyor. Bir yıl gide­cek? Sonra? Üniversiteye... Keyifliyim. Yaşamımın başka yönlerinden terslikler çıkmazsa, artık iyi çalışabilir, güzel şeyler yazabilirim. Belki de, çok kez olduğu gibi, sevi konusunda yine kendi­mi aldatıyorumdur. Böcüm'ün adı 'N…'". (s.108) Başka bir mektubunda ise bu sefer kendisinden 43 yaş küçük 29 yaşında bir genç kadınla olan ilişkisinden kısaca bahseder: "Yeni sevgilim 29 yaşında, diş hekimi... Ama diş he­kimliğinden nefret ediyor."(s.133) Aziz Nesin'in yaş vurgusu yaparken gayet mutlu, özgüvenli ve büyük bir iş başarmış olduğu hissini alıyor insan. Bence bunda hem yaşlılık psikolojisinin hem de ilk eşinin ihanetinin kendisinde açtığı derin yaranın etkisi söz konusu. Bununla birlikte, nihayetinde kendi özel hayatıdır. Lakin tarihe geçen ünlü bir yazar veya bir isim olmanın dezavantajlarından birisi, özel hayatın da özelde kalamayışıdır. Çünkü, bir yazar hakkında okurlar her şeyi öğrenmek isteyebiliyorlar. Sonuçta merak, insanı insan yapan en temel hususlardan birisidir. Öte taraftan, Aziz Nesin'in bu tarz aşk ilişkileri onun edebi, siyasi ve toplumcu yönlerini olumlu veya olumsuz etkileyecek bir durum teşkil etmiyor tabiki. Bununla birlikte, Aziz Nesin'in hayatına dair farklı bir hususu görmek garibime gittiği için üzerinde durmak istedim. Benzer şekilde A. Puşkin'in Günce'sini de okumuş ve aynı nedenle üzerinde durmuştum. Hepimiz insanız ve hiçbirimiz mükemmel değiliz. Zira, mükemmellik de bizim kurgumuzdan başka bir şey değildir. Ve bu kurgular, kişiden kişiye değişir çoğunlukla. Keyifli okumalar.. NOT: Ben, kitabın Düşün Yayıncılık'tan çıkan şeklini okudum. Sayfa numaraları da haliyle onu göredir.
Aziz Nesin - Tahsin Saraç Mektuplaşmaları
Aziz Nesin - Tahsin Saraç MektuplaşmalarıAziz Nesin · Nesin Yayınları · 201723 okunma
··
456 views
Ecem okurunun profil resmi
Kaan öncelikle emeğine sağlık demek istiyorum, özellikle de objektif yaklaşmaya çalıştığın için. Bunu belirtmemin sebebi de kadın hakları ve eşitlik konusundaki hassasiyetimdir. Daha önce 46 yaş mevzusundaki yorumumu belirtmiştim. Evet iki tarafın kabulü söz konusu ise bu özel yaşama girer ama bende oluşturduğu izlenim iticidir. Fakat benim özellikle hoşuma gitmeyen bir konudan bahsetmişsin. Aziz Nesin'in ikinci eşine olan tutumu. Ben konuyla alakalı bilgi sahip değilim senin yazın sayesinde birkaç şey öğrenmiş oldum ve detaylı öğrenmeye çalışacağım daha sonra. Ama şimdilik şunu söylemek istiyorum. Meral hanım çalışmak istediği halde eşi tarafından her başvurusuna, her hamlesine taş koyulması onu eve hapsetmek demektir ve bu eril tahakkümün bir örneğidir. Bir kadın olarak bireysel kimliğimize ve hayatımıza yönelik bu tutumlar benim gözümde bir saldırı niteliğindedir. O yüzden bu hareketi Aziz Nesin gibi bir aydına yakıştıramadım. Yine tekrar edeyim ben onun davasına ve toplumcu fikirlerine çok saygı duyuyorum ve ondan pek çok konuda kendime örnek alacak şeyler çıkartmaya devam edeceğim. Ama kadınlarla alakalı konuda kadın kimliğim daima önde olacak ve vurulan her tahakkümü eleştirmeye devam edeceğim. Eşitlikle kal arkadaşım.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Ecem, beğenmene sevindim. Bence de itici bir durum ve Aziz Nesin ile ilgili çok şey okumama rağmen her iki mevzu hakkında tek bir satır görmemiştim. Dediğin üzere bilhassa Meral hanim konusu daha önemli. Keşke yazarlara olan sevgimiz nesnelliğimize ket vurmasa da onları her açıdan değerlendirebilsek. Ancak çoğunlukla sevmedigimiz yazarlarda A konusunu çok güzel görürken sevdiğimiz yazarlarda aynı A konusunu görmezden geliyoruz.
2 next answer
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.