Gönderi

361 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 9 days
“Bahsettiğiniz zulüm, yalnızca romanda değil, dünyanın her yerinde her gün yaşanan bir zulüm. Ve biz şu anda beyaz körlük salgınına yakalanmış durumdayız. Körlük, insan aklının körlüğü için kullanılmış bir metafor. Bu gezegendeki kaya oluşumlarını incelemek için Mars’a birini gönderirken, aynı zamanda milyonlarca insanı bu gezegende aç bırakan çelişkiye dair bir körlük. Ya körüz, ya deliyiz” (Yazarın bir röportajından) Okurken bireysel ve toplumsal davranışlarla ilgili “mecazi” bir körlükten bahsedildiğini satır aralarında sezinlesem de sembolizmini ifade etmek için gereken cümleleri arka arkaya sıralamakta epey zorlandığım distopik kitap: Sana en derin saygılarımı sunarım. Kitabın temel direği olan kozmik soru: Muhteşem Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşinin birinci basamağında takılıp kalmış insanlar, başkalarının kendilerini görmediğini bilirlerse, mahalle baskısı olmazsa diğer bir deyişle, nasıl davranırlar? Çok fena şeyler yaparlar. Nokta. Erdemin doğasını sorgulatırlar. Net. Kitapta Thomas Hobbes’un, insanlığın “doğa durumu” dediği tek başınalıktan/örgütsüzlükten, karmaşık toplumsal düzene evrilmesinin (geçmişten günümüze tüm dünya halkalarının geçirdiği sürece makro kozmos dersek eğer) mikro kozmosa uyarlanmış hikayesi var. Doktor ve karısının karantinaya alınan ilk kişiler olmasıyla beraber ortaya çıkan doğa durumu; kendi yaşamını kendi kurallarına göre sürdürme durumu, ilk kör grubunun gelmesiyle birlikte ufak çaplı bir toplumsal anlaşmaya dönüşür. Körler gelmeye devam ederler ve basit düzen giderek karmaşıklaşır. Akıl hastanesinin sınırlarının, gelen körlerin sayısını artık tolere edemediği durumda kaos ortaya çıkar (bakınız: iki yüz kör hastaneye geldiğinde yaşanan “mayhem”). Kaosu, güçlünün hakimiyeti/despotizm takip eder. Elinde tek bir silah olan 20 kişilik bir grup, kendi kurallarını kalan 300 kişiye dayatırlar. Ta ki, doktorun karısının kendini bir nevi “feda edişine” kadar. Hikayenin Jeanne d’Arc’ı, doktorun sevgili karısı, bir fitili ateşler ve totaliter oligarşinin sonu gelir; kayıp vermek pahasına direniş başlar ve başka bir kadının fedakarlığı, tüm körleri özgürlüğe (?) kavuşturur. Ancak yıkılan duvarların arkasında başka bir kaos hüküm sürmektedir. Ve Doktorun Karısının liderliğinde, hikayenin çekirdek kadrosu bir arada kalarak yaşamlarını sürdürmeyi başarır. “[…] örgütlenmek bir bakıma görmeye başlamak demektir.” Gelelim beyin yakan sorulara: 1. Doktorun karısı neden kör olmadı? 2. Neden “beyaz körlük? 3. Nerede bu “şiddeti meşrulaştıran devlet”? (sanırım ikinci kitapta)
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022105.1k okunma
·
6 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.