Gönderi

Gigi ve Momo'nun bir masalı
"Bana bir masal anlatır mısın?" diye Momo yavaşça bir dilekte bulundu. "Peki" dedi Gigi. "Kimi anlatsın masal?" "Momo ile Girolama'yı en iyisi..." diye karşılık verdi Momo. Gigi biraz düşündükten sonra sordu: "Adı ne olsun?" "Belki Sihirli Aynanın Masalı?" Gigi başı ile olur dedi: "Kulağa hoş geliyor. Bakalım nasıl bir şey?" Bir kolunu Momo'nun omuzuna atarak anlatmaya başladı: "Bir varmış, bir yokmuş... Vaktiyle Momo adında güzel bir prenses varmış. İpekler, kadifeler giyinir ve karlarla kaplı bir dağın tepesinde rengârenk yapılmış bir sarayda yaşarmış. En güzel yemekleri yer, en tatlı şaraplardan içermiş. Hiçbir noksanı yokmuş. İskemleleri fildişinden, yastıkları ipekten- miş. Her şeyi varmış ama, yapayalnızmış. "Çevresindekiler; uşakları, hizmetçileri, köpekleri, kedileri, hatta kuşları ve çiçekleri bile birer hayalmiş; tıpkı aynanın içindeki gibi. "Prenses Momo'nun kocaman, yuvarlak ve som gümüşten bir sihirli aynası varmış. Onu her gün, her gece dünyanın üzerinde gezmeye gönderirmiş. Ayna, ülkelerin, denizlerin, kentlerin, tarlaların üzerinde uçup durduğu halde onu görenler hiç şaşmaz, sadece, 'İşte Ay!' derlermiş. "Ayna geri geldiği zaman artık, güzel, çirkin, ilginç, sıkıcı, önüne ne geldiyse, Prenses'in önüne döker, o da hoşuna gidenleri alır, gitmeyenleri dereye atıverirmiş. Hayaller de hemen, yeryüzündeki akarsularda yüzerek geldikleri yerlere dönerlermiş. İşte bunun için ne zaman bir suyun yüzüne baksak, hemen orada kendi hayalimizi görürüz. "Prenses Momo'nun ölmez olduğunu, sonsuz yaşama sahip olduğunu söylemeyi unuttum galiba. Aynanın içinde kendini görenler ölümlü oldukları için, Prenses Momo hiç bakmazmış aynaya. Böylece hayaller arasında mutlu, memnun yaşayıp gidermiş. "Ama bir gün gelmiş ki, ayna ona eşi benzeri bulunmayan değerli bir hayal getirmiş. Bu, genç bir prensin görüntüsüymüş. Daha görür görmez Prenses ona kavuşmak için büyük bir özlem duymuş. Fakat bunu nasıl yapacak? Ne onun nerede oturduğunu, ne kim olduğunu, hatta ne de adını biliyormuş. Elinde başka çare olmadığından kendi görüntüsünü Prense ulaştırabilsin diye aynaya bakmaya karar vermiş. Ayna tam üstünden geçerken, Prens belki başını kaldırıp bakar ve hayalimi görür de aynanın yolunu izleyerek gelip beni bulur diye geçirmiş içinden. "Aynaya uzun uzun baktıktan sonra tekrar dünyayı dolaşması için salıvermiş onu. Fakat tabii kendisi de artık bir ölümlü kişi olmuş... "Şimdi ben sana biraz da Prens'i anlatayım. "Bu prensin adı Girolamo'ydu ve kendi yarattığı bir ülkede otururdu. Ülkenin nerede olduğuna gelince: Ne dünde, ne bugündeydi bu ülke, gelecek bir zamandaydı. Bunun için adı Yarın Ülkesi'ydi. Orada yaşayan herkes Prens’i sever, ona tapardı. Günün birinde Yarın Ülkesi'nin bakanları ona dediler ki: 'Efendimiz, artık evlenmeniz gerekir. Çünkü gelenek böyledir.' Prens'in buna karşı diyecek sözü olmadı ve Yarın Ülkesi'ndeki bütün genç, güzel kızlar, Prens içlerinden birini beğensin diye, saraya çağrıldı. Hepsi de süslenip püslendi, her biri Prens'in kendisini seçmesini istiyordu. "Kötü bir peri, bu sırada kızların arasına karışarak, saraya girmişti. Bunun damarlarında kırmızı ve sıcak kan yerine, yeşil ve soğuk bir kan dolaşırdı. Ama öyle makyaj yapmıştı ki, onu kimse fark edemedi. "Yarın Ülkesi'nin prensi Girolamo altın tahtın bulunduğu büyük salona adım atar atmaz, peri birkaç sihirli söz mırıldandı ve Prens’in gözü ondan başkasını görmez oldu. "Peri ona öyle eşsiz bir güzel gibi göründü ki, hemen oracıkta ona kendisi ile evlenmek isteyip istemediğini sordu. "Kötü peri, 'Memnuniyetle, ama bir şartla' diye karşılık verdi. "Prens düşünmeden, 'kabul ediyorum' dedi. "Kötü peri, 'iyi' dedi ve zavallı prensin başını döndüren bir gülüşle devam etti: 'Bir yıl süreyle gökte dolaşan hayal aynasına bakmayacaksın. Eğer bakarsan, o anda sahip olduğun her şeyi unutacaksın. Kim olduğunu unutup, seni kimsenin tanımadığı Bugün Ülkesi'ne gidecek ve orada fakir, perişan bir kişi olarak yaşacaksın. Buna razı mısın? '"Şartın bu ise çok kolay' dedi Prens Girolamo. "Ya bu arada Prenses Momo ne oldu? "Prenses bekledi, bekledi... Prens bir türlü gelmiyordu. O zaman dünyayı dolaşmaya ve Prens'i bulmaya karar verdi. Çevresindeki bütün hayallere özgürlüklerini geri vererek onları yolladı. Sonra yalnız başına, renkli camlardan yapılmış sarayından çıkarak, ayağında şık, zarif terliklerle karlı dağlar arasından yürüyerek dünyanın ortasına doğru indi. Birçok ülkeden geçip Bugün Ülkesi'ne geldi. Ayağındaki terlikler parçalandığı için yalınayak kalmıştı. Sihirli aynaysa, içinde onun resmini taşıyarak dünyanın üzerinde dönüp duruyordu. "Bir gece Prens Girolamo, altın sarayının terasında, soğuk ve yeşil kanlı peri ile oturmuş dama oynuyordu. Birdenbire Prens'in eli üzerine küçük bir damla düştü. ''Yağmur başlayacak' dedi yeşil kanlı peri. "'Hayır' diye cevap verdi Prens. 'Olamaz, çünkü gökte hiç bulut yok.' "Böyle dedi ve başını yukarı kaldırıp, tam o sırada oradan geçmekte olan sihirli aynaya baktı. Bir de ne görsün, Prenses Momo ağlamıyor mu? Meğer prensin eline düşen de onun gözyaşı değil miymiş? Bir anda Prens, kötü perinin kendisini aldattığını, onun hiç de güzel olmadığını ve yeşil ve soğuk kan taşıyan biri olduğunu fark etti. Gerçekten sevdiği kişi ise aynada gördüğü Prenses Momo'ydu. "İşte şimdi yeminini bozdun' diyen peri, yılana benzeyen suratını astı: 'Bunu pahalı ödeyeceksin!' "Uzun, yeşil parmakları ile Prens Girolamo'ya uzandı ve donmuş kalmış olan Prens'in göğsüne elini daldırıp, kalbine bir düğüm attı. Aynı anda Prens, kendisinin Yarın Ülkesi'nin prensi olduğunu unuttu. Gece vakti, hırsız gibi, sarayı ve ülkesini bıraktı, gitti. Dünyayı gezip dolaştıktan sonra, Bugün Ülkesi'ne geldi ve fakir, kimsenin tanımadığı bir serseri gibi yaşamaya başladı. Adı şimdi Gigi'ydi. Yanında yalnız sihirli aynadan aldığı resim vardı. Ayna artık boş kalmıştı. "Bu arada Prenses Momo'nun ipek kadife elbiseleri eskiyip yırtılmıştı. Sırtında renk renk yamalı bir etek ve eski, bol bir erkek ceketi vardı. Bir yıkıntıda oturuyordu. "İkisi, güzel bir günde, burada karşılaştılar. Prenses Momo Yarın Ülkesi’nin prensini tanımadı, çünkü o artık bir dilenci gibiydi. Gigi de Prenses'i tanıyamadı, onun da prensese benzer bir yanı kalmamıştı. Ama iki dertli insan olarak birbirleri ile dost oldular ve birbirlerini avutmaya başladılar. "Bir gece, sihirli ayna boş olarak gökte dolaşırken, Gigi hayal resmi çıkarıp Prenses Momo'ya gösterdi. Biraz buruşmuş ve solmuştu ama, Prenses onun kendi gönderdiği resim olduğunu hemen anladı, tabii bu fakir gencin de Prens Girolamo olduğunu... Onu aradığını, onu bulmak için ölümlü olmaya nasıl razı olduğunu, her şeyi, her şeyi ona anlattı. "Fakat Gigi üzüntüyle başını iki yana salladı ve Anlattıklarından bir şey anlayamıyorum. Yüreğimde bir düğüm var ve ben hiçbir şey hatırlayamıyorum' dedi. "Prenses Momo elini onun göğsüne sokarak yavaşça düğümü çözdü. Prens Girolamo bir anda kim olduğunu ve yerinin neresi olduğunu hatırlayıverdi. Ve Prenses'in elinden tutup uzaklara, taa Yarın Ülkesi'nin bulunduğu yerlere gittiler." Gigi masalı bitirince bir süre susup oturdular. Sonra Momo sordu: "Peki, ikisi sonradan evlendiler mi?" Gigi, "Öyle sanırım" dedi. "Şimdi ölmüşler midir?" "Hayır" dedi Gigi. "Bak bunu iyi biliyorum. Sihirli ayna ona bir kere bakanı ölümlü kılıyordu. Ama uzun uzun bakanlar tekrar ölümsüz olabiliyorlardı. Onlar da öyle yaptılar."
··
78 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.