Hazân ersin de bülbül duymasın gül görmesin cânlar
Açılmış gonca kalsın gülşen-i hâtırda cânânlar
Gönüller düşmesin fikriyle hüzn-âbâd-ı sermâya
Gezer meclis be meclis sünbülistânlar gülistânlar
Olur çeşm-î gazâlân leyl-i bî-mehtâba âvîze
Verir bir serv-i sîminden nişan serv-î hırâmânlar
Süzülsün pây-ı Leylâ haymeden vâdîye bir kerre
Kalır mahsûd-ı cennet kârbân geçmez beyâbânlar
Hazân ermek değil Fârûk fasl-ı zemherîr olsa
Kapanmaz şerhâlardır çâk çâk olmuş girîbânlar
***
Sözlük:
Hüzn-âbâd: Hüzünlü yer
Sermâ: Kış, soğuk
Çeşm-i gazâlân: Ceylânların gözü
Leyl-i bî-mehtâb: Aysız gece
Serv-i sîmin: Gümüş(ten) servi
Serv-i hırâmân: Nazlı nazlı salınan servi
Hayme: Çadır
Mahsûd: Kıskanılan
Kârbân: Kervan kelimesinin eski metinlerdeki aslî hali.
Beyâbân: Çöl, sahrâ.
Şerhâ: Yara izi.
Çâk: Yırtık, yarık.
Girîbân: Elbise yakası.