Gönderi

308 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 25 hours
Bu kitabı değerlendirirken bile inanın kendimi o kadar aciz ve çaresiz hissediyorum ki..Ayrıca o kadar önyargılı ve ideolojik körlüğü meslek haline getirmiş sayısız yığın varken...Romanı sol görüşlü biri yazınca 'sanat evrenseldir' diye bas bas bağıran ama Milliyetçi ve ya Irkçı bir yazar tarafından kaleme alındığında hor ve hakir görüp tek sayfasını açmaya dahi imtina edenler...Öncelikle bu tabularınızı yıkmanız gerekecek zira bu kadar güzel romanları sadece solcular yazmıyor.Sanat bazen sağcılar yazınca da evrensel olabiliyor :) Şayet yıkamıyorsanız bile bu önyargınızın okuduktan sonra yıkılacağına eminim tabi bunu ideolojik körlük katsayısını hesaba katmadan söylüyorum. Romanda Selim Pusat kralcılığı savunan bir subaydır.Demokratik(!) bir toplumda sırf bir görüşü savunuyor diye görevinden menedilip eşinin açığa alınmasıyla başlıyor.Selim Pusat akabinde çeşitli psikolojik bozukluklara yakalanıyor,görevinden ayrılmanın ve hain ilan edilmenin verdiği ruhsal çöküntüler onu depresyona sürüklüyor.Öyle ki sokağa dahi çıkmak istemiyor,tüm insanlardan tiksiniyor çeşitli anksiyete bozuklukları ve kötü dünya sendromları ile mücadele ederek kendisini dış dünyaya kapatıyor.Eşi öğretmenliğe geri döndüğü vakit okulun üç gözde öğrencisi ile yakından ilgileniyor ve eşi ile tanıştırıyor.Eşinin bu kızlardan biriyle yaptığı tatlı münazaralar bir zaman sonra 'Mutlak Seveceksin Beni' şiiri etrafında fantastik bir aşk hikayesine dönüşüyor.Selim Pusat yıllarca hayatı askerlikten ibaret gören,hayata sürekli pozitivist bakan ve evli bir adamdır.Evliliğin hezeyanlarını ve tinsel çelişkilerini sürekli içinde yaşıyor.Ve bu çelişkilere rağmen bir türlü duygularına engel olamıyor.Aşk pozitivizmi ve militarizmi bile kolayca yıkabiliyor.Yine de Selim Pusat'ın intihar eden arkadaşı şizofrenik bir biçimde Selim Pusat'ı sürekli rahatsız ediyor ve Pusat arkadaşının silüetini her yerde görmeye başlıyor.Bu katatonik evre Pusat'a hayatı yaşanmaz hale getirip ardı arkası kesilmez kabuslarla başbaşa bırakıyor.Hikayenin sonlarında ise Pusat kendinin ve bulunduğu toplumun tüm önemli şahsiyetleri karşısında sorguya çekiliyor.Tüm insanlar çocuğu yaşındaki bir kıza aşık olup onu ideallerinden uzaklaştırdığı için bunu ihanet sayarak ondan haklarını istiyorlar.Romanın omurga kısmı bu şekilde.Geçen yıl okuduğumdan aklımda bu kadarı kaldı.. Gelgelelim Atsız ile Selim Pusat'ın bağlantısına.Atsız bildiğiniz üzere ırkçı ve turancı ideolojiye sahip bir yazarımız ve tarihçimiz.Zira ırkçı yapısı onun karakterini de yakından etkiliyor.Atsız yaşadığı süre boyunca hep savaşçı ve dik duruşlu olmuştur.Bu taviz vermez yapısı dolayısıyla Selim Pusat karakterine yansıyor.Özellikle siyasi görüşleri ve karakteri Atsız'ı ciddi anlamda yansıtıyor.Yani Selim Pusat'ın pozitivist ve militarist yapısı aslında Atsız'da da bulunan başlıca özelliklerden... Ayrıca roman içinde yer yer psikolojik tahliller,edebi ve tarihi tartışmalar insanın dimağında ve damağında ayrı tatlar bırakıyor.Entellektüel bir hazzın ortasında kendinizi bulabiliyorsunuz.Atsız kelimeleri seçerken o kadar ustaca metaforlar serpiştiriyor ki romanın içine çoğu ayrıntıyı kaçıracak kadar büyük bir zenginliğin içinde beyniniz yanabiliyor.Ayrıca en ilgi çekici kısmı demokrasi eleştrisi.Aslında Atsız Demokrasinin kendi içindeki paradokslarını da gözler önüne seriyor.Örneğin demokratik bir ülkede cumhuriyet rejimi varken üstelik aksi bir izmi savunan herkes suçlu sayılıyor ve cezalandırılıyor.Bu da bir çeşit faşizmdir ve kendi içinde demokrasinin tutarsızlığıdır.Zaten Demokrasinin ilk kanunlaştığı yıllarda Rousseau da karşı çıkan herkesin cezalandırılmasını hatta idam edilmesini istemiştir Topum Sözleşmesinde..Neyse daha fazla ayrıntıya girip yanlış anlaşılmak istemem.Zira size Demokrasinin de dayatmacı olduğunu söylesem benim deli olduğumu düşünüp şeriatçı ya da kıralcı olduğumu düşüneceksiniz :) Söylemeden edemeyeceğim.Atsız en çok aşka savaş açıyor bu romanda.İnsanın aşka yenik düştüğünde tüm hedeflerinden uzaklaştığını karakterinden tavizler verdiğini ve sonunda büyük bir yenilgiye uğradığını,aşkın bir nevi insanın kendine ve çevresindekilere ihanet olduğunu kantlama yoluna gidiyor.Belki de haklıdır :) Ama okuduktan sonra en çok düşündüğüm Atsız'ı yaralayan bir aşk hikayesi var mıydı hayattayken? Tüm kinlerin sebebi o aşk mıydı? Size son sözüm Mutlak Seveceksiniz Ruh Adam'ı Bundan Kaçamazsınız.... Okuyan herkese teşekkürler...
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201927k okunma
·
42 views
Hilal Uzunoz okurunun profil resmi
Çok haklı bir yere değindiğiniz bir inceleme olmuş.Şayet görüşlerinden dolayı Nihal Atsız'ın bir şiirini bile açıp okumadan kötü bir şair olduğunu iddia edenler var.Ne diyelim üzücü..
Ahmet Y okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim.Romandan çok o insanları incelediğim için ben de üzülüyorum.Türk Roman Tarihi için birçok konuda yenilik getirmiş bu eseri sırf Atsız'ın görüşlerinden dolayı dışlayanlar,geriliğe ve ideolojik körlüğe hizmet etmekten öteye geçemiyor malesef.Beyinleriyle okusalar zaten görecekler.İncelemeyi okuduğunuz için ayrıca teşekkürler..
1 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.