Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

196 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
kitaphaber.com.tr/omzumdaki-kim-k... 1983 Kütahya doğumlu olan eğitimci-yazar Müzeyyen Çelik yazma serüvenine ilahi ve şiirle başladı. Sonrasında öyküye yöneldi. Hece, İtibar, Mahalle Mektebi, Aşkar gibi ulusal dergilerde öyküleri yayımlandı. İlk kitabı Kamu Baş Rüyacısı 2014 yılında Ebabil Yayınları’ndan çıktı. İkinci öykü kitabı ise 2017 yılında çıkan 19 öyküden mürekkep Omzumda Biri’dir. George Orwell’a göre yazmak –geçimini sağlamak bir kenara bırakıldığında- dört temel dürtü etkisiyle meydana gelir. Bunlar: Estetik coşku, politik dürtü, tarihsel dürtü ve katıksız egoizmdir. Çelik’in Omzumda Biri eserindeki öykülerinde ilk iki dürtünün ağır bastığı söylenebilir. Zira estetik coşku, “dış dünyada ve diğer yandan sözcüklerde ve sözcüklerin doğru bir şekilde düzenlenmelerinde güzelliğin algılanması. Şu ya da bu sesin etkisinden, iyi nesrin sertliğinden ya da iyi bir hikâyenin ritminden zevk duymak” tır. Kendisiyle yapılan bir röportajda, “Yazmak beni kendi iklimimden koparıyor onu seviyorum en çok. Uzak ufukların iklimlerini özlüyorum ve öykü beni oralara götürüyor. Bazen bir acıyı götürüyor, bazen bir acıyı getiriyor. Bir ölüyü canlandırıp, bir diriyi öldürüyor. Bana iyi-kötü bir heyecan yaşatıyor ve ben o heyecanı çok seviyorum. Mutlu oluyorum yazarken. Dünyanın en kötü ya da en güzel öykülerini yazmış olabilirim, zaman beni nereye koyar bilmem ama şimdilik yazdığım için ve yazdıklarımı yayımlayabildiğim için çok mutluyum. Şimdilik bu bana yetiyor. Bir kavgam yok. Hırsım da yok. Yazarken mutluyum, bu mutluluğumu paylaşacak insanlar da var. Öykünün bendeki karşılığı bu.” şeklinde sarf ettiği sözler bu dürtünün etkisini ortaya koyar niteliktedir; o hikâyenin ritminden zevk duyan yazarken mutlu olanlardandır. Diğer yandan politik dürtünün etkisini de hissettirmekten geri durmaz. Politik dürtü, “ ‘Politik’ sözcüğü en geniş anlamında kullanılarak. Dünyayı belli bir yöne götürme, diğer insanların uğrunda çabalamaları gereken toplumun nasıl bir şey olduğu hakkındaki fikirlerini değiştirme” dir. Çelik de öykülerinde, Türkiye ve yakın coğrafya özelinde bu dünyanın hakikatlerine dikkat çeker, insanlığın acımasız yüzünü ortaya koyar; hayata tozpembe gözlüklerle bakanlara, “İşte hakikat!” dercesine, dünyaya dair fikirlerini, görüşlerini değiştirmek istercesine. Bu dürtünün bariz hissedildiği öyküler ise: Enstitü, Uzaktan Cumartesi, Kerpiç Evden Bir Kuş Havalanır, Yaz Gelmedi O Yıl, Kapının Adamları ve Aziz Ol Oğlum’ dur. Çağa ışık tutan konular çerçevesinde şekillendirdiği öyküler haricinde “tutunamayanlar” ın dünyalarından da kesitler sunar. Başta, “Yaşamak için gücüm, ölmek içinse cesaretim yoktu.” sözlerinin sarf edildiği Zayıflık öyküsü olmak üzere Kapının Önünde Ninem ve Geride Yaşamak varoluş sancısının gözlendiği öykülerindendir. Gerçekle kurmaca arasındaki çizgiyi belirginleştiren yazar bu hususu şu sözleriyle vurgular: “Evet, benim öykülerim gerçek hayatta karşılaşılabilecek öyküler ama yine de gerçek değil çünkü onu yazdığımız boyut gerçek değil. Daha öz ifade edersem evet yaşadıklarıma, gördüklerime yani gerçeğe yaslanan bir yanı var öykümün ama tamamıyla yaşanmışlığından ve gerçekliğinden söz edemeyiz.” Silsin O Kız Hikâyemi başlıklı öyküsü ise yazarın bu görüşü çerçevesinde şekillenmiş gibidir. Gözlem kabiliyeti ile de dikkatleri çeken yazarın öykülerini şekillendirdiği konular haricinde kullandığı taşraya has dil de bu kabiliyetini ortaya koyar. Dili sade ve anlaşılırdır. Bununla birlikte bazı öykülerinde konuyu metaforlar etrafında geliştirir. Kitapta Toz, Profesörün Sabunları, Bıçak ve Omzumda Biri metaforik anlatıma sahip öyküler olarak çıkar karşımıza. Kitaba ismini veren Omzumda Biri’ni ise en dikkat çeken öykü olarak nitelendirebiliriz. Zira öykü her şeyin farkında olan ama yaşananlara dur demeye güç yetiremeyen bu yüzden de geçmişe takılıp kalan gelecekten de endişe duyan tüm bunları omzunda taşıyan insanın öyküsüdür. Bu omzundakiler onu varoluş sancısına gark eder. Bu da kitabın tümüne sirayet eden yaşanan acılar, varoluş sancıları, geçmişe takılıp kalma gibi temaların bir öykü de toplanması manasına gelmektedir. Yazarın özelinde ise bir röportajında sorulan soru üzerine sarf ettiği “Omzumda Ali Mahir var. Omzumdaki her şey indi ve oraya Ali Mahir geldi.” sözünden yola çıkarak omzunda evladına yer verdiği sonucuna varmaktayız. Bu durum ise kitaptaki öykülerine de sirayet edecektir. Bilhassa Zehra ve İbrahim başlıklı öyküleri yazarın anne kimliğinin hissedildiği öykülerdir.Tüm bunların yanı sıra Çelik’in öykülerinde eşyalar da yaşananlara ve yaşanmışlıklara şahitlik eder. Yazar ustalıkla kişiselleştirir onları; bazen bir ev bazen bir kapı sessiz karakterler olarak çıkar karşımıza. Nihayetinde, Müzeyyen Çelik’in ikinci öykü kitabı Omzumda Biri insana ve insanlığa yönelttiği dikkatiyle olduğu kadar tüm bunlara şahitlik eden şeylere de ustaca yaklaşımıyla takdiri hak etmektedir. İyi bir öykünün ritmine kapılıp o estetik coşkuya kapılmak isteyenler için öncelikle tercih edilebilecek bir kitaptır. Omzumda Biri Müzeyyen Çelik Hece Yayınları 110 Sayfa
Omzumda Biri
Omzumda BiriMüzeyyen Çelik · Hece Yayınları · 201716 okunma
·
152 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.