Gönderi

160 syf.
·
Not rated
Huzura ağıt... Sığamadık yeryüzü sofrasına. Kibir denizinde boğulmuşuz da haberimiz yok. Değirmenimiz susmuş, unumuz bitmiş, fırınlarımız da kararmış, kalplerimiz gibi... Ve günlerce: “Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var.” Dünyada olanların bir çözümünün olmaması, hatta tüm olanların bir problem olarak görülmemesi, hoş görüden bu kadar uzak olmamamız ne kadar acı. İnsan, kendinde olmasını istediği herhangi bir şeyi bir başkası için de aynı şiddetle isteyebiliyorsa "insanım" diyebiliyor. Bunu dünya nüfusunun yüzde kaçı yapabiliyor? İnsanların sadece inanışları yüzünden bu kadar zulme reva görülmesi en keskin eksikliğimiz. Topraktan toprağa kaçıp var olamamak. Doğduğun yerin bile sana ait olmaması ile kara parçalarında savrulmak. Ait olamadığını iddia edip seni göçmeye zorlar ve göçtüğün yerde de her şeyinle aykırısın nidaları ile başka bir zulme başlarlar. Ön yargılar silsilesi ile renkler, diller, dinler ile var olma çabası. Bazı şeyler insana geri dönülmez yollar çizer. Bir sarsıntı, bir kırılma olur hayatınızda ve sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz... İşid’in inanç adı altında kadınlara yaptığı zulümleri anlatıyor. Kadın ve kız çocuklarına tecavüz edip satmalarını ve bunu din adına yapmalarını iddia etmelerine tüm dünyanın da bu vahşete seyirci kalmasını anlatıyor... Tüm yaraları ile Suriye’den kaçan Meleknaz’ın Türkiye’de var olmaya çalışmasını ve bu varoluşuna aşık Hüseyin’i anlatıyor. İnançlar, savaş ve topraklar üzerine ağıt gibi bir kitap. Birbirimizin hayatlarının içindeyiz ve insan olmak galiba "diğerkâm" olmaktan geçiyor... fakındalıkların, empatilerin sözcüklerden ibaret olmayacağı bir dünya umudu ile... Keyifli okumalar!
Huzursuzluk
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2017100k okunma
·
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.