Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

168 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kendi Sınırlarımı Aşmaya Çalışıp, Kısa Yazdım. ( Şaka :D )
Arkadaşlar selam. Kitabı incelemeden önce
Sinan Canan
Sinan Canan
hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Sinan Canan’ın onlarca videosunu izlemişimdir, izlemeye de devam ediyorum. Yıllardır uğraştığı bir şey var. Bu uğraşının adı da onun tabiriyle bilimi “halk dilinde” anlatmak. Bunu başarıyor mu? Bence başarıyor. Uzmanlık alanıyla ilgili teknik terimlere giriyor mu? Giriyor. Ancak onu dinlerken, okurken bu terimleri size çok basitçe aktarıyor. Buna dillerin bir tür geçiş hali diyebiliriz. Bilimin dili>Sinan Canan’ın Dili>Halkın Dili şeklinde bir tarif yaparsam sanırım anlaşılacaktır. Sinan Canan, bu noktada bir köprü görevi görürken dili de sadeleştirmiş oluyor. O yüzden onu dinleyenler ya da okuyanlar sohbet havasında geçen bir bilgi alışverişi olduğunu rahatlıkla anlıyor. Peki, Sinan Canan’ın kafa yapısı nasıldır? Standart biri olduğunu sanmıyorum. Herhalde bu ülkede gördüğüm ünlü, yazar, bilim insanı, öğretmen diye ifade edebileceğim en meraklı insanlardan biridir. Bunu da İlber Ortaylı’nın bir entelektüel tanımını yaparak ifade edebilirim. İlber Ortaylı, entelektüelin tanımını yaparken ‘üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir.” diye bir ifade kullanmıştır. Sinan Canan da böyle biridir. Gerçekten üstüne vazife olmayan şeyleri de merak edip kurcalayan biridir. Bir biyolog olması değildir onu standart dışı yapan. Onu standart dışı yapan şey bu merak duygusudur. Öğrenme ve öğretme duygusunun çok yoğun olduğu biridir. Zaten bir şeyi anlatırken de ne kadar anladığımızı ve aynı anda da öğrenmeye devam ettiğimizi biliriz. Bu noktada beyni bağdaştırma makinesi gibi çalışıyor :D Bir şeyleri bir şeylere bağlıyor. Anlamlandırmak için uğraş veriyor. Sinan Canan’ı gözlemlediğim kadarıyla eğer denk gelseydik onunla her şeyi konuşabileceğimize eminim. Onu yaptığı işle, ilgilendiği alanlarla, isminin önündeki unvanını kullanarak kalıplara sokamazsınız. Onu kendi ifadesiyle “kadim bilgi” denilen binlerce yıl önce ortaya çıkan kültürel, dini, toplumsal kuralları vs birçok şeyi kurcalarken görebilirsiniz. Videolarını izleyenler bilir. Bazen onu Ateizm Derneği ile yayına çıkarken görürüz. Bazen Kur’an evrimle çelişmez diye tartışmaya girdiği tefsirci bir ilahiyat hocası ile televizyonda görürüz. Bunları inceleme öncesinde anlatmamın sebebi onun kitaplarını okuyacak, videolarını izleyecek kişiler içindi. Onun okuyacağınız kitaplarında, izlediğiniz videolarında size garip, ters, farklı gelen şeylerle karşılaşmanız mümkündür. Anlaşılması güç olan biri değildir. Ezber bozan bir yapısı olduğunu ifade edebilirim. Bunları da farklı bir tarzı olduğunu ifade etmek için söyledim. Yani kafanızda bilader bize uzaylı mı tanıtıyorsun, geç şu incelemeye artık diye bir düşünce oluşmasın :D İnceleme öncesi iki kelam edelim dedik. Kızmayın :D Neyse incelemeye başlıyorum. Öncelikle ifade etmeliyim ki ben bir biyolog, profesyonel bir gözlemci değilim. Uzmanlık alanım falan da yok. Merak ettiğim kitapları okuyorum, anlamaya çalışıyorum. Öğrendiğim şeyleri de yazarak belki fayda sağlarım diye düşünerek inceleme yazıyorum. Yani eğer incelemede yanlış bulduğunuz bir şeyi fark ederseniz lütfen bana yorum olarak belirtin. Eğer söylediğiniz şey mantıklı gelirse bana hem yanlışımı hem de doğrusunu göstermiş olursunuz. Serinin son kitabı olan İfa 3 – Sınırları Aşmak, adından da anlaşılacağı gibi insanların bilerek ya da bilmeyerek içerisinde bulunduğu bazı sınırları tarif ederken bu sınırlar ile ilgili de çözüm önerileri sunuyor. Kitapta çok fazla konu başlığı var. Hepsini tek tek ele almak çok zor ve uzun olur. Zaten kısa incelemelerime bayıldığınız için çok da uzatmak istemiyorum :D ( Hangi kısa inceleme? :D ) Yazar kitapta sınırları tarif ederken ana başlık olarak “Zorlanmayı Bekleyen Sınırlar” diye bir ifade kullanmış. Bunlar da “Biyolojik, Coğrafi, Lisan, Benlik, Psikolojik, Alışkanlık, Bilinmezlik, Bilimsel, Evrimsel” sınırlardır. Serinin çıkış noktası da bence bu sınırları ifade etmek, bizi bir silkelemek, çözüm önermektir. Başlıklara baktığınızda neler görüyorsunuz? Ben girdiğimiz bazı kalıpların genel adlarını görüyorum. Bunlardan birkaçını ifade etmeye çalışacağım. Coğrafi Sınırlar: Coğrafi sınırlar derken neyi anlıyoruz? Hepimizin aklına bence en başta İbn-i Haldun’un meşhur cümlesi “Coğrafya kaderdir” cümlesi gelir. Gerçekten böyle midir? İbn’i Haldun 1332’de doğup 1406’da hayatını kaybetmiş biridir. Bu cümleyi kurduğu döneme bakarsak haklı gibi duruyor. Şu an öyle mi peki? Ben halen bir noktada haklı olduğunu düşünüyorum. Ancak imkânlar, şartlar, dönem gibi değişkenlere baktığımızda eskisi kadar da bir kader mahkûmiyeti yoktur. Evet, bence doğru ifade kaderine mahkûm olmaktır. İstisnalar dışında ve imkânlar dâhilinde doğduğun coğrafyanın şartlarını da zorlayarak başka bir şeyler yapabiliyor, istersen değişebiliyorsun. Bu şartlar sadece doğduğun coğrafyadaki insanlarla da ilgili değildir. Bazen coğrafi bir şekil, bitki örtüsü, kuraklık ya da yağan yağmur bile senin şartlarını etkileyebiliyor. Atıyorum, çiftçi olmak istemiyor ve başka bir şey yapmayı istiyorsun. Değişmeyi, farklı bir şeyleri yapmayı istemen bile ilk olarak para, eğitim gibi şeylere takılabiliyor. İhtiyaç duyduğun para, kaliteli eğitim gibi şeyleri elde etmek için bile ilk başta verimli bir tarım arazin, ürününe göre aldığı yağış, ektiğin tohum, elektrik, su gibi gereksinimler için devlet desteği gerekiyor. Coğrafi sınırlara bu noktadan da bakabiliriz. Eğer bu ihtimaller dışında kaderimizi değiştirebilecek imkân ve şartlar var ise bunu aşmamız gerekiyor. Değişim için bu şarttır. Yazarın bahsettiği coğrafi sınır da aşılabilir olup olmamasıyla ilgilidir. Lisan Sınırları: Hepimizin tahmin edebileceği gibi dil bilmemek bir sınır olarak ifade edilmiş. Yazar teknoloji ilerledi, artık dil bilmenin bir numarası yok, çeviri programları yetiyor diyenleri de bu noktada eleştiriyor. Dil bilmek cidden çok önemlidir. Ben şahsen öğrenmek için yollar arıyor, denemeler yapıyorum. Dil bilmemenin eksikliğini her gün hissediyorum. Okuduğum bazı kitapların kaynaklarında yabancı siteler, makaleler oluyor. Gidip bakıyorum ve çeviriden yeterince anlayamıyorum. Birebir çevirse bile yetmiyor. Yazarın düşünce yapısına biraz hâkim olmak gerekiyor. Günlük konuşmaları da bilmek gerekiyor. Mesela ironiyle yazdığı bir şeyi çevirirken ne alaka diyebilirsin. Bazen yabancı dil bilen arkadaşlarıma hangi dilde düşündüklerini sorarım. Ana dili dışında düşündükleri için bunun nasıl hissettiklerini bana aktardıklarında farklı bir bakış açısı da öğrenmiş olurum. Bu tip şeyleri aşmak, deneyimlemek için dil öğrenmek gerekiyor. Alışkanlık Sınırları: Yazar beynin en iyi öğrenme sisteminin belirsizlik sonucunda oluşan olası çözümleri bulmak olduğunu söylüyor. Rutin olarak yaptığımız, sıkça tekrar eden şeyler bir noktadan sonra otomatik bir eyleme, davranışa dönüşüyor. Bu da beynin üretkenliğini azaltıyor. Yazar buna örnek olarak da bir işin ilk öğrenmeye başladığıyla uzmanlaşması arasındaki farkı veriyor. Bir işi ilk öğrenmeye çalıştığımızda belirsizlik içerisinde oluruz. Bu belirsizlik hali devamında çözüm aramayı, sonrasında da çözüm üretip hayata geçirmeyi izler. İşi öğrendikten sonra zamanla uzmanlaşırız. Uzmanlaştığımız zaman yaptığımız hareketler rutine bağlanır. Çünkü artık işi öğrenmişizdir. Bu noktada beynin öğrenmesi, üretkenliği azalır. Yazar bu alışma halini bir alışkanlık sınırıyla tarif ediyor. Ben de yazara bu noktada katılıyorum. Buna araba sürmek de örnek verilebilir. İlk öğrenmeye çalıştığımız zaman oldukça konsantre, heyecanlı oluruz. Aynı anda elimiz, ayağımız, gözlerimiz, birçok organ ve uzuv çalışmak zorundadır. Senkronize hareketler etmek durumundayızdır. Neredeyse hataya yer yoktur. Dikkatsizlik yapmamak için ekstra çaba sarf ederiz. Ama ustalaştığımızda bu da rutine döner. Eski heyecan artık yoktur. Araba sürmeye de alışmış oluruz. Tabii bu alışma durumu hep de dezavantaj sayılmaz. Eğer bu alışma ve otomatik olarak hareket etme durumu olmasaydı uzmanlaşma durumu zorlaşırdı. Uzmanlaşmaya çalışırken dikkat, heyecan hep aynı şekilde ilerlediği için bence aşama kaydetmek zorlaşırdı. Özetle beyni geliştirmek, diri tutmak için belirsizlik hallerine sıkça sokmak gerekiyor. Yoksa uyku ve rutin haline dönüyor. Üretkenliği azalıyor. Daha fazla uzatmadan özetlemeye çalışayım. Yazarın kitapta aktardıkları yukarıda bahsettiğim sınırlardan ibaret de değil. Yazar öncesinde bunun bir ön hazırlığını yapıyor. İnsanların bilinçli ya da bilinçsiz olarak maruz kaldığı sınırlara dikkat çekmeye, çözüm önerileri sunmaya çalışıyor. Bu sınırları aşmak için de bakmak da fayda var diye düşünüyorum. Bence bu seriden önce
Değişen Beynim
Değişen Beynim
kitabını okumanız daha doğru olacaktır. Bu seriyi okurken sıkça bu kitabını kaynak gösteriyor. Diğer bazı kitaplarını da kaynak gösteriyor da bu kitap kadar değil. Kitabı ben okumadım ama keşke okusaydım dedim. Okumasanız bile kaynak gösterdiği sayfalara bakmak için kitabı yanınızda tutmanız daha doğru olur diye düşünüyorum. Kafasında bu seri sırayla mı okunmalı diye soru işaretleri olanlar olabilir. Serinin sırasıyla okunup okunmaması için de yazar ilk kitabının girişinde şöyle bir şey diyor: “ Hacmi nedeniyle üç ayrı kitapta ele almaya gayret ettiğim konular birbirleri ile bağlantılı olmakla birlikte müstakil olarak da okunabilecek özelliğe sahip. Öte yandan İnsanın Fabrika Ayarları’nın bir bütün halinde anlaşılması, konuya ( yani kendimize) bütüncül bakabilmemiz için tavsiye edebileceğim en iyi seçenek.” Açıklamaya göre size en mantıklısı hangisi geliyorsa ona göre okursunuz. Bir de bu serinin kişisel gelişim türünde bir seri olmadığını ve Sinan Canan’ın da kişisel gelişim uzmanı olmadığını ifade etmemde fayda var. Okurken biyolog olduğunu unutmayın. Son olarak yazarın bize bir de uyarısı var. İncelemeyi bitirirken bu uyarıyı da aktarmış olayım. Bu kitapta ve okuduğunuz her şeyde yazılan her şeye de kurcalamadan inanmayın diyor: #105015700 Buraya kadar incelemeyi okuyanlara teşekkür ederim. Kitabı da okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar dilerim.
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. KitapSinan Canan · Tuti Kitap · 20201,565 okunma
··
1 artı 1'leme
·
3.356 görüntüleme
Serhat okurunun profil resmi
Öncelikle okuduğum için teşekkür ettiğin için teşekkür ederim uygar adam. Saatlerce uğraştığınız şeyleri 5 dkda okumak çok hoşuma gidiyor. Sinan Canan için ben de eklemeler yapabilirim çünkü benim klavyem ve benim iradem dahilinde istediğim şeyi yazmak için bu internete para veriyorum. Sinan Canan bana göre belirli konularda dinlenebilecek belirli meselelerde koşarak uzaklaşılacak bir isimdir. Çünkü bazen dini konularda çok uç yorumlar yapabiliyor. Ama yadırgamamak lazım. Bu çağ, alanı olmayan meselelerde detaylıca düşünülmeden gösterilen yaklaşımların olması gerekenden çok daha fazla göklere çıkarılmasıyla ünlü zaten. Geçen gün Celal Şengör ile canlı yayınına denk gelmiştim ve ikisini bu yönden benzetmiştim. Celal Şengör felsefe, tarih, din konu olunca çok çok eleştirilebiliyor benzer şekilde Sinan Canan da öyle. Ama böyle meselelerde Sinan Canan'ın haddini bilişi çok önemli. Dini konularda kendi fikrini söyledikten sonra alanın yetkin isimlerine sormanız daha iyi olur dediğini de görürsünüz. Bu çok önemlidir. Bu yönünü takdir etmek lazım. Zaten Twitter profiline yazdığı "Kendi görüşüne yakın birini arıyorsan, muhtemelen o ben değilim." demesi de manidar gelir bana. İncelemenin sonundaki herkesi, her şeyi fikir süzgecinizden geçirin şeklinde konuşması da bence çok değerli. İncelemeye geleyim. Gerçekten çok uğraştığın belli oluyor hakkını vermek lazım. Okuduklarımız ne kadar hafızamızda kalıyorsa yazdıklarımız en az bir iki kat daha fazla kalıyordur bence bu yüzden çok önemli böyle yazılar. Benim en sevdiğim kısım zihnin zahmete katlanarak, hastalığa varmadığı sürece stresle daha iyi çalıştığını başka bir kitabında ben de okumuştum ve dikkatimi çekmişti. Orada da "Stres, insan için, gelişimin ve yeni düşüncelerin motorudur." diyordu. Teşekkürler eve gelirken iki ekmek al biri ince tırnaklı olsun
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Öncelikle okuduğun için teşekkür ettiğim teşekküre, teşekkür ederek yanıt verdiğin için teşekkür ederim mağara adam. Mobil veriden girip uzunca yorum yapmış, internete para vermişsin. Yorumun geçerlidir o yüzden :D Dakikalarca uğraşıp yazdığın yorumu 1 2 dakikada okudum. Çünkü niye okumayayım? :D Celal Şengör'ü çok dinlemedim ama Sinan Canan cidden öyle. Birçok noktada ben bu işin uzmanı değilim deyip geride durabiliyor. Din noktasında da bazen uç şeyler söylüyor. Dikkatli olmakta fayda var. Bence o da profiline bu yazıyı koyarak bilader bakın ben diyorum ama bir dikkat edin diyor :D Stres mevzusunu ben de ondan okumuştum. Ama kitabı hatırlamıyorum. İncelemeye yaptığın yorum için teşekkür ederim. Tamam alırım.
Bu yorum görüntülenemiyor
Ayfer okurunun profil resmi
İncelemeyi kısa tuttuğun için bir teşekkür dilemek farz olur. :)) Alıntılardan da yola çıkarak merakla beklediğim bir inceleme idi kalemine sağlık öncelikle. Sinirbilimsel ve biyologların yazdığı kitaplar bu aralar ilgi çekici gelmeye başladı. :)) Hem eğlendiren hem de öğreten tarzda yazılmış olması ayrıca özendirici oluyor. Değişen Beynim kitabı ile başlamak ya da dediğin gibi yanında bulundurarak okumak için ayrıca özen göstereceğim. Ve her ne kadar bu işin erbabı da olsa hiçbir şeyin net olmadığını
Serkan Karaismailoğlu
Serkan Karaismailoğlu
'nun da dediği gibi "Şimdilik" gözüyle bakıp bilimi ve olguları ona göre değerlendirmemiz ileride oluşabilecek aplikasyonlara (tıp teriminde:)) karşı bir ön savunmasıdır. En kısa zamanda okumam dileğiyle. Kısa incelemeye kısa yorum. ✌️😄🍀
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
İnceleme yapıp yapmama noktasında bir tereddütüm vardı. Senin dışında bir kişi daha inceleme yazacak mısın diye sorunca dedim madem istiyorlar ben de yazayım :D Dediğin gibi bilimin sanırım öyle bir olayı var. Şimdilik elimizde bu var, ileride değişirse değerlendiririz diyorlar. Kısa yorumuna kısa yorum yanıt veriyorum :D Teşekkür ederim yorumun için :)
1 sonraki yanıtı göster
y okurunun profil resmi
Çok başarılı olmuş , elinize emeğinize sağlık. Okumayı düşünüyorum en kısa zamanda :)
Serpil Ergin okurunun profil resmi
Böyle bir emek için biz teşekkür etmeliyiz. İncelemeye puan verilseydi zirveye otururdu. Sıkılmadan okudum 👏
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim :)
Berilovsky okurunun profil resmi
Zaten Sinan Canan da sürekli "kitaplarımı eleştirin, varsa yanlışım söyleyin minnet duyarım" diyor. O bile yazdıklarının %100 doğru demiyor, zaten bilimin kendisi bile sorgulanabilir, yeni keşifler, icatlar olabilir. Bilimin dogmatik yanına değil de gelişen yanına odaklanmamızı istiyor. İşte bu yüzden ;SİNAN CANAN! 🤭
Gayenimsi okurunun profil resmi
Bu kitabın pdf formatı var mı acaba?
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Ben bulamadığım için satın almıştım. Şu anda da olduğunu sanmıyorum
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.