Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

593 syf.
10/10 puan verdi
·
31 günde okudu
Bilimin En Parlak Karanlık Çağı
Fuat Sezgin, bilim tarihine oldukça değerli katkılarda bulunmuş bir bilim insanıdır. Gerçi, bu devrim niteliğindeki çalışmalar, bizim müfredatlarımızı dahi değiştirememiş ama, o apayrı konu. Sezgin aslında çalışmalarını Türkiye’de yürütüyordu. Bu sırada bir hocasının Avrupa biliminin İslam dünyasından doğduğunu söylemesi üzerine bu alana yönelmeye karar verdi. Ancak çalışmalarnı Türkiye’de yürütemedi. Çünkü kendisi, 1960 darbesinde üniversiteden uzaklaştırılan meşhur 147 akademisyen arasındaydı. Bu sebeple o da çalışmalarını Almanya’da yürütmeye başladı. Onlarca yıl süren bu süreçte 5 ciltlik ‘Wissenschaft in Islam’ ve 17 ciltlik ‘Geschichte des Arabischen Schrifttums’ isimli eserlerini yazdı. Aslında bu eser 18, hatta 19 ciltlik olacaktı ancak Almanya başsavcılığı henüz yazım aşamasında olan 18.cilde, aynı zamanda Fuat Sezgin’in kendi kurduğu enstitüdeki kendi çalışma odasına el koydu. Kendi tabiriyle bu iki cilt, felsefe tarihini kökten değiştirecekti. Kendisi hayattayken kitapları geri almayı başaramadı. Ama diğer 17 cilt ve bunun dışındaki kitapları insanların çoğu kez görmezden gelmekte ısrar ettiği devasa eserler olarak varlığını koruyor. Fuat Sezgin, kitabın başında da bahsettiği üzere bu çalışmaları hiçbir zaman “biz bulduk” heyecanıyla yapmadı. Onun asıl amacı gençlere örnek alabilecekleri Müslüman bilim insanlarının da var olduğunu ve Müslümanlar arasında bilimlerin tekrar ileri bir seviyeye gelebileceğini göstermekti. Kitaptan anlaşıldığı üzere zaten Müslüman bilim insanları da çoğu kez “her şeyi biz bulduk” kabilinden tavırlara uzaktı. Hatta Müslüman bilim insanları sıkça derin saygı duydukları Yunan bilim insanlarını şükranla anmıştır. Zaten bazı eski Yunan kaynakların varlığından da bu atıflar sayesinde haberimiz olmuştur. İslam bilimlerinde 9.yüzyılın ilk beşte biri ‘yaratıcılık evresinin başlangıcı’ kabul edilmiştir ve bu dönemde bilimler yepyeni bir kimlik kazanmıştır. Bu dönemlerde yalnızca bilim insanları değil, kimi zaman sultanlar, halifeler de bilimi desteklemiştir. Mesela halife el-Me’mun (kesin olmayan bir bilgiye göre) kendi döneminde ‘beytel hikme’ (bilgelik evi) isimli bir kurum açıp bilimsel çalışmaları kolaylaştırmıştır. Ama bana kalırsa takılmamız gereken nokta bu bilginin kesin olup olmadığı değildir. Esas önemli olan, el-Me’mun’un bilimi teşvik ediyor olmasıdır ki bunun örneklerine en çok coğrafya ve astronomi alanlarında rastlarız. Mesela o, astronomlarına bir derecelik boylam uzunluğunu trigonometrik olarak yeniden tespit ettirdi. Ya da kıblenin olabildiğince kesin hesaplanabilmesi için bilim insanlarına Bağdat ve Mekke arasındaki boylam farkını tespit ettirdi. Halifenin astronomlarıyla yürüttüğü çalışmalar için şu ana kadar “tespit ettirdi” ifadesini kullanmış olmam sizi yanıltmasın, çünkü kendisi de kısmen bu işin içindeydi. Aynı zamanda El-Me’mun, görüldüğü kadarıyla astronomi tarihinde gözlemevi kuran ilk kişidir. El-Me’mun yönetimindekiler dışında da çalışmalar var elbette. Tabii biz bunları çoğu kez birkaç yüzyıl sonrasında Avrupalı bilim insanlarının aynı buluş ve icatları tekrar tekrar yapmasıyla öğreniyoruz. Mesela el-Kindi 9.yüzyıl’da havanın sıcaklık nedeniyle genişlediği bölgeden soğukluk nedeniyle küçüldüğü bölgeye doğru aktığını söylemiştir. Ancak günümüzde bu bilgi 17-18. Yüzyıllarda yaşamış olan George Hadley başta olmak üzere birkaç Avrupalı bilim insanı ile anılmaktadır. Bu hem el-Kindi’ye hem de aynı şeyleri tekrar tekrar bulmak zorunda bırakılan bilim insanlarına yapılmış büyük bir haksızlıktır.(Bilgileri Arapça kaynaklardan alıp kendisi üretmiş gibi gösterenlerden bu yazıda bahsetmeyeceğim.) Ve bu örneklerin yüzlercesi mevcut. Muhtemelen birçoğumuzun çok şaşıracağı başka bir örnek de pi sayısı ile ilgili. El-Kaşi, öncüllerinin daire ile ilgili hesaplamalarını yetersiz bulmuştu ve bir iç ile bir dış çokgen yardımıyla yaptığı uzun hesaplamalar sonucunda π=3,14159265358979325 olarak hesaplamıştı.* Ancak bize yansıtılan, bunun ilk defa F.Viéte ve Adrian van Roomen adlı Avrupalı bilginler tarafından hesaplanmaya çalışıldığıdır. Viéte, pi sayısını 9 ondalığa, van Roomen ise 15 ondalığa kadar ilerletebilmiştir. Ancak el-Kaşi 15. yüzyılda pi sayısını 17 ondalığa kadar hesaplayabilmişti. Tekrardan gördüğümüz üzere İslam bilimlerinin üzerinin örtülme çabaları bütüncül olarak bilime zarar vermektedir ve bilim insanları birçok kez tekerleği tekrar tekrar icat etmek zorunda bırakılmaktadır. İslam coğrafyalarında bilim insanlarına baktığımızda, aralarında din görevlilerinin de bulunduğunu görüyoruz. Yani bir insanın hem kimyager hem vaiz, hem astronom hem de müezzin olması gayet normal bir durum kabul ediliyor. Mesela eş-Şatir isimli bir astronom, dönemin en gelişmiş güneş saatini imal etmişti, aynı zamanda da baş müezzin ve cami astronomu olarak görev yapıyordu. Zaten bana kalırsa ‘cami astronomu’ kavramı durumu anlatmaya yetiyor. Tabii durumun böyle olmasında İslam’da bilime verilen önem ve duyulan saygının neredeyse dini boyutta olması kilit noktadır. İslam bilimlerinde neredeyse 800 yıl süren yaratıcılık evresi günümüzde maalesef görmezden gelinmekte ve bu durum zihinlerde ‘her şeyi Avrupa buldu’ algısı oluşturmaktadır. Yeri geldiğinde cilt cilt ansiklopedik eserlerle, yeri geldiğinde de didaktik bir şiirle** bizlere buluşlarını aktarmaya çalışmış bu insanlara karşı borcumuz, onların ürettiği bilime ve bilgiye kulak vermektir. *der Lehrbriefüber den Kreisumfang (ar-Risala al-Muhitiya) vonGamsid b Masud al-Kasi, Berlin, Islamic Mathematics and Astronomy, cilt 56, s.277-329 **İbda el-Melaha ve imha er-Recaha fi usul sın’at el-Filaha Not: Ayrıca kaynak belirtmediğim bilgilerin kaynağı en başta bahsettiğim Geschichte des Arabischen Schrifftums’tur.
Tanınmayan Büyük Çağ
Tanınmayan Büyük ÇağFuat Sezgin · Timaş Yayınları · 201976 okunma
··
397 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.