Gönderi

191 syf.
9/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
Bir Şehrin İki Kapısı
1930’lar Türkiye’si. Genç Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün önderliğinde devrimlerini henüz tamamlamış hem kalkınmaya hem de devrimlere uyum sağlamaya çalışıyor. Ege’nin orta yerinde küçük bir kasaba. O kasaba da, yüzyılların geri kalmışlığını üstünden atmaya, üzerindeki ölü toprağını silkelemeye çalışıyor. Geçimini çiftçilikle sürdüren, henüz başbakan olanı ile tanışmadığı için, hemen her yağmurda taşıp çiftçiyi zarara uğratan Menderes Nehri ile dertlenen insanların yaşadığı bir yerdeyiz. Kasaba, günümüzde bile gitseniz 2000’li yılların az biraz modernleşmiş, belki de günümüze ister istemez ayak uydurmuş bir Ege kasabası. Anlatıcımız Mustafa; Öğretmen Sıtkı’sı, Halk Kahramanı Mühendis Bekir’i (neden kahraman olduğunu kitabı okursanız anlayacaksınız.), Doktor Reşat’ı, “Havadis” Lütfullah Efendi’si, zengin ve gösteriş meraklısı Zati Bey’i, “Pat Pat-ı Bahri” İsmail’i ve daha birçok kasabalı ile başından geçenleri anlatır. Kasabalının kendisine bir tür “üs” olarak belirlediği yer de Kahveci Nabi’nin Park Kahvesi’dir. Nabi’nin Park Kahvesi günlük olayların, dedikoduların berberde, bilemedin meyhanede konuşulmazsa muhakkak burada konuşulduğu ve böylece kasabada olaylarla ilgilenen herkesin fikir sahibi olduğu bir yerdir. Yazar kitapta günlük hayatta yaşanabilecek olayların haricinde; küçük bir kasabada bile, siyaset ve iktidar hırsının, tabii bir de para hırsının insana neler yaptırabileceğini anlatıyor. Kasabanın ileri gelenlerinin –zenginlerinin– çıkarlarına ters düşünce dışardan gelen devlet memurlarını “el” diyerek nasıl hor gördüklerini hatta üst makamlara asılsız laflarla şikâyet ederek (belki de rüşvet vererek) nasıl sürdürdüklerini anlatıyor. Samim Kocagöz, kitabı ilk yazdığı zaman, adını “Nabi’nin Park Kahvesi” koymuş. Ancak baskıya verirken her nedense bu isimden vazgeçip, “Bir Şehrin İki Kapısı” olarak değiştirmiş. Kitap adı olarak aslında bu isim de oldukça anlamlı duruyor. Neden anlamlı olduğunu Öğretmen Sıtkı'nın ağzından şu şekilde aktarayım; anlatıcımız Mustafa, Öğretmen Sıtkı ile dertleşmektedir. Sıtkı, kasabadan ayrılmak zorunda kalanlar için üzülen Mustafa’ya “Ama düşün Mustafa, şehrin iki kapısı var. Birinden girenler var, birinden çıkanlar. (…) Yine düşün kardeş, yarın öbür gün kasabamıza yeni bir doktor, yeni bir mühendis gelecek.” der. Yani şehrin kapıları da hayat gibi bir anlamda. Gidenler ve gelenler, ölenler ve yaşayanlar... Kitap seneler sonra ikinci baskıya giderken Memet Fuat, romanın dilinin kırk yıl öncede kaldığı ve dili yenilemesi konusunda Samim Kocagöz’ü uyarmış. Yazar da bu yeni baskıda kitabın ilk adını kullanarak, dilini de günümüz Türkçesine uyarlamış ve bizlerle paylaşmış. Samim Kocagöz üç bölümden oluşan, aslında bir kasabada geçen ayrı ayrı öyküler olarak da düşünebilecek bir Ege Romanı. Akıcı ve gerçekçi anlatımı ile Samim Kocagöz’ü tanımak ve sevmek isteyenler için güzel bir eser olabilir.
Nabi’nin Park Kahvesi
Nabi’nin Park KahvesiSamim Kocagöz · Literatür Yayıncılık · 201620 okunma
·
78 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.