Hesse ile tanışma kitabım olan Siddhartha'da aslında birçok yazar tarafından defalarca denenmiş bir konu işlenmiş: İnsanın iyi bir insan olma yolunda, erdemli bir birey olma çabası. Bu konuyu işleyen diğer kitaplara karşı bir ön yargı besler, soğuk karşılardım onları. Çünkü bir insandaki 'erdemli olmak' dediğimiz kavram o insandan başka her şey ile ilişkilendirilir idi. Yani bir insanın başkalarına bağımlı olması söz konusuydu. Siddhartha bu tür eserlerden hızla sıyrılan ve bana kendini sevdiren bir kitap olmuştur.
Hikayeden ana hatlarıyla bahsedecek olursam, Siddhartha adlı gencin Hindistan'daki öğreti ve çeşitli inanışlar ile erdemli olma bir başka deyişle kurtuluşa erme çabalarını anlatıyor. Bu açıdan bir tamamlanmanın hikayesi Siddhartha. Az önce bu konuda yazılan diğer kitapları (şimdiye kadar okumuş olduklarım) sevmediğimi belirtmiştim. Bunu biraz açmak istiyorum. Diğer kitaplarda erdemli olmak kavramına bir 'uzaklık' ya da bir 'ufuk' olarak bakılır, bunun zorluğu kişinin başına gelen kimi şeylerle okura sunulurdu ve kanıtlanmaya çalışılırdı. Erdemli olma insanın çevredeki dünyasıyla ilişkilendirilir, başkalarına bağımlı bir erdemlilik anlatılırdı. Fakat Siddhartha'da bahsedilen erdemlilik kavramı farklı.
Bir akıma tutulmanın, ona sıkı sıkıya bağlanmanın aslında pek de mantıklı olmadığını dile getirmiş Hesse. Zaten herhangi bir akıma sıkı sıkıya kapılmak, insandaki sorgulama yeteneğinin körelmesine yol açmaz mı? Kişi girmiş olduğu akıma sorgulayarak girmiş olsa dahi, akım ondan kendini sorgulamamasını ister, kişi de buna uyar. Çünkü aklı çelinmiş, o akımın mutlak doğru olduğuna inanmıştır. Bu açıdan Siddhartha çok farklı. Tüm alışılagelmişlikleri yıkan bir insanla karşı karşıyayız bu sefer. Yanındaki arkadaşı Govinda ile başladıkları 'iyi olma' yolunda çeşitli olaylara ve insanlara verdiği tepkiler bunu kanıtlar nitelikte.
Toplumdaki yanlışları en iyi toplumun dışındakilerin görebileceğini söylerler, ne denli doğrudur bilinmez, fakat bir nebze doğruluğu var bana göre. Kitapta Siddhartha'nın öğretilere duyduğu objektif ve eleştirel bakış onu yaşıtlarından öne çıkarır hemen. Hatta bir öğreti lideri ile yapmış oldukları karşılıklı konuşma da bunu kanıtlar niteliktedir. Siddhartha'nın yapmış olduğu şey de bir nebze budur, çevresine objektif bakmaya çalışmak. Onun çevresindeki insanların çoğunluğu kötülük denen dipsiz kuyunun içine düşmemek için kendilerini ondan soyutlamaya çalışırlar telaşla. Size bir örnek vermek istiyorum; iki kişi düşünün: Biri kötülük kavramından bihaber, diğeri ise kötülük kavramını biliyor hatta bir ara kendisi bile kötülük yapmış. Bu iki kişi de erdemli olma amacıyla iyi kavramının yolunda gitse hangisi daha erdemli olur? Kötülüğü bilen, deneyimlemiş olan kötülüğün ne denli iğrenç olduğunun farkındadır, diğeri kötülük denen kavramdan habersizdir, kendini hiç ona bulaştırmak istemez. Kötülüğü bilen ve farkındalık kazanan insanın daha erdemli olduğunu düşünüyorum bu konuda. Fakat bu kötülük yapmamız gerektiğini kanıtlamıyor, bu hataya düşenlerin daha bilinçli olduğunu düşünüyorum. İnsan hatalara asla düşmez demek bir yanılgıdır. O halde tüm insanlar hata yaparsa neden herkes erdemli değil? Çünkü bu kötülüklerden ve hatalardan ders çıkararak bunları kendisine tecrübe etme yetisi herkeste yok. Bu açıdan, işin içinde büyük bir oranda tecrübe söz konusudur. İnsanı eğiten tek şey tecrübedir, ondan da kendisi sorumludur.
Erdemliliğin başkalarında aranamayacağı, insanın bunu kendi içinde bulması gerektiği anlatılmış. Bu açıdan, insan önce kendisini tanımalıdır. Fakat insan en az kendini tanır hayatta. Bu 'en az'ın bir nebze artırılabileceğinden bahşedilmiş. İnsanın kendisinden uzaklaşma kavramının sanılanın aksine kendini tanımasına yardımcı olmayacağı resmedilmiş. Kişinin ancak kendi kendinin öğretmeni ve öğrencisi olabileceği, bu sayede bir akıma kapılmadan doğruya ulaşabileceğini de anlatmaktan geri kalmamış Hesse. İnsan, kötü denilenden yola çıkarak bile içindeki iyi kavramının önemini artırabilir. Bu kötüyü yaşama karşısında ise bir tecrübe edinir. Bu tecrübe rehber olur kendisine, çeşitli öğretiler değil.
Erdemlilik başkasından kazanılmaz Hesse'ye göre, insanın kendisi bulur onu. Bu açıdan insana birçok ders veriyor Siddhartha. Bu açıdan, erdemlilik ya da başka bir deyişle iyi bir insan olmak bir 'ufuk' ya da 'nirvana' değil insanın kendisine en yakın olan yerde; içinde olan bir kavramdır. İnsanın kendine ulaşması onu bulmaya yetecektir diye düşünmekteyim. Açıkçası Siddhartha'nın kitabın başlarındaki hali ve Govinda'nın tavırları bana Babalar Ve Oğullar'ı anımsattı. Siddhartha'yı Bazarov'a benzetmiş idim, fakat hikaye ilerledikçe sivreldi Siddhartha. Siddhartha erdemli olmuş mu yoksa bu tür arayışlarda yaşanan buhranlara mı girmiş, yeni okuyacaklara bir sürpriz olsun. Bizlerin de 'uzak olmayan' bir gün erdemli bir insan olmamız ve sorgulama yetimizi kaybetmememiz dileğiyle.