Gönderi

168 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 1 hours
Kitabın sonunda Attila ilhan'ın dergilerde yayımlanmış yazılarından bir derleme var, "meraklısı için ekler" başlığında toplanmış. toplumcu şiir ve toplumcu şair eleştirilerinden oluşan o bölüm de es geçilmemeli bence. bu şiirin en ağır eleştirisinin yine bir toplumcu şair tarafından yapılması da ayrıca anlamlı. biraz alıntı; "hayli dil döktüm, 'egemen çevrelere' içerlemenin başka şey, iyi sövmenin başka şey, iyi şiir yazmanın ise bambaşka bir şey olduğunu, galiba hala belletemedim. baksanıza, 'devrimci bu şiirler' deyip duruyor, bu hesapça, her kavgada dehşetli bir hayli devrimci şiir yazılmış sayılması gerekeceğini delikanlıya bir türlü anlatamıyorum." "yahu türkiye'de ozan olsun, romancı olsun sanatçıların hemen hepsi bu iki kafaya yatmamış mı, birileri doğru bir devrimci düşünce adına, ağına geleni yazıp söylemeyi has sanatçılık sayıyor, öbürleri estetik bir özüre sığınıp değişmez bir bireyselliğin savunmasını yapıyor. en güzeli, her ikisinin de yaptığı işi en doğrusu diye yapması, bir de 'sanatı halk yığınlarına götürecek yol' diye tanımlaması. ne dersiniz, geniş halk yığınlarına ulaşıyor mu sanat?" "kırk milyonluk bir ülkede kaliteli gazete okuru yarım milyonda, kitap okuru on beş yirmi binde kalırsa, nasıl kalkar da 'halk için' yazıldığından, 'halka gittiğinden' söz edersin? avuntu değil mi bu bizim yaptığımız? evet, haklısın, avuntudan da kötü, birileri çıkıyor, öbürlerini halk ve proleterya adına kınıyor, eleştiriyor, yaptıklarının işçi sınıfının sanatı olmadığını ileri sürüp, bu işi kendi yöntemleriyle yapmak gerektiğini savunuyor; aslan, öyle de yapıyor ki bunu, kaleminden kan damlıyor mübareğin, hani otuz yıldır bu harman yerinde dirgen yememiş olsam, ben bile inanacağım; inanamıyorum ama, biliyorum ki telaşı da, kavgası da, gerçekte halka, işçi sınıfına, köylü yığınlarına ulaşmak filan değildir, şu sanat söz konusu olursa yirmi bin, fikir söz konusu olursa beş yüz bin civarında olan bir seçkin okur yığını var ya, işte onların gözünde birinciye gelen şöhret olabilme uğraşıdır. işin acıklı yanı neresi, elbet anladınız, o önünde kavga edilen kalabalığın işçi sınıfı olmayışı! genel olarak halk olmayışı! " "yaygın düşünce, yakın zamanlara kadar saygın uygulama, halkın (hayır, işçi sınıfının değil, daha çok köylü zümrelerin) sorunlarını, onun anlayabileceği bir dille anlatmaktı. bir zaman bu tutumun estetiği harcadığını anlayamadık. estetiği harcamak ne demek, sanatın tanımlamasındaki ana öğelerden birini kaldırıp atmak demek." "halk yığınlarına yayılabilmemizin yolu, sanatın tanımlamasını değiştirmek değildir. buna yönelirsek belki bir zaman yeterince gelişmemiş, yeterince bilinçlenmemiş kişilere geçici bir doyum verebiliriz." "işi slogana indirgedin mi, şu halde sen diyalektik bir sanat süreci geliştirmiyorsun, tam tersine metafizik, durağan bir sanat yapıyorsun, neden, bir kere toplumsal çelişkileri daha küçük ve daha büyük çelişkilerden soyutluyorsun da ondan, ayrıca, diyalektik gelişme sürecini toplumsal çerçevesi içinde bile tutamayıp belirli bir yerde, belirli koşullar altında geçerli olan bir tavra indirgiyorsun da ondan. o kadar böyle ki bu, siyasal yönden o ara gene ona dayandırdığın sanat eseri de geçerli olmaktan çıkıyor, çünkü diyalektik bir esneklik taşımıyor. koşullarıyla koşullanmış, statik bir somutlama bu yapılan!" 70'lerde kaleme alınmış bu yazıların hala güncelliğini koruyabiliyor olması da toplumcu türk şiiri açısından ayrı bir tartışma konusu.
Böyle Bir Sevmek
Böyle Bir SevmekAttila İlhan · İş Bankası Kültür Yayınları · 20172,937 okunma
·
13 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.