Gönderi

·
Not rated
Düş Ülkeleri
İrlanda asıllı, Cambridge’deki St. John’s College’da ilahiyat öğrencisi olan Patrick Prunty; “daha asil” bir izlenim bırakması kaygısıyla yeni bir soy isim seçer kendine: Brontë (Yunanca: Gök Gürültüsü) Bu genç papazın çocukları Dünya Edebiyatına üç gök olayı hediye etmiştir adeta: Yağmur, Şimşek ve Yıldırım gibi oluşlarıyla: Charlotte, Emily ve Anne. Bu dört kardeş Papaz Evi’nin zengin sayılabilecek kütüphanesinin imkanlarını sonuna kadar kullanıp kendilerine düşlerden ülkeler, kendilik krallıkları inşa ederler. Ve 19. Yüzyılın tüm var olma zorluklarına, taşranın vahşi engellerine karşı yazının ve kitapların inzivasına çekilirler. Anne Bronte hakkında biyografı yazan Samantha Ellis’e göre Bronte’lerin topyekûn değerlendirilmesi kişilik özelliklerinin göz ardı edilmesine yol açıyor. Ellis ayrıca aralarındaki rekabetin tetikleyici etkisinden de bahsederek Bronte Kardeşleri gelmiş geçmiş en iyi yazar gruplarından biri olarak niteliyor. Kız kardeşlerin roman karakterlerine ilham veren Branwell dışında, kardeşler arasında “daha az yetenekli ve kasvetli” bulunan Anne ile ilgili ilginç iddialar bulunuyor. Bu iddialardan biri Anne’in Agnes Grey romanının Jane Eyre’le büyük benzerlikler taşıdığı, başka bir iddia ise Anne’in en iyi kitabı olduğu rivayet edilen The Tenant of Widfell Hall romanının Charlotte tarafından basımının engellendiği iddiasıdır. Kasvet ve Kendilik Cesareti Yadırganma kaygısı, kendilik cesaretini kıran en büyük varoluş engellerinden bir tanesi değil midir? Onaylanma isteği, takdir görme hevesiyle birleştiğinde kendine en büyük hasarı veriyor insanın kendisi. Bu kaygıyı yaşadıkları dönemde fazlasıyla hisseden Bronte’ler, kendilerine erkek isimleriyle mahlas seçerler. Viktorya Döneminde kadın varoluşunu kısıtlayan baskısına bir çözüm bulup “erkek mahlaslar”ı ardına saklanarak eserlerini yayımlarlar. Charlotte; Currer Bell, Emily; Ellis Bell, Anne ise Acton Bell ismini kullanır ilk kitaplarında. 19. yy. kurmaca metinlerinde kadın karakter yalnızca dişil özellikleri ile resmedilirken Bronte Kardeşler, metne kadının ruhu, zihni, kalbi, tenini getirme cesaretini gösterirler. 19. yy. eleştirmenlerinden Elizabeth Eastlake; Jane Eyre karakterinin asi ruhunun, güçlü karakterinin belirgin örneklerinden biri olarak tarif eder. Feminist izlerin görüldüğü romanlarında ve toplumsal cinsiyetin bu temsilinde kardeşler arasında da mizaç farkı göze batar: Emily romantik akımın temsilcilerinden kabul edilirken; Charlotte ve Anne Realizm akımın içinde yer gösterilir. Varlıklar adedince olan var olma biçimleri; mizaçlar adedince de var olma stili ortaya koyuyor. (2016 tarihli To Walk Invisible: The Bronte Sisters filmi, kardeşlerin bu mizaç farklarına ve yaşamlarına iyi bir tasvir sunuyor.) Emily şiirlerinde ve bilhassa romanı Uğultulu Tepeler’de yüksek bir romantizmi dışa vururken, Charlotte ve Anne, romanlarında gerçekçi bir anlatı yöntemini tercih etmiştir. Üç kız kardeşin romanları kendi mizaç ve aşk tasavvurlarını ifşa eder niteliktedir. Hepsi de aşkı kendi ruhlarınca resmeder. Emily’nin Uğultulu Tepeler romanı aşkın ihtiras ve intikam halini; Anne’in Agnes Grey romanı ise evlilik ve aile üzerine eleştirel yorumunu; Charlotte’ın Jane Eyre’si ise bir kadının bağımsızlık mücadelesini yansıtır. Fakat hepsinde ortak olan şey cesarettir. Charlotte Bronte hayatını düşlediği gibi yaşama cesareti gösteren Jane Eyre, Emily Bronte aşkını yaşama cesareti gösteren Catherine, Anne Bronte ise Wildfell Hall romanında kocasına karşı bağımsızlığını kazanma cesareti gösteren cesur kadın karakterlerdir.
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Antik Kitap · 201442.5k okunma
··
59 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.