Halkın yaşamı ve folklor, aynı zamanda, Hellen kültürünün bir başka türünü doğurdu: Tiyatro, dramatik eserler ortaya çıktı.
M.Ö. 6. yüzyılda Atina'da doğan tiyatro, şarap tanrısı Dionysos onuruna düzenlenen kırsal bayramlardan alıyor kaynağını. Bu şenliklerde oyunlar ve türküler, bu tanrının gelişini ve yazgısını dile getirir ve keçilerin (tragos) eşliğinde temsil edilirlerdi. Yunanlıların öteki dinsel törenlerinde de bulduğumuz totemizmden kalan izler bunlar.
Dionysos'un tutkularını dile getiren "tragedya"ları, yani "teke türküleri” ni, keçi derilerine bürünmüş türkücüler oynardı; türküye hareketler, mimikler ve danslar da eşlik ederdi. Yavaş yavaş belli bir biçim aldi bu "tragedyalar"; M.Ö. 7. yüz yılın ünlü şair ve türkücüsü Arion, "dithyrambos" adıyla kesinleştirdi onları. Bu dithyrambosta bir "koryphe" (birinci türkücü) ve ona yanıt veren bir koro görüyoruz. Bu diyaloglu eylem, tiyatro temsilinin ilk biçimiydi aslında. Daha sonra, M.Ö. 530 yılına doğru ilk dram yazarı Thespis, Yunancada hypokrit, yani yanıt veren anlamına gelen oyuncuyu soktu tiyatroya. Böylece, seyirciler önünde birçok oyuncunun oynadığı, "tragedya" adını alan yeni bir edebi tür çıktı ortaya. Koro da varlığını sürdürdü ve oyunun kişileri arasında tiyatroya katıldı.
Tiyatro, köy bayramlarında göründü önce; sonraları, daha sürekli ve örgütlü topluluklar, kentlerde gösteri sergilemeye başladılar. Bu gösteriler, kentte tahtadan peykeli barakalarda yapılırdı; daha sonra bir büyük binaya dönüştüler. M.Ö. 4. yüz yıldan başlayarak da taştan yapılmaya başlandı bu tiyatrolar. Çok kez, binlerce seyirciyi içine alacak kadar geniş, anıtsal eserlerdi bunlar. Bir tepenin yamacına dizilen yarım daire basamaklar, çevreden ortaya inen yollarla bölümlere ayrılırlardı.