Uzaylıları nasıl hayal ediyorsunuz?
Evrendeki en büyük
sorulardan biri de Dünya
dışı yaşam formlarının
mevcut olup olmadığıdır
muhtemelen. Soru o
kadar çekici ve zihin
ateşleyici ki bu sorunun
omuzları üzerine inşa
edilen devasa bir tür yani bilimkurgu
içinde binlerce eser üretildi şimdiye kadar.
Her biri kendi içinde bir beyin fırtınası
olan bu eserlerin bilim dünyasındaki
pek çok buluşa ilham kaynağı olduğunu
özellikle vurgulamak gerek. Dolayısıyla
bilimkurgudan gerçeğe belli ölçüde bir
geçiş söz konusu. Bu her bilimkurgusal
olgunun günün birinde gerçeğe dönüşeceği
anlamına gelmiyor elbette. Fakat her yeni
keşfin hayal dünyamızı zenginleştirdiği
de yadsınamaz bir gerçek. Nitekim artık
klasik uzaylı işgali temalı yapımlar mevcut
bilgilerimizin ışığında oldukça yavan
kalıyor.
Uzaylıları aramakla ilgili çalışmaların
gereksiz bir çaba olduğunu düşünen
pek çok insan var. Fakat bu insanların
atladığı önemli nokta şu: Aslında hepimiz
uzaylıyız! Gezegenimiz uzayın içinde ve
uzaylı yaşam formlarını ararken kendi
geçmişimizle yani Dünya’da yaşamın
nasıl başladığıyla ilgili olarak da çok
önemli bilgilere ulaşabiliriz. Diğer yandan
uzaylı yaşam formu arayışının bizi
bir işgal tehlikesi altında bırakacağını
düşünen bilim insanları da yok değil.
Aslına bakarsanız ben de bu ay dergide
röportajını okuyacağınız Dr. Florence
Raulin-Cerceau gibi düşünüyorum.
Yani yıllardır o kadar fazla gürültü
çıkardık ki, evrende bize ulaşabilecek
uzaklıktaki olası herhangi bir Dünya dışı
akıllı yaşam formunun bu patırtıyı fark
etmemesi neredeyse imkânsız. Dolayısıyla
korkmak bu noktada herhangi bir fayda
sağlamayacaktır.
Tüm bunları bir kenara bırakalım, değil
akıllı yaşam formu, örneğin Mars’ta
bakteri fosili bile bulabilirsek bu, tüm
insanlık tarihini değiştirecek bir keşif
olacak...