Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

111 syf.
·
Puan vermedi
·
5 saatte okudu
Yılmaz Güney – Hücrem
Kitap üç bölümden oluşuyor. 1.bölümde sosyalist bir bakış açısıyla sanatsal anlayışı, 2.bölümde “Çocukluk Günleri” ve 3.bölümde “Çırak” adıyla çocukluğundan kalan izleri yansıttığı öyküler anlatılıyor. Kitap son derece akıcı ve sıcak bir üslupla kaleme alınmış. İlk bölümü tanımlarken şu sözleri söylüyor: “Görüleceği üzere bu yazı, ne başlı başına bir anılar dizisidir ne de tam anlamıyla toplumsal, siyasal görüşlerimi kapsar. Adı nedir dense, adını belirleyecek açık bir biçime sahip olduğunu da söyleyemem. İlk adımdır benim için. Bir sanatçı olarak, geniş kitlelerle kurulması gerektiğine inandığım yeni bağın doğurgan ilk adımıdır.” sayfa:9 Amacını da şu sözlerle ifade ediyor: “Amacım gelişigüzel hikâyeler, romanlar yazmak değildir. Açıklanmasını zorunlu gördüğüm toplumsal, siyasal olayların yazılması, hayatın diğer alanlarında yaşayan ürünlerle kaynaştırılması, sınıf mücadelesinin yükselişine, yaygınlaşmasına, derinleşmesine katkıda bulunarak, toplumsa oluşum içinde devrimci düşünceye yeni boyutlar, etkinlikler kazandırarak yeni sentezlere vardırılmasıdır.” Sayfa:9 . Çocukken at oyunu oynadığını, öteki çocukları sırtında taşıyarak yarıştıklarından bahsediyor. İsmail adındaki arkadaşı öldüğünde çok üzülmüş, çok ağlamış ve bir söz vermiş. Büyüyünce kimsenin atı olmayacakmış. “İşte benim savaşım İsmail’in ölümüyle başlar. Yoksul çocuklar kimsenin atı olmasın diye de sürer gider.” Sayfa:25 . İlk hücre cezasını 27 Mayıs 1961 ihtilalinden sonra almış. Yazdığı bir yazı yüzünden, bir buçuk yıl ağır hapis ve altı ay Konya’da sürgün cezası… . Bir süre sonra Nevşehir Cezaevi’ne nakledilmiş. Burasına “ilkokulumdur” diyor ve ilk romanı “Boynu Bükük Öldüler”i burada yazmış. Bu kitap 1972 yılında ilk Orhan Kemal ödülünü almış. . Mafya babası rolündeki filmlerinde, çocukluğunun yansımaları veya travmaları kitabı okuyunca anlaşılabiliyor. “Çok içki içerdi baba. Esrar içerdi. Okumayı yazmayı askerde öğrenmişti. Çavuş olmuştu. Düşman sahibi olduğu için silah taşırdı. Babamla ilgili ilk anılarımın içinde, içki, silah ve kitap vardır.” Sayfa:32 . Emperyalizme karşı oluşu onda düşünce geliştirmeye neden olmuş, düşüncelerini sosyalist kimliğe ulaşabilmek adına yoğurmuş. Amerikan emperyalizminin bilincimize nasıl etki ettiğini; kovboy filmleri, ciklet, kola, pepsi vs. ürünlerinin reklamlar, afişler veya türlü yollarla sürekli pompalandığını ve kapitalizmin sömürüsüne yenik düştüğümüzü 42.sayfada anlaşılır bir şekilde ifade etmiş. İşte bu yöntemle kendi filmlerinde/senaryolarında toplumsal olayları, yoksulluğu, sınıfsal mücadeleyi anlatmayı kendisine ilke edinmiş. . Sosyalizm ile ilgili de kendi sözleri şöyledir: “Emperyalizm soygun ve sömürüden pay alan, bu sömürüye ortaklık eden, kolaylaştıran, varlıklarının devamını bu sömürü düzeninde gören, sömürüye göz yuman bütün güçler ve kişiler düşmanımdır… Göğsümü gere gere ‘Ben sosyalistim’ diyemiyorum. Küçük ve acemi bir çırağım şimdilik… Sağlıklı bir sosyalist olmak en büyük ve tek amacımdır… Bir gün, ülkemiz ve dünya devrimci hareketini ileriye götüren sağlıklı güçlerin içinde yer alabilecek nitelikte bir sosyalist olabilirsem ne mutlu bana…” sayfa:53 * Çocukluk Günleri Eski yıllardaki mahalle kokusunu hissettiren, gecekondu evlerinde yaşanan çoğu hüzün dolu ve kısa bir zaman dilimini içeren bir öyküdür. Açıkçası bu, yazarın kendi yaşamöyküsü müdür emin olamadım. Ama hikâyelerin önsözünden anlaşılacağı üzere, bu hikâye kendisinin olmasa da kendisinde izler bırakan yaşantıları içermektedir. Hikâyede geçen Osman Dayı karakteri de beni ayrıca etkiledi. Osman Dayı Oyunu - Hey beyefendi, beyefendi, omuzunuzda bir bit var. - Yanılıyorsunuz. O bit değil piredir. - İyi ama beyefendi pire siyah olur, hâlbuki bu beyazdır. - Yaşlıdır ondan. - Aman beyefendi pire sıçrar, yerinde duramaz ki böyle… - Ha, bu topaldır. * Çırak Diğer öyküden bağımsız bir öyküymüş gibi geldi. Burada da bir kunduracı çırağı gözünden ve daha çok bu dükkânın içinden olaylara bakan bir çocuğun hikâyesi kısacık anlatılmış. Hikâyenin sonunda tanıştığı kişi “Memet Salpa” da sanırım üçlemenin ikinci kitabında konu olacağa benziyor. Kitap akıcı olduğu ve okuyanı da sarıp sarmaladığı için bir an önce ikincisine başlama sabırsızlığı oluşturuyor. * Beğendiğim Alıntılar “Doğru görüşler yanlış görüşlerle çarpışarak gelişir.” Sayfa:11 “Halkın sanatçısı, halkının savaşçısıdır.” Sayfa:13 “…Kelepçelerimi çözdüler ve kapı üzerime kapandı. Kilitlendi... Yalnızdım. Adını ancak aynı deneyimlerden geçmiş arkadaşların koyabileceği bir tat duydum.” Sayfa:15 “Yarınlar, zor günlerin karnında güzel yarınlara gebeydi.” sayfa:19 “Başarısının her adımında savaş vermiş, onu öz gücüyle ele geçirmiş insanları yıkmak zordur.” Sayfa:26 “Aklımdakiler bilincimin değirmeninde öğütülüp yarınlara varacaklar.” Sayfa:39 “Her başarı, evrensel mükemmele atılan bir adımdı. Başarısızlıkların, vahim hataların bile mükemmelde payı vardı.” Sayfa:40 “Ve ben, her yeni günün, dersine iyi hazırlanmamış tembel bir öğrencisiydim.” Sayfa:43 “Dünyayı, ne yapacağını, nasıl yapacağını kesinlikle bilen, bu uğurda en kararlı ve korkusuz adımları atan insanlar değiştirir.” Sayfa:47
Hücrem
HücremYılmaz Güney · İthaki Yayınları · 2017461 okunma
··
201 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.