Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

-Söyle bana Mihail,Tanrı seni neden cezalandırdı;Tanrı’nın üç kelamı nedir söyle,ben de bileyim. Mihail şöyle cevap verdi: -Tanrı onu dinlemediğim için beni cezalandırdı. Ben cennette bir melektim. Bir gün ona karşı geldim. Tanrı beni bir kadının ruhunu almaya yollamıştı. Yeryüzüne indim;bir de baktım ki yeni doğum yapmış,hasta bir kadın uzanmış yatıyor,ikiz doğurmuş,iki kız. Kızlar annelerinin yanında debelenip duruyordu,kadıncağız da onlara memesini uzatmıyordu. Beni görür görmez ruhunu almak için Tanrı’nın gönderdiğini anladı;ağlayıp yalvarmaya başladı:”Tanrı’nın meleğ!Kocamı yeni gömdüler,ağaç altındaa kaldı. Ne öksüzlerimi büyütecek kardeşim ,ne teyzem,ne de anam var. Alma canımı,izin ver çocuklarımı besleyip büyüteyim,kendi ayakları üstünde durduklarını göreyim! Çocuklar ana-babasız yaşayamaz.” Ben de kadının sözünü dinledim,çocuklardan birisini tutup göğsüne yanaştırdım,ötekini eline verdim. Sonra da göğe yükseldim. Tanrı’nın huzuruna çıkıp şöyle dedim:”lohusanın tuhunu alamadım. Babayı bir ağaç ezmiş,anne ikiz doğurmuş;ruhunu teslim etmemek için yalvarıp yakarıyor, ‘izin ver çocuklarımı besleyip büyüteyim,kendi ayakları üstünde durduklarını göreyim! Çocuklar ana-babasız yaşayamaz’diyor. Ben bu kadının ruhunu alamadım.” Tanrı da bana şöyle dedi: “ Git kadının ruhunu al, sonra da şu üç kelamımı öğren: İnsanda ne var? İnsana ne verilmemiştir? İnsan ne ile yaşar? Bunları öğrenince yine göğe döneceksin” Ben de yeryüzene indim,Lohusa kadının ruhunu aldım. Kadının çocukları göğsünden ayrıldılar. Andız vücudu yatağa düştü kızlardan birinin ayağını ezdi. Köyün üzerinde yükseldim,kadının ruhunu Tanrı’ya ulaştıracaktım ama bir rüzgâra yakalandım,kanatlarım tutulup koptu;ruh tek başına Tanrı’ya yükseldi,bense yeryüzüne yolun kenarına düştüm. XI Semyın’la Matryona kimi giydirip doyurduklarını,kimle birlikte yaşadıklarını anlamış, korku ve sevinçten ağlamaya başlamışlardı. Melek şöyle devam etti: -Tarlanın ortasında bir başıma,çırılçıplak kalakalmıştım. Evvelce insanca ihtiyaçları hiç bilmez,soğuğu,açlığı tanımazken bir anda insan olmuştum. Açtım,soğuktan donuyor,ne yapacağımı da bilmiyordum. Bir küçük kilise gördüm,Tanrı’nın kilisesine sığınmak istedim. Kilise kapalıydı,içeri giremiyordum. Rüzgardan korunmak için kilisenin arka duvarına yaslandım. Karanlık çökmüştü,çok acıkmış ve üşümüştüm, her yanım ağrıyordu. Birden yolda elinde bir çift çizmeyle yürüyen ve kendi kendine konuşan bir adam gördüm. İnsan olduktan sonra ilk kez bir ölümlüye tastlıyordum;yüzü bana korkunç geldi,hemen başımı çeviirdim. Adam kendi kendine konuşuyor,kara kışın soğuğunda ne giyeceğini,karısını çocuklarını nasıl doyuracağını düşünüyordu. O anda aklımdan şunlar geçti:” Ben soğuktan ve açlıktan ölmek üzereyken bu adam kendini ve karısını bir gocukla nasıl doyuracağını düşünüyor. Bana yardım edecek halde değil.” Adam beni görür görmez suratı asıldı,daha da korkunçlaştı, yanımdan yürüyüp geçti. Artık ümidimi kesmiştim. Sonra önür yandan bir adamın geldiğini duydum. Ona baktım ama demin ki adamı bir türlü tanıyamadım:Deminkinin yüzünde ölüm vardı,oysa şimdiki capcanlıydı ve Tanrı seçilebiliyordu bu yüzde. Yanıma yaklaştı,beni giydirip evine götürdü. Eve vardığımızda bizi karşılamaya bir kafın öıktı ve konuşmaya başladı. Kadın adamdan daha korkunçtu, ağzından ölğm havası esiyordu ve bu koku nefesimi kesiyordu. Beni kovmak,soğuğa atmak istiyordu;bense kovulursam öleceğimi biliyordum. Sonra kocası ona Tanrı’yı hatırlattı ve kadın da birden değişiverdi. Yemek verirken bana baktı,ben de ona ;artık ölüm yoktukafında, capcanlı görünüyordu ve ben de onda tanrı’yı tanıfım. O anda Tanrı’nın ilk kelamını hatırladım:” insanda ne var?öğren” İnsanda sevgi olduğunu anlamıştım. tanrı’nın bana söylediklerini keşfetmeye başlamama oek sevindiğimden ilk kez gülümsedim. Fakat henüz hepsini öğrenememiştim. İnsana neyin verilmediğini ve insanın neyle yaşadığınıanlayamamıştım hâlâ. Sizinle yaşamaya başlafımve bir yıl geçti. Bir gün adamın biri gelip,bir yıl boyunca çatlayıp yortılmadan giyebileceğinbir çift çizme istedi. Ona bakınca arkadına bir arkadaşımı,ölüm meleğini görüdm. Benden başka hiç kimse bu meleği görmüyordu;bense hemen onu tanıdım be zengin adamın gün batmadan öleceğini anladım. Aklımdan şunlar geçtio anda:”Adam bir yılın hesabını yapıyot,oysa akşama kalmadan öleceğini bilmiyor.” Ardından Tanrı’nın diğer kelamını hatırladım: “insana ne verimemiştir?öğren” İnsanda ne olduğunu öğrenmiştim. Artık insana ne verilmediğini de biliyordum. İnsana neye ihtiyacı olduğunu bilme yetkisi verilmemişti. Sonra ikinci kez gülümsedim. Melek arkadaşımı gördüme ve Tanrı ‘nın bana ikinci kelamı da öğretmesine çok sevinmiştim çünkü. Yine de henüz hepsini öğrenememiştim. İnsanın neyle yaşadığını henüz bilmiyordum. Tanrı’nın bu üçüncü kelamını da günün günün birinde bana öğretmesini bekleyerek yaşamıma devam ettim. Böylece altı yıl geçtikten sonra deminki kadınla ikizkeri geldi. Kızları hemen tanımıştım;nasıl hayatta kaldıklarını da öğrendim. Öğrenince de şunları düşündüm:”Çocukların yaşamadı için anneleri bana yalvarmış, beni de ikna etmişti. Ana-babaları olmafan yaşayamayacaklarını sanmıştım. Oysa başka bir kadın,çocukları besleyip büyütmüş.” Kadının başkasının çocuklarına acıyıp ağlamadını görünce,içinde yaşayan Tanrı’yı gördüm be insan neyle yaşar anladım. Tanrı’nın son kelamını da öğretip beni artık affettiğini de anlamıştım;bu yüzden üçüncü kez gülümsedim.
·
72 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.