Gönderi

— Demek annen seni daha çok severdi? — Ben onu üzmezdim ki, bakın buraya bile o istemediği için bir süre gelmedim. — Sen anneni üzmüyorsun, bu doğru. Ama hiç farklı bir şeyler yapmak istediğin olmadı mı? — Negibi? — Bilmem, bir arkadaşınla dışan çıkmak filan gibi. — Benim pek arkadaşım yoktur, insanlar beni sevmiyor galiba. Zaten onlarla ne konuşacağımı bile bilmiyorum. Aklıma söyleye­ cek hiçbir şey gelmiyor. Ayrıca kıskanıyorlar beni. Ablamı kıskan- mazlardı, onun kıskanılacak bir şeyi de yoktu zaten. Kendini balkon­ dan attığı gün çok ağladı. Ben kapısına gittim, "Sus artık bağırma se­ nin yüzünden ders çalışamıyorum," dedim. "Defol ölü," diye bağır­ dı bana. — Sonra ne oldu? — "Kapıyı kıracağım," diyordu. Odada ne kadar eşya varsa fır­ lattı kapıya. — Annen ne yapıyordu? — Elinde oklavayla kapının önünde bekliyordu. Ablam, "Açmaz­ sanız atarım kendimi," dedi. Ben o zaman annemin gözüne baktım, ama oklavayı bana doğru kaldırınca korkup odama kaçtım. Sonra uzun bir sessizlik oldu. Ben odamda, "İnşallah ablamın öfkesi geç­ miştir," diye dua ediyordum. Sonra aşağıdaki komşu kapıyı çaldı. "Kızınız kendini aşağı attı, siz uyuyor musunuz?" diye bağırıyordu. Ben sekiz kat merdivenikoşarak indim. Ablam kaldırımda yatıyordu, henüz ölmemişti. Herkes bağırıyordu. Kapıcı, yoldan geçenler, ma­ hallenin çocukları. Ablamın etrafına toplanmışlardı, hepsi ona balkı­ yordu. Ağzının kenarında kan vardı, gözleri açıktı, bana bakıyordu sanki. "Ben ölü değilim, bak koşarak geldim, salon sen de ölme," dedim. O sırada babam çarşıdan geliyordu. O kalabalığın arasında beni görün­ ce çok şaşırdı ve kötü bir şeyler olduğunu anladı. Yerde yatan ablamı görünce bağırmaya başladı. O zaman ablam ölmüştü zaten. Sanki gü­ lüyor gibiydi yüzü. O gülümseme gözümün önünden yıllarca gitmedi. Keşke ben de babam gibi bağırabilseydim. Ağlayamadım bile. Gözümden yaş gel­ medi. Buz kalıbı gibi donup kaldım. "Acaba ben gerçekten ölü mü­ yüm?" diye düşündüğüm çok oldu. Çünkü okuldaki arkadaşlarıma bakınca onların yaşadığını anlıyordum. Hepsi de konuşuyor, gülü­ yor, kızıyor veya bir şeylere üzülüyorlardı. Bense ablamın ölümüne bile üzülememiş, tıpkı bir ölü gibi donup kalmıştım. Zaten ablamdan iki gün sonra bizim evde her şey eskisi gibi oluverdi. Meğer evin dü­ zenini bozan ablammış. O gidince ev düzenli ve ıpıssız oldu. Annem rahatladı, galiba ben de rahatladım. Artık gürültü, patırtı bitti. Annem sakinleşti. Ablam, "Bu ev mezar gibi, siz de hepiniz ölüsünüz," der­ di. O ölünce ne kadar haklı olduğunu anladım . Ev gerçekten m ezar gi­ biymiş meğer. Bizler de ölüler. O mezarda yıllarca yaşadım ben. Sonra bu adam her şeyi değiştirdi. Beni annemden başka kimse sevmez zan­ nediyordum. O beni deliler gibi sevdi. Karasevdaya tutuldu. Benim uğruma dünyayı ayağa kaldırdı ama ben galiba bunun kıymetini bi­ lemedim. Benim ne kadar kötü ve ahlaksız biri olduğumu hemen an­ ladı. Haklı tabu, ben onun sırrım açıkladım, ona ihanet ettim, inanın DoktorHaram benibu kadarsevdiğinibilmiyordum o zaman.Bilsem söyler miydim? — Neyi? — Canım cinini çıkardım ya ortaya. Bari arkadaşıma söylemesey- dim, ama oldu bir kere. Beni asla affetmeyecek, biliyorum. O da be­ nim ne kadar kirli çamaşırım varsa döktü ortaya. Şimdi ne yapacağım ben? Bütün televizyonlar, her gün diyetten bahsediyor. Benim ödeme­ mi istediği bir diyet var ama ne olduğunu açık açık söylemiyor bana. Belki de şu diyeti ödesem, beni astırmaktan vazgeçecek. — Sen yanlış anlamış olmayasın, televizyonlarda sözü edilen di­ yet, beslenme, kilo verme filanla ilgili. — Hayır, hayır. O bana mesaj yolluyor Doktor Haram. Bazen siz de çok saf oluyorsunuz. — Demek beni saf buluyorsun? — Yok, öyle demek istemedim tabii, ama siz bu adamı tamsanız eminim beni daha iyi anlayacaksınız. Buraya hiç gelmedi değil mi? — Buraya neden gelsin? — Beni sürekli izliyor, biliyorsunuz. Benimle ilgili sizinle konuş­ mak isteyebilir diye düşündüm ama zaten bizi dinliyor, sizinle konuş­ masına ne gerek var.
·
88 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.