Anlaşılan o ki, Peyâmi Safâ Türk İnkılâbı'nın millete anlatımının zayıf olduğunu görmüş ve bunu kendine dert etmiş hele bu durumu görüp de dertlenmesi gereken mercilerin bu durumu pek önemsememesi onu daha da dert sâhibi yapmış ve bu eseri kaleme almış. Fakat bazı hükümler -bana göre- zorlama bir şekilde yapılmış ve kitap o dönemin (1935-1940) siyâsî şartlarının da etkisinde kalmıştır. Örnek olarak; Türklerin pre-Historik çağlarda yaşamış olan Anadolu uygarlıkları ile ilişkilendirilmesi zorlama bir hükümdür, dönemin târih araştırma ve soruşturmaları sonucu varılan bir sonuçtur. Bu gibi bâzı hükümlere rağmen başından sonuna kadar da tutarlı gitmektedir. Eser aslen bâzı mühim soruları yanıtlandırma çalışmasıdır dersek hatâ etmiş olmayız. Zâten eserin içeriğini soruları aşağıya yazarak size vereceğim; » Batı medeniyeti bir gelenek mahsulü müdür? » Bu geleneği yaşamış olmadan o medeniyete giremez miyiz? » Bu gelenekler nelerdir? Batı ve Doğu nedir? » İslâm Doğu ve Hıristiyan Batı arasında bir karşılaştırma ne sonuç doğurur? » Laiklik inkılâbımızdan sonra Türk cemiyetinde İslâm gelenekleri yaşıyor mu? » İslâm dini Türklerin Hıristiyan Batı medeniyetini bütün gelenekleriyle benimsemesine engel midir? » Türk düşüncesi, bugünkü Avrupa kafasının temeli sayılan Yunan düşüncesini yaşamış mıdır? Batı rönesansını henüz idrak etmemiş midir? Son olarak da; Neden Akdeniz kıyılarında doğarak medeniyetini Pirene'den Ganj nehrine kadar geniş bir saha üstünde kuran, Hellas'ın ilk vârisi İslâm Doğu, birden-bire tersyüzü geri dönerek inhitata uğramıştır? Yazarın incelemeleri genel olarak bu soruların etrafında oluşturulan cevaplar ile Türk inkılâbının iş bu cevaplar ilişkisini soruşturuyor.

Türk İnkılabına BakışlarPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2020421 okunma

·

39 views

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Basatbeg