Gönderi

Güçlü kadın ve erkeklerin oluşturduğu bir sınıf var ve bunlar hayatlarını bir şeye feda etmek istiyorlar. Reklamlar insanları gerek duymadıkları arabaların ve kıyafetlerin peşinden koşturuyor. Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar, neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için." "Bizim kuşağımız büyük bir savaş görmedi, büyük bir buhran yaşamadı; ama bizim de bir savaşımız var. Büyük bir ruhani savaş bu. Kültüre karşı büyük bir devrim hazırlıyoruz. Büyük buhran bizim hayatlarımız. Biz ruhani bir buhran geçiriyoruz." "Onları köleleştirerek, bu insanlara özgürlüğün ne demek olduğunu göstermek zorundayız. Onları korkutarak, cesaretin ne olduğunu göstermek zorundayız. Napolyon, bir kurdele parçası uğruna hayatlarını feda edecek insanlar yaratabilmekle övünürdü." Bak, dinle beni, Raymond K. K. K. Hessel. Bu gece burada öleceksin. İstersen bir saniyede ölürsün, istersen bir saatte, kendin karar ver. Aklıma gelen ilk şeyi söyle bana. Bir şeyler uydur. Ne dersen de, umurumda değil. Silah benim elimde. Sonunda beni dinlemeye, kafandaki küçük trajediden sıyrılmaya başladın. Boşluk doldurmaca. Raymond Hessel büyüyünce ne olmak istiyor? Evime gitmek istiyorum, dedin, sadece evime gitmek istiyorum, lütfen. Yapma ya, dedim. Peki ondan sonra hayatını nasıl geçirmek istiyorsun? Hayatta istediğin her şeyi yapabilecek olsan, ne yapardın? Uydur bir şey. Sen bilmiyordun. O zaman öldün sen, dedim. Şimdi kafanı öbür yana çevir. Ölümün başlamasına dokuz saniye, sekiz saniye... Veteriner, dedin. Veteriner olmak istiyorum. Hayvanlar, demek. Bunun için okula gitmen gerekir. Çok uzun zaman, dedin, yıllarca. İster köpek gibi çalışıp okula gidersin, Raymond Hessel, ister ölürsün. Sen seç. Cüzdanını kot pantolonunun arka cebine tıkıştırdım. Demek aslında hayvan doktoru olmak istiyordun. Silahın tuzlu terle ıslanmış susturucusunu bir yanağından çekip öbür yanağına dayadım. Hayatın boyunca istediğin şey bu muydu, Dr. Raymond K. K. K. K. Hessel, veteriner olmak mı? Hı-hı. Uydurmuyorsun, değil mi? Evet, dedin, yani hayır, dedin, uydurmuyorum. Uydurmuyorum. Pekâlâ, dedim ve susturucunun ıslak ağzını önce çenenin, sonra burnunun ucuna dayadım. Susturucuyu dayadığım her yerde, kendi gözyaşlarının bıraktığı parlak bir halka kaldı. O zaman, dedim, okula geri dön. Eğer yarın sabah uyanırsan, okula geri dönmenin bir yolunu bul. Silahın ıslak ağzını sırayla her iki yanağına bastırdım. Sonra çenene, sonra alnına bastırdım ve susturucuyu orada dayalı bıraktım. Şu anda kendini ölmüş sayabilirsin, dedim. Ehliyetin bende. Kim olduğunu biliyorum. Ehliyetini saklayacağım ve gözüm üstünde olacak, Bay Raymond K. Hessel. Üç ay sonra, altı ay sonra ve en son bir yıl sonra ne yaptığına bakacağım. Eğer hâlâ okula dönüp veterinerlik okumaya başlamamışsan, öleceksin. Sen hiçbir şey söylemedin. Şimdi kalk git ve küçük hayatını yaşa; ama unutma ki gözüm üstünde, Raymond Hessel. Ancak peynir satın alıp televizyon seyretmeye yetecek kadar para kazandıran boktan bir işte çalıştığını görmektense, seni öldürürüm daha iyi. Tyler'la ilk karşılaştığımda uykudaydım. Yorgundum, aklım başımda değildi, şaşkındım. Her uçağa binişimde uçağın düşmesini istiyordum. Kanserden ölen insanlara imreniyordum. Hayatımdan nefret ediyordum. İşimden ve mobilyalarımdan bıkıp usanmıştım ve bunları değiştirmenin bir yolunu bulamıyordum. Yapabileceğim tek şey bunlara son vermekti. Kendimi kıstırılmış hissediyordum. Fazla tamamlanmış biriydim. Fazla mükemmeldim. Minik hayatımdan bir çıkış yolu arıyordum. Tek kişilik tereyağı ve sıkışık uçak koltuğu rolünü istemiyordum. İsveç mobilyaları. İncelikli sanat eserleri. Tatile çıktım. Kumsalda uyuyakaldım ve uyandığımda Tyler Durden oradaydı; çıplak ve terliydi, üstüne kumlar yapışmıştı, saçları ıslanmış, tel tel yüzüne düşmüştü. Tyler kütükleri akıntıdan kurtarıp kıyıya çekiyordu. Tyler'ın yarattığı şey dev bir elin gölgesiydi ve Tyler kendi yarattığı kusursuzluğun avucunda oturuyordu. Tek bir an: Hayatta kusursuzluktan en çok bunu bekleyebilirdiniz. Belki de ben hiçbir zaman o kumsalda uyanmadım. Belki de bütün bunlar, Blarney taşına işediğim zaman başladı. Ben uykuya daldığımda, aslında uyumuyorum. İnsan hep sevdiklerini öldürür derler ya; aslına bakarsanız insanı öldüren de hep sevdiğidir.  Bu dünya karşısında o kadar çaresiziz ki. Burada, yıldızlarla yeryüzü arasındaki boşluğu dolduran binlerce kilometrelik gecenin içinde, kendimi tıpkı o uzay hayvanlarından biri gibi hissediyorum
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.