Gönderi

Sisler Bulvarı
“Bu pek ünlü şiiri, çoğu, Paris'te yazdığımı, adı geçen bulvarın Paris bulvarlarından birisi olduğunu sanır, öyle değildir. Şiiri Paris dönüşü, Laleli'de Şair Nigâr Sokağı'nda, emekli öğretmen Melahat Hanım'ın evinde pansiyoner kalırken yazdım, o zaman Günseli Pastahanesi diye bir pastane vardı. Akşamları oraya düşer, sonbahar sisleri basıp sokak lambaları puslu puslu yandı mı, yürüyerek taa Atatürk köprüsüne kadar inerdim. Demek yürüyüşlerde bir yandan Paris günlerini düşünüyormuşum, bir yandan sevdiğim kızı, bir yandan da gerilimli hayatı. Daha önce Ben Sana Mecburum'daki bazı şiirler dolayısıyla yazdığım gibi gizli komitacılık hayatı uzunca bir süre bıçağın ağzında yaşamamı gerektirmişti, bu yaşantının izlenimlerini dolaylı olarak böyle gerilim şiirlerinde söylemeye çalıştım. O zaman ciddi olasılıklar halinde beliren bazı şeyleri, sonraki kuşakların, gündelik ve acımasız gerçekler olarak yaşamasına ne demeli? Kırmızı Melek şarkısı merak edilmiştir, yeri gelmişken söyleyeyim; Porte d'orlen'da bir öğle sonu sinemaya gittik, sıradan bir Fransız filmi oynuyordu. Adı I'ange rouge/ kırmızı melek, film önemsiz ama aynı adı taşıyan şarkıyı unutmak ne mümkün!.. Müzik dükkanlarına girer, elektrikli gramofonlardan aralıksız bu şarkıyı dinlerdim. Ne kadar sevmişim ki işte böyle şiirin birisinde yer edinivermiş.” Attila İlhan (1995) Sisler Bulvarı elinin arkasında güneş duruyordu aylardan kasımdı üşüyorduk ağacın biri bulvarda ölüyordu şehrin camları kaygısız gülüyordu her köşe başında öpüşüyorduk sisler bulvarı'na akşam çökmüştü omuzlarımıza çoktan çökmüştü kesik birer kol gibi yalnızdık dağlarda ateşler yanmıyordu deniz fenerleri sönmüştü birbirimizin gözlerini arıyorduk sisler bulvarı'nda seni kaybettim sokak lambaları öksürüyordu yukarda bulutlar yürüyordu terkedilmiş bir çocuk gibiydim dokunsanız ağlayacaktım yenikapı'da bir tren vardı sisler bulvarı'nda öleceğim sol kasığımdan vuracaklar bulvar durağında düşeceğim gözlüklerim kırılacaklar sen rüyasını göreceksin çığlık çığlığa uyanacaksın sabah kapını çalacaklar elinden tutup getirecekler beni görünce taş kesileceksin ağlamayacaksın! ağlamayacaksın! sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı ıslak kaldırımlar parlıyordu durup dururken gözlerim dalıyordu bir bardak şarapta kayboluyordum gece bekçilerine saati soruyordum evime gitmekten korkuyordum sisler boğazıma sarılmışlardı bir gemi beni afrika'ya götürecek ismi bilmiyorum ne olacak kazablanka'da bir gün kalacağım sisler bulvarı'nı hatırlayacağım kırmızı melek şarkısından bir satır lodos'tan bir satır yağmur'dan iki senin kirpiklerinden bir satır hatırlayacağım seni hatırlatanın çenesini kıracağım limanda vapurlar uğuldayacak sisler bulvarı bir gece haykırmıştı ağaçları yatıyordu yoksuldu bütün yaprakları sararmıştı bütün bir sonbahar ağlamıştı ağlayan sanki istanbul'du öl desen belki ölecektim içimde biber gibi bir kahır bütün şiirlerimi yakacaktım yalnızlik bana dokunuyordu eğer sisler bulvarı olmasa eğer bu şehirde bu bulvar olmasa sabah ezanında yağmur yağmasa şüphesiz bir delilik yapardım hiç kimse beni anlıyamazdı on beş sene hüküm giyerdim dördüncü yılında kaçardım belki kaçarken vururlardı sisler bulvarı'ndan geçmediğin gün sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm yağmurun altında yalnızım ağzım elim yüzüm ıslanıyor tren düdükleri iç içe giriyorlar aklımı fikrimi çeliyorlar aksaray'da ışıklar yanıyor sisler bulvarı ayaklanıyor artık kalbimi susturamıyorum
··
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.