Gönderi

120 syf.
·
Not rated
platon'un 'sevgi'nin ne olduğunu bulmaya çalıştığı ve sevgiye felsefe ile yaklaştığı ünlü diyaloğudur. diğer diyaloglarında görmediğimiz sanatsal kaygıyı symposion'da görüyoruz. gerek aktarılış biçimi -rivayetin rivayeti veya rivayetin rivayetinin rivayeti veya rivayetin rivayetinin rivayetinin rivayeti- gerek kahramanların gerçek kişiler olması ama bu gerçekliğin belli bir seviyesinin kurgu olması gerekse de yazılış biçimi ile zamansal geçişlerin ustaca kurgulandığı bir eserdir symposion. dolayısıyla diğer diyaloglarına nazaran, bu diyaloğu okumak daha keyiflidir. insan kitabın nasıl bittiğini bile anlamıyor, 'keşke sokrates, agathon ve aristophanes'in diyaloğu yarıda kalmasaydı da bir 1000 sayfa daha konuşsalardı' demek istiyor. bu diyalogda asıl dikkat çekici olan nokta ise tasavvuf'un temellerini burada görmemiz. şimdi bilindiği gibi tasavvufun belli başlı merhaleleri vardır, bu merhalelerin sonuncularının insan-ı kâmil ve fenâfillah olduğunu biliyoruz. insan-ı kâmil adı üzerinde 'olgun insan' anlamına gelir. fenafillah ise, benliğinden kurtulup allah ile bir olmayı ifade eder. fenafillah aşamasında, insan ile allah arasında bir kaynaşmanın olduğu ifade edilir. insan artık allah ile görür, allah ile dokunur, allah ile düşünür. kısacası her eylemini allah ile beraber yapar. yani bunlar yolun sonudur, ulaşmak bir hayli zordur. bir de mutasavvıflar arasında yolun başlangıcı vardır, ki en tartışmalı noktalardan birisi de budur. tartışma şundan ileri gelir, "allah'a giden yol için görünen varlıkları mı yoksa ideal kavramları mı referans almalıyız?". bir kısım mutasavvıf bu soruya görünen varlıklardan, bir diğer mutasavvıf ise ideal varlıklardan yola çıkılması gerektiğini söyler. beşerden yola çıkan mutasavvıflara iyi bir örnek olarak yunus emre'yi verebiliriz. o'nun "yaratanı severim yaratılandan ötürü" sözü tam olarak bunu anlatır. beşer sevilmeden allah sevilemez, beşerde allah'ın izi vardır çünkü. symposion'da da beşerden yola çıkılması gerektiğini öğütlediğini için diğer mutasavvıflara değinmeye gerek görmüyorum. unutmadan şunu da söyleyeyim: bunlar özetinin özetinin özetidir, daha geniş bilgiler edinmek için daha detaylı bir araştırma yapılması gerekir. şimdi gelelim bu kavramların symposion'daki bağıntılarına. diotima'nın şu sözlerine kulak verelim: "bu dünyanın güzelliklerinden başlayacaksın, hiç durmadan basamak basamak yüce güzelliğe yükseleceksin, bir güzel bedenden ikisine, ikisinden bütün güzel bedenlere, sonra güzel bedenlerden güzel işlere, güzel işlerden güzel bilgilere, güzel bilgilerden de sonunda bir tek bilgiye varacaksın: bu bilgi de o tek başına var olan salt güzelliğe varmaktan, asıl güzelin özünü tanımaktan başka bir şey değildir. insanın salt güzellikle karşı karşıya geldiği o an yok mu, sevgili sokrates işte yalnız o an için insan hayatı yaşamaya değer! dedi mantineialı yabancı kadın. günün birinde onu görürsen, hiçe sayarsın artık altınları, süsleri püsleri, o şimdi aklını başından alan güzel çocukları, delikanlıları, hep yanlarında kalmak, yüzlerine bakmak için seni de herkes gibi yemekten içmekten eden sevgilileri. düşün ne olur, bir görebilirse insan güzelliğin kendini; her şeyden soyunmuş, arınmış, katıksız! insanın tenine, bedenine, rengine, daha bir sürü ıvır zıvırına bulanmış güzelliği değil, bir tek görünüşüyle tanrı güzelliğini! böyle bir güzelliğe gözlerini kaldırıp bakmanın, onunla kaynaşmanın yolunu bulanın hayatını küçümseyebilir misin?" şimdi bu kısımda ilk olarak tıpkı tasavvuftaki gibi merhalelerden bahsediliyor ve tıpkı gerçeklerden yola çıkılması gerektiğini söyleyen mutasavvıflar gibi düşünülüyor. tasavvufta da merhaleler somuttan soyuta doğru ilerler, tıpkı buradaki -bedenden işlere, işlerden bilgilere, bilgilerden bilgi'ye ve en sonunda bilgiden tanrı'ya- gibi. ikinci paragrafta ise artık ulaşılan güzellik -tanrı- ile karşı karşıya gelme durumu vardır. insan, dünyadaki nimetlerden tamamen arınmış ve el ayak çekmiş durumdadır. örneğin bedensel aşka, paraya, mevkiye artık tamah etmemektedir. bunun sebebi, tanrı ile kaynaşmasıdır, artık eylemlerinin merkezinde o'nun olmasıdır. tanrı'nın bunların hiçbirisine ihtiyacı yoktur. insan açısından da bakarsak, o zaten en kıymetli, en iyi, en bilge şeye ulaşmıştır; diğer her şey ona bu yüzden anlamsız ve tamah etmeye gerek olmayan şeyler olarak gelecektir. tasavvuftaki fenafillah da aynı bu durumdadır. görüldüğü üzere, tasavvufun en fazla etkilendiği filozoflardan birisi platon'dur. bu tesadüf değildir. islam filozoflarının en fazla haşır neşir olduğu filozof platon'dur. gazzali'nin "darbesi"nden sonra felsefe varlığını tasavvufta devam ettirmiştir. aslında islam felsefesinin bir uzantısıdır tasavvuf, bu yüzden de islam tasavvufunun platon'dan etkilenmesini normal karşılayabiliriz.
Şölen - Dostluk
Şölen - DostlukPlaton (Eflatun) · İş Bankası Kültür Yayınları · 20154,073 okunma
·
41 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.